Boş tencere ve sandık!

Pahalılık yoksulları ve işçileri olumsuz etkiledi ancak iktidar çeşitli yardım programları ve gelir politikalarıyla tencerenin tümüyle boş kalmasını önledi. İktidar yoksulluğu yok etmedi ama yönetebildi. Hamasi söylemler ise yoksulluğun itiraza dönüşmesini engelledi.

İktidar neden yıkılamadı?
Elbette asimetrik olanaklar ve kirli propaganda seçim sonuçlarını bir yere kadar etkiler ama seçim sonuçlarını sadece bununla açıklamak mümkün değildir. Seçimlere ilişkin en önemli tartışma kuşkusuz Demirel’e atfen söylenen “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” iddiasının gerçekleşmemesidir. Bir diğer ifadeyle yoksulların, ücretlilerin, işçilerin önemli bir kesiminin iktidar blokuna oy vermeye devam etmesi bu seçimin en önemli tartışma konusudur. Peki, “Boş tencere” bu sonuca nasıl yol açtı?

Sorun boş tencere de değildi!
Seçimleri sadece değerler ve kimlikler üzerinden okumaya çalışanlar bu boyutu atlıyor. Seçmen sadece değer ve kimliğe dayalı oy vermez. Demirel haklıdır. Boş tencerenin götürmeyeceği iktidar yoktur. Örneğin 12 Eylül dönemi sonunda ANAP’ın yıkılması ya da 2002’de MHP-DSP-ANAP koalisyonun yaşadığı büyük hezimet. İkisinde de yaşanan büyük yoksullaşma ve boş tencere hükümetleri yıkmıştı. Ancak bu her ekonomik çöküntünün iktidarı götüreceği anlamına gelmiyor. Öte yandan tencerenin ne kadar boş ne kadar dolu olduğuna bakmadan, siyasal iktidarın yoksulluğu nasıl yönettiğine bakmadan boş tencereye bel bağlamak boş bir hayal olabiliyor. Gelir dağılımındaki bozulmaya ve pahalılığa rağmen Erdoğan iktidarının yoksullardan ve işçilerden aldığı oyları büyük oranda koruması üzerinde kapsamlı olarak durulmalıdır.

Bunun birkaç unsuru olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bazılarını burada ele alacağım. İlki adeta bir müşteri (kliyentalist) ilişkiye dönüşen “cömert” sosyal yardımlar, diğeri düşük gelirlerdeki görece yüksek ve asimetrik artışlar ile son olarak çeşitli teşvik ve destekler ile işsizliğin sınırlanması ve istihdamın korunması. Bunlara başka faktörler de eklenebilir ancak bunların hayli önemli olduğunu düşünüyorum.

2022 yılı itibariyle tüm sosyal yardımların tutarı 152 milyar, Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yardımların tutarı 87 milyar TL’dir. Sosyal yardımlardan yararlanan toplam hane sayısı ise 4,4 milyondur. 65 yaş ve engelli aylığı alanların sayısı 1,5 milyondur. 9,5 milyon kişinin genel sağlık sigortası primi devlet tarafından sağlanmaktadır. Son yıllarda yoğunlaşan Ulusal Hane Ziyareti Yardım Programı ile milyonlarca yoksul aile ziyaret edildi. Bu ziyaretler iktidarın yoksullarla, emeklilerle birebir iletişim kurmasına olanak sağlıyor. Dahası bu yolla sosyal yardımlar bir hak olarak değil iktidara bağlı bir imkân olarak sunuluyor.

Yoksulluğu yönettiler
Boş tencerenin kısmen dolmasını sağlayan bir diğer politika ise düşük gelirlerde sağlanan görece yüksek artışlardır. Örneğin asgari ücret AKP döneminde 45 kat arttı. Evet, asgari ücret hâlâ çok düşük ancak asgari ücretteki artış azımsanmayacak bir boyutta. Böylece toplumun ezici çoğunluğu asgari ücretli hale geldi. Metropollerde asgari ücret düşük ancak Anadolu’da küçük şehir ve kasabalarda asgari ücret azımsanmayacak bir gelir. Aynı şekilde emekli aylıkları düştü ancak tamamlama işlemiyle 7 bin 500 TL’ye çekilen emekli aylıklarının da bir ferahlama sağladığını unutmamak lazım. 65 yaş aylığı 20 yılda 76 kat arttı. Engelli aylıkları 92 kat arttı. Bütün bu aylık ve ücret düzeylerinin yaşanacak bir düzeyde olmadığı aşikâr ancak bunların bir ferahlama sağladığı da unutulmamalı. Son olarak kamu işçilerine sağlanan ücret artışının da altını çizmek lazım. AKP yoksullara dönük çeşitli nefes alma mekanizmalarını devreye soktu ve bunların vatandaşta bir karşılığı oldu.

İki paralel evren vardı
Seçimlerde âdeta iki ayrı evren, iki paralel evren vardı. Seçmenin bir bölümünün dünyasına asla giremeyen konular vardı. Kamu yayın kuruluşu TRT’nin iktidar blokunun borazanı olarak davranması ve iktidar güdümlü medyanın uyguladığı karartma nedeniyle seçmenin önemli bir bölümünün muhalefetin ne söylediğinden haberi bile olmadı. Onlar Goebbelsvari propaganda teknikleri ile yaratılan illüzyonun esiri oldular. Seçimlerde asıl meselenin İHA, SİHA ve TOGG olduğu anlatıldı onlara. Şairin dediği gibi yalanla beslendiler. Kuşkusuz bu asimetrik ve kirli propaganda makinesi ile gerçeğin çarpıtılması ilk değil. Muaviye ile Ali arasındaki dişi deve kıssası, DP’lilerin İsmet İnönü’nün asker kaçağı olduğunu iddia etmesi, iktidar partisinden eski bir bakanın “Cumhurbaşkanımız Ay’a 4 şeritli yol yapacağım dese inanacak seçmenimiz var" diye böbürlenmesi kirli propagandanın diğer bilinen örnekleridir.Yoksulların bu rejime destek vermesinin sosyal ve iktisadi mekanizmalarını ve nedenlerini enine boyuna konuşmak gerekiyor. “Milliyetçilik yükseldi” ve “kimlik siyaseti kazandı” söylemi durumun vahametini açıklamaktan hayli uzak. Günün sonunda üzgün ve kırgın olmaktansa öfkeli ve ümitvar olmak lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi