Kolayı zora sokmak

Yerel seçimlere iki ay kala siyasi partilerde tansiyon hayli yüksek.

Aslında en çok tepkiler ve karışıklık iktidar partisi ve ortaklarında var ama o cenahta sorgulama kültüründen çok biat kültürü hakim olduğu için kimsenin sesi çıkmıyor.

Muhalefet kanadında da aksine çoğu zaman bir bardak suda fırtına koparılıyor.

Sorduğunuzda bu durumu çoğu kişiler demokratik eleştiri kültürü olarak tanımlamaya çalışsalar da yazının başlığında olduğu gibi bunun adı “kolayı zora sokmak.”

Dikkat edilirse özellikle de CHP de tartışmalar en çok da kazanma şansı yüksek ve hatta garanti olan yerlerde yoğun yaşanıyor.

Adaylaşma konusunu bir demokratik hizmet yarışı olarak düşünürsek, yarışma öncesi tüm kuralların belirlenip yarışmacılara duyurulması ve bu kurallara uygun bir demokratik, eşit yarışma ortamının yaratılması gerekir.

Yeni Genel Başkan daha seçilmeden önce bile bu anlamda açıklamalar yapmış ve hatta parti tabanında çok karşılık gören şu tespiti yapmıştı.

“En kötü sandık sonucu, en iyi atamadan daha iyidir.”

Atama konusunda da aday belirlemede farklı yöntemler uygulandığı söyleniyor.

Anketler, kamuoyu araştırmaları, eğilim yoklamaları gibi demokratik görünümlü ve oyunun kuralları içerisinde var olan uygulamalar elbette yapılabilir.

Ama görünen o ki, sandık konularak önseçim yapılan yerlerde sorun olmuyor, olan sorunlar da daha kolay çözüme kavuşturulabiliyor.

Sorun yaşanan yerlerden biri de Muğla ve özellikle de Bodrum.

Başlangıçta 24 kişi belediye başkan adaylığı için başvuruda bulunmuştu.

Doğal olarak bu istekli 24 aday adayı kendilerini anlatmak, tanıtmak için çok yoğun bir çabanın içerisine girdiler, emek harcadılar.

Olması gereken; bu sürecin sonunda ortaya sandık koyup tabanın ne düşündüğünü, kimi tercih ettiğini belirlemek, en çok oy alan üç-dört adayla ilgili merkezi düzeyde yeniden bir değerlendirme yaparak bunlardan birini aday olarak belirlemek.

Doğru olan ve de kolay olan bu iken, şimdi işi zora sokan arayışlar, parti tabanında ve en çok da mevcut aday adaylarında çok büyük huzursuzluk yarattı.

Demokratik yöntemler her zaman en doğru ya da en sağlıklı sonuçları vermeyebilir.

Ancak hiçbir gerekçe; demokrasiden, demokratik yol ve yöntemlerden vazgeçilmesinin nedeni olamaz.
Bunun en somut örneği Milas’ta yaşandı.

Eğer ön seçim değil de atama yapılsa ve Fevzi Topuz aday gösterilseydi onun aldığı 1.500 oya karşın 100 oy bile alamayanlar “hakkımız yendi, sandık konsa ben kazanırdım” deme hakkını kendilerinde görecek ve daha en baştan yarışa moralsiz girilecekti.

Oysa şimdi halktan aldığı güç ve sandıktan çıkmış olmanın motivasyonuyla Fevzi Topuz hem yüksek bir moralle seçim kampanyasını başlatacak, hem de parti içerisinde herhangi bir kırgınlık yaşanmayacak.
Aynı durum parti meclisi adaylarını belirleme sürecinde de geçerli.

Önümüzdeki pazar günü meclis üyesi adaylarını belirlemek için tüm üyelerin katılımıyla ön seçim yapılacak.

Üye yapılanması ne kadar sağlıklıdır, sıralama belirlenirken uygulanacak fermuar sistemi ne kadar demokratiktir ya da kontenjanlar gerçekten amacına uygun mu kullanılacaktır?

Tüm bu sorulara ve belirsizliklere karşın sandık konması doğru bir uygulamadır.

Yukarıda saydığım kaygıların giderilmesi de İlçe yönetimine düşer.

Adil bir sıralama ve doğru kontenjanların belirlenmesi konusunda örgüt dik durmalı ve yeni tartışma ve polemiklerin yaşanmasına fırsat vermemelidir.

İlk başta 114 başvuru olmuş iken sandık kararından sonra bu sayının 46 ya düşmesi ayrıca anlamlıdır.
Haydi ben ve benim gibi sandığa girecekler 46 kişiyle yarışacağız.

Ya kontenjan bekleyenler?

Onlar sandığa girmeyen 68 kişi ve hiç başvuru yapmayıp, işini Ankara’dan çözmeye çalışanları da katarsak toplamda en az 100 kişiyle yarışacaklar.

Umarım ve dilerim ki, emek ve liyakat odaklı bir temsiliyet söz konusu olur.

Bodrum’un sosyal ve siyasal yapısı, kentte yaşayanların yaşam tarzı ve kültürel beklentileri CHP’nin kazanmasına çok uygundur ve Türkiye ortalamasının üstünde bir oy oranına sahiptir.

Ancak halkın tepkisini çekecek bir belediye başkanı adayıyla girilecek yarışta seçim hiç de öyle sanıldığı gibi çantada keklik değildir.

Aynı durum sanıyorum ülkenin birçok yerinde önemli bir risk olarak önümüzde duruyor.
Bu riskleri ortadan kaldırmanın yolu halkın beklentilerine uygun adaylarla seçimlere girmekten geçiyor.
İktidarı hedefleyen bir parti olarak CHP’nin bu saatten sonra en küçük bir hata yapma lüksü, toplumun yeniden oluşan umutlarını boşa çıkarma hakkı yoktur.

Unutulmamalıdır ki; demokrasinin olmadığı yerde değişim olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi