Turgay Eminoğlu

Turgay Eminoğlu

Oyuna gelme HDP !

Son günlerde hangi televizyon kanalını açsanız bilumum analist, stratejist, jurnalist geçinen paralı tetikçiler, olası erken veya  zamanında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçiminde anlaşmışçasına dördü de sağcı olan sıralamayı şöyle yapıyorlar.

Cumhur İttifakı’nın tartışmasız adayı Recep Tayyip Erdoğan. Millet İttifakı’nın adayına gelince; Sırasıyla: Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener.Öyle bir yemlenmişler ki; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığının önünü kesmek için sıralamada Devlet Bahçeli’nin bile gerisine atıyorlar. (Gerçi arkasından dolap çeviren kimlikleri buralara getiren  tablonun mimarı bizatihi  Kılıçdaroğlu’dur. “Rüzgar ekti fırtına biçiyor”)  Yani kısaca tezgahı kuranlar iyi kurmuş. RTE büyük ölçü de kaybedecek. Ama yerine; her şeyden önce, şaibesiz, temiz, demokrat, siyasal  kökü olan, yaşamı boyunca koltuk uğruna parti parti dolaşmayan,  siyaset bezirganı, fırıldak ve sektörel yatırımcı olmayan, söylenenin aksine, geçmişte pis işler yapanlardan hukuk önünde hesap soran, moda değim ile devri sabık yaratacak  biri gelmesin. Gelecekse de bu üç sağcıdan biri gelsin. Nasıl olsa bir şekilde kapalı kapılar ardında biz bunlarla anlaşırız!

Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi bu noktaya getirmesinde ,istisnalar hariç muhalefet adı altında sızlanıp, şikayet edenlerin hemen hemen hepsinin dolaylı ya da direkt katkısı var. Kimi aşağıda yazacağım üzere,  olağan üstü strateji ve taktik ustası olduğunun yanılgısı ile, kimi de   parti içi iktidar koltuğunu tahkim etme  uğruna.

Bir gerçek var ki;  öteden beri hep varlığını sürdürüyor. O gerçek; Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanması da kaybetmesi de, en örgütlü siyasal parti olan,  içinde sol unsurları da barındıran HDP’nin oy tabanının elinde olduğudur. Bu seçmen tabanı; son yerel seçimler ve özellikle İstanbul seçimlerinin hem 31 Mart öncesi, hem de yenilenen 23 Haziran öncesinde yıllarca “Önderlik” dedikleri Öcalan’a rağmen Selahattin Demirtaş’ın çağrısına kulak verip İstanbul’u AKP’nin elinden aldılar.

Abdullah Öcalan; Şubat 2013 tarihinde  İmralı’da Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan’ın olduğu toplantıda aynen şunu söylüyordu.Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak.AKP’yi on yıldır ayakta tutan benim.” Yine Altan Tan’a hitaben; Sayın Altan Tan; “Bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk.”demiş.

Her şey 2009 yılında “Analar ağlamasın” retoriği ile başladı, oradan “Çözüm süreci”mavalı ile  devam etti. İşin özü tarafların hiçbiri bu hususta samimi değildi! Herkesin  bir hesabı vardı.Ancak asıl belirleyici olan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Bugün ülkeye deli gömleği olarak giydirilen, kiminin sistem, kiminin rejim değişikliği dediği; Ki Öcalan’nın da rejim değişikliği dediği bu  ucube yönetim anlayışını hayata geçirmeyi kafasına koymuştu. Bu planı iki hamle ile gerçekleştirecekti. Bunlardan birisi: PKK’nın silah bırakıp ülke dışına çıkması, ikincisi ise; yaklaşık iki yıl sonra yapılacak seçimlerde HDP’nin seçimlere parti ile değil, bağımsız olarak şahısların girmelerini istiyordu. Amaç: HDP’nin alacağı en az 50 milletvekilini de AKP’nin alarak Parlamento da Anayasayı değiştirecek sayıya ulaşarak buradan kendini tek adam yapmak istiyordu. Ama HDP içinde başta Selahattin Demirtaş olmak üzere; şimdi çoğu içeride yatarak bedelini ödeyen partililer karşı çıkınca, Reis’in planı çöktü. Ve  buna çok öfkelendi ve masayı devirdi. Oradan, Selahattin Demirtaş’ın  “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği o ünlü sözü tarihe geçti.

Demirtaş sözünü tutmuştu.7 Haziran 2015 tarihide yapılan Genel Seçimlerde, bırakın başkanlığı  Reis; o günkü sistem gereği 276’yı bulamadığı için hükümet kuramamış dolaysı ile Küçük Davut Başbakan olamamıştı.Ama çok sürmedi. Müesses nizamın sadık bekçileri Baykal, Bahçeli ve 35 gün masanın etrafında AKP’nin tezgahına “istikşafi görüşme” diye siyasi lügatımıza giren sözün pratiğini sergileyen Kılıçdaroğlu Reis’e yeniden can simidi oldular.

Sırası ile 1 Kasım 2015’de yapılan seçimde; Anakara Gar Katliamı  sonrası “Oyumuz arttı” diyen, şimdilerde  Kemal Kılıdaroğlu’nun kadim dostlarından biri olan,  Küçük Davut’u Başbakan,  RTE’yi yeniden oyun kurucu yaptılar.

20 Mayıs 2016’da  Erdoğan; yanına Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu da alarak  milletvekili dokunulmazlığını kaldırarak  HDP’nin en etkili kadrosunu içeri tıktı. Öyle ki; Enis Berberoğlu’ndan sonra sıranın kendisine geldiğini anlayan ve “Adalet Yürüyüşü” ile paçayı kurtaran Kılıçdaroğlu; dokunulmazlıkların kaldırılması öncesinde,siyasi tarihimize  “Anayasaya aykırı; ama biz evet diyeceğiz” garabetini yazdırdı.

16 Nisan 2017’de bu ucube sistem referanduma götürüldü. Mühürsüz oy pusulaları son anada geçerli sayılarak hukuk ayaklar altına alındı; ama muhalefet sadece sayretti. Hatta bir hafta ortadan kaybolan  Ana Muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu; bir gazetecinin neden bu hukuksuzluğa sessiz kaldınız sorusuna   akla ziyan bir yanıt vererek; “Sokaklarda silahlı çeteler vardı,  kan gövdeyi götürürdü” dedi. Artık Reis yasal olmayan; ama fiilen icra ettiği tek adamlığı yasal güvenceye de kavuşturmuştu.

Reis için tek bir şey kalmıştı. 24 Haziran 2018’de yapılacak seçimde yeniden koltuğa oturmak. HDP’yi boğmak sözü  kaydıyla anlaşma yaptığı ve bu sözünü tuttuğu için Bahçeli kayıtsız şartsız destek verdi. Adını da Cumhur İttifakı koydular. Karşı mahalle de Stockholm sendrumu yaşayan Kılıçdaroğlu yine   önce partiye, sonra da topluma, tıpkı tıpış tıpış  Ekmek İçin Ekmeleddin’de olduğu gibi, bu seferde yedi yıl boyunca RTE’nin yolladığı yasalar da Çankaya Noterliği yapan Abdullah Gül’ü dayattı.Neyse ki bu oyunu kendisi aday olmak isteyen Meral Akşener bozdu. O da isteksizce bu görevi öteden beri isteyen “Gel Muharrem’e” verdi. Sonrası ise herkesin bildiği CHP parti içi adam harcama ve iktidar oyunları. Sonuç mu? Reis bu sefer daha güçlü şekilde ve yasal güvenceye kavuşmuş şekilde Sultan!

Öcalan’ın dediği gibi AKP ve dolaysı ile Reis’e özellikle büyük metropollerde  hem yerel, hem de genel  iktidarı her daim,Kürt seçmen sağladı. Buna en ilginç örnek 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’dur.  

HDP ile Reis’in yolları 7 Haziran 2015 yılında ayrılsa da; asıl 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde HDP’nin Batı’da büyük kentlerde aday çıkarmayarak CHP adaylarına verdiği destekle AKP’nin 25 yıldır adeta geçilmez kale olarak gördüğü,  Adana, Ankara, Antalya ,Mersin ve İstanbul’u kaybettirerek Kürt seçmenin istediği zaman iktidar yaptığı gibi, oradan indirmesinin de anahtarının elinde olduğu gerçeğidir.

Bütün bu gerçekler orta yerde iken; HDP bir STK dili ve anlayışını terk etmeli, parti gibi, misyonuna  ve kuruluş gerekçelerine denk düşen mekaniği sergilemelidir. Birine  kızıp kaybettirme,  nitelik olarak kaybettirdiğinden farklı olmayana  kazandırma aygıtı gibi davranmamalıdır. Nitekim 31 Mart Yerel Seçimleri’nde  tam da bu kötü pratiği sergilemiştir. Zira HDP seçmeninin verdiği oylar yok sayılarak kazananlar kendilerini keramet sahibi görerek, kahraman ilan edip, hatta her zaman olduğu üzere “ben yazdırmadım miki yazdı (!) ” misali  kendilerine  kitap yazdırdılar!

HDP 31 Mart 2019’da kendi gücünün farkında olmadan, oyun kurucu olmak yerine, edilgen davranmış,destek verdiği ve kazandırdığı adayların siyasal geçmişini ve kazandıklarında ise; ülkeye, özelde ise; HDP tabanının beklentilerine ne şekilde cevap verileceği irdelenmemiştir. Örnek; İstanbul’da CHP adaylarına destek veren yaklaşık yüzde 12,7 oyu olan partinin  hiçbir ilçede ve İBB’de tek bir tane bile meclis üyesi temsiliyeti olmadığı gibi, her fırsatta kendilerine hakaretler eden, yüzde 6 oyu olan İYİ Parti’yi  İBB’de grup kurarak kenti  yönetir konuma getirmiştir. İşte bu bir kurumsal parti davranışı değil, STK davranışıdır.HDP’nin neden buralarda kurumsal temsiliyeti yok?  Böyle mi Türkiye partisi olacak? İstanbul’da milyonlarca seçmeni olan bir partinin bu kente karşı hiç mi sorumluluğu yok? 

Daha vahimi ise; verilen  oylarla; tüm solun ve HDP’nin de  değerleri olduğuna inanmak istediğim, Deniz Gezmiş,Yaşar Kemal, Yılmaz Güney ve Eşber Yağmurdereli’ye hakaret eden MHP’li Mansur Yavaş ve   nitelikli dolandırıcılıktan yargılanırken, 40 bin üyesi olan İstanbul Barosu’ndan ne tesadüf ise? Kemal Türkler’in katili Ünal Osmanağaoğlu’nu Yargıtay’ın tüm direnmelerine rağmen dışarı bırakan eski ağır ceza reisi Ali Asker Kazak’ı avukat tutan,Abdi İpekçi’nin katillerinden biri olan Yavuz Çaylan ile ailece çay sohbeti yapan,  MHP, ANAP rahlesinden geçen  (Duruma göre inkar eden veya itiraf eden) buralar da koltuk bulmanın artık bir kıymeti harbiyesi kalmayınca, müşterisi sağlam olan   AKP’de arz-ı endam edip, buradan belediye başkan adaylığı koparamayınca, DYP-ANAP artığı sağcıların yol geçen hanına çevirdiği, 40 yaşına kadar  yolunu bile bilmediği, oy bile verdiği şüpheli olan   CHP’ye kapağı atan,  “Siyasi Sektörel Yatırımcı”  Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı konumuna getirmiştir.

Reis tıpkı 7 Haziran 2015’de ki gibi kaybedecek! Ancak kimin kazanacağını ve kaybedeceğini belirleyecek olan yine HDP oylarıdır. İşte bu yüzden HDP’nin önünde tarihi fırsat var. Aday önerilen değil, aday öneren özgüveni ile hareket etmelidir. Dayatılanı değil, aday beklenirken , tarih bilinci ve biraz da sınıf bilinciyle karar vermelidir. Mithat Sancar’ın dediği gibi ilkeler ve değereler üzerinden tercih yapılacaksa, bir gerici ve sağcıdan kurtulmak isterken, gideni aratmayacak, başka bir tarikat şakirtlerine , kapalı kapılar ardında, tezgahlanan imaj maker davranışlı, ucuz  popstar edası ile sürekli kendini gündem yapmaktan başka bir meziyeti ve derinliği olmayan,  Makyavelist  rüzgar güllerine geçit vermemelidir.

Aksi durumda; günün sonunda  yine Mithat Hoca’nın değimi ile “Kürt Memed Nöbete” gerçeği ile karşı karşıya kalırsınız. Bu sebeple; Köprü,Ayı dayı metaforu   gibi, iki cilalı söze aldanıp “Oyuna Gelmeyin.”  Uyandığınız da “At ve Üsküdar” ata özü ile baş başa kalıp; yeni RTE’lar yaratıp, gelen gideni aratır durumuna düşersiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turgay Eminoğlu Arşivi