Turgay Eminoğlu

Turgay Eminoğlu

Sen Alevi misin?

Çocukluğumun 14 yılı Kars/Susuz (Eski adıyla Cilavuz ) ilçesine bağlı Kiziroğlu köyünde geçti. Ortaokul son sınıfta İzmit’e göç ettik. İkamet ettiğimiz mahallede iki tane arkadaşım oldu. Birisi Trabzon’lu Hüseyin, diğeri ise; İzmit’in yerlisi olan Ergün. Hüseyin ilkokuldan sonra okumamıştı. Ergün benden bir sınıf altta aynı okulda okuyorduk.

Hüseyin Ülkücülüğe ilgi duyuyordu, hatta mahalle de Ülkücü abileri vardı. Daha sonra bu dünyadan göçen, Ergün özünde çok iyi niyetli, sakin ve etliye sütlüye karışmayan ama benim bilmişlik taslayıp ot dediğim bir çocuktu.

1978 yılı Ramazan ayıydı. Biz üç arkadaş mahallede diğer çocuklarla birlikte futbol oynamaya gittik. Maç bitiminde eve döndüğümüz yolun üzerinde bulunan çeşmede yüzümüzü yıkarken ben su içtim.

Hüseyin sert bir ses tonu ile bana, “Sen oruç tutmuyor musun?” dedi.

Ben de “hayır tutmuyorum” dedim.

Hüseyin: “Neden tutmuyorsun?” diyerek ses tonu biraz daha sertleşti.

Ben de aynı sertlikle “sana ne, sana hesap vermek zorunda mıyım?” dedim.

Hüseyin; Tam o esna da “yoksa sen Alevi misin?” dedi.

Ben de gerçekten ne anlama geldiğini bilmediğim bu kelime karşında, “Alevi ne demek?” diye sormak zorunda kaldım. Alevi sözünü ilk duyduğum zamandır. Çünkü 14 yaşıma kadar ne ailede ne de çevremde Alevi - Sunni sözünü hiç duymamıştım. Bundan ötürüdür ki; böyle yetişmemizi sağlayan, kendi doğal yaşam biçiminin bize de yansıması olan anneme minnettarım.

Daha sonralar bu hastalıklı ruh halinin nereden kaynaklandığını sorguladığımda anladım ki; aynı yaşta olmamıza rağmen Hüseyin’e o yaşta bu kavramları söylettiren, ülkemde bütçenin aslan payını alan, Diyanet İşleri Başkanlığı, on binlerce cami, binlerce imam hatip, onlarca ilahiyat fakültesi, merdiven altı ve üstü Kuran kursları, daha da vahimi sapkın tarikatları ve bizatihi devleti yönetenlerin bu dili ve anlayışının ailelerde ki izdüşümüdür.

Ne acıdır ki; kendi yaşamımın bir bölümünde karşılaştığım bu sorunlu anlayışın hala var olduğunu ve bunun en yalın göstergesinin de şimdilerde Kılıçdaroğlu Alevi olduğu için kazanamaz ve dolayısı ile Cumhurbaşkanı olamaz diskurunun dolaşıma çok bilinçli bir şekilde sokulmasıdır.

Aslında kazanamaz diyerek perdelemek istenilen şey; o koltuğa bir Alevi değil, Recep Tayyip Erdoğan olmayacaksa yine bizden biri olsun. Adı Millet İttifakı olsa da sağcı ve sunni birisi olmalı diyorlar! Nitekim kapalı kapılar ardında ki bu hakim anlayışı gazeteci yazar Faruk Aksoy; yaklaşık yedi ay önce bir ulusal kanalda; “Şayet Recep Tayyip Erdoğan kazanamayacaksa da Millet İttifakı’ndan bir sağcının kazanması istenir. Bunlar ise; Akşener, Yavaş ve İmamoğlu’dur” diyerek çok net ortaya koymuştu.

Karadeniz gezisi ile CHP’ye ve altılı masaya adeta sopa sallarcasına kendini dayatan İmamoğlu; Bizce zaten öteden beri bilinen ama çoğunluğun bilmediği imaj maker ile süslenmiş gerçek yüzünü, Umur Talu’nun deyimi ile “yolculuğun hangi istikamete” olduğu sarih olan ve hatta ahalinin yaka silktiği Reis’i bile aratacağını daha oraya gelmeden çok net gösterip, adaylık mevzusunda dip yapınca, Kılıçdaroğlu’na ayak bağı olmaktan çıktı.

Çıkmasına çıktı da karar vericiler son bir umut diyerek tekrar devreye girerek İmamoğlu’nu yeniden parlatmak için, bu seferde tarihsel olarak çok iyi bilinen sakil dili medyada köşe başlarını tutan satılık kalemşörler ve altılı masanın nankör ortağı İyi Parti’li tetikçiler aracılığı ile yeniden pompalamya başladılar. İşin en can yakan tarafı da kendine solcu ve sosyalist diyenler bunun bayraktarlığını yapmalarıdır.

Aslında bu hususun bu duruma gelmesinde Kılıçdaroğlu’nun bizatihi kendinin çok büyük rolü var. Sağcı ve talancıların hakim anlayışına kulak vererek; Ekmek için Ekmeleddin’den başlayarak Abdullah Gül vakasından sonra en tepe yerleri sunni, sağcı Yavaş ve İmamoğlu’na altın tepside sunmasının sonucudur bu.

Herkesin Kılıçdaroğlu’nu bir yığın gerekçe ile eleştirmek gibi hakkı vardır. Mesala: Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun Baykal’dan kalma hastalık olan, sağcı siyaset bezirganları ile iş tutmasından hiç hazzetmedim. Sağcı fırıldakları köşe başlarına yerleştirip ülkenin ve partinin geleceğini bunlara ipotek ederek, sağcıyı sağcı ile yenme refleksini hiçbir zaman kabul edemedim. Amma ve lakin CHP’nin Genel Başkanı olup da Cumhurbaşkanı adayı olmasının da çok tabii olduğunu düşünüyorum.

Bu sebeple, en azından kendi nezdimde yukarıda yazdığım üzere; kimsenin, dilinden, dininden, mezhebinden, renginden ve cinsiyeti üzerinden algı çalışması yaparak saf dışı etmek dünyanın en aşağılık davranışıdır.

Sunni ve sağcı oldukları için; İmamoğlu, Yavaş ve Akşener kazanır diyerek, buradan algı yaratmaya gayret edenlere, diyorum ki; Alevi Kemal Kılıçdaroğlu’da kazanır. Çünkü; bu iş oraları geçmiş. Kimle değil, kimlerle yan yana gelinerek ve hangi program ile kazanılacağı çok açık olan bir süreçte, kişilerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. 2019 yerel seçimleri de böyle kazanılmıştır. Siz siz olun şahıslara olmayan keramet yüklemeyin. Birinin adaylığını engellemek için Alevi misin diye sormayın. Hatta sunni misin diye de sormayın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turgay Eminoğlu Arşivi