Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Ülkenin temel sorunu

Toplumsal tarih ve ekonomiyi birileri hep bir yere bağlayarak açıklamada bulunur. Yine birileri sorunu ve çözümü hep o kara kitaplara bağlamakta. İster kara kitaplar ister iktidar erkini elinde bulunduran egemen güçlerin belirlediği dağlara taşlara yazdığı yasalar olsun hemen hepsi kader ve boyun eğin demekte. Kim kime ne demekte, kimler kime neden itaat edip boyun eğmekte? Yasalar, ananeler, gelenekler ve saire ve saire. Kim bu yöneticiler kim bunlara yönetici vasfını verdi? Geçen yazıda belirtmiştim, “sen olmadan sanat, tarih, politika ve ekonomi sen olmadan yaşam yani sen olmadan emek anlaşılır mı, Güzel İnsan”.

İnsan evladı yaşamak için yiyeceğini, içeceğini ve barınacağı yeri arayıp bulur ve yaparken bir yandan da diğer canlılarla yaşam savaşı verir. Bilgisini ve tecrübesini kendisinden sonrakine aktarırken ilkin şekillerle sonra söz ve yazı ile yaptı. Doğanın yasası her doğan yaşar büyür ve belli bir süre sonra çatışmalardan sağ kalmış bile olsa yaşlanır ve ölür. Yaşlanmış bile olsa bilgi ve tecrübelerini aktarır. Bu dönemde yaşlılar ve ak saçlılara danışılır bilgi alınır. Kimsenin birbirinden ayrıcalığı yoktur. Konumu ve durumuna göre her birey topluluk içinde görev sahibiydi.

Bugünde insan evladı yaşamak için çalışması, öğrenmesi, bilgi sahibi olması gerek. Dünden bugüne fark üretimin makinalı ve otomatikleşmesidir. Üretim ve ona bağlı hizmetlerin yerine getirilmesi gerekir ve bunu insan evladı yapar. İlkin ihtiyacı sonra değişim için üretmeye devam etti. Üretim güven ve huzurun olduğu yerde devam eder. Devlet çalışanların ve yaşayanların güven ve huzurunu her koşulda koruyup ve kollamak zorundadır. Yani toplum huzur içinde yaşayacak ki üretim ve eğitimi devam etsin.

Üretici ve çalışan güven ve huzurun teminat altında olmadığı yerde bulunmaz. Ülkede güven ve huzur var mı?

Toplumun hangi kesimi olduğu pek önemli değil önemli olan devletin istikrarı yurttaşların can ve mal güvenliğidir. Devletin istikrarı üretici ve çalışanın temel haklarının verilmesi, savunulması, ayrımcılık ve kayırmacılık olmaması temel koşuldur. İnsan evladı çalışıp üretim ve hizmet faaliyetinde bulunurken alın terinin hakkının verilmesi ve güvenliğinin teminatı bildiğinden işine yoğunlaşır. Çalıştığı halde emeğinin hakkı verilmiyorsa, yaşam koşulları ve gelecek beklentisi teminat altında değilse bu kişi devlete yöneticilere güveni olur mu?

Ülkemin bireyi hangi ekonomik ve sosyal konumda olursa olsun emeğinin hakkını alamıyor, aldığı ile yaşamını idame ettiremiyorsa ülkede bir kaos vardır. İçinde bulunduğumuz sistemin egemen yöneticileri toplumun çıkarına değil belli bir azınlığın çıkarına hizmet eder. İster üçlü ister beşli isterse de kapitalist/emperyalizmin oligarşik yapısı toplumu daha da açlığa ve yoksulluğa sürükleyip, sansürü artırarak, adli ve güvenlik yasak ve baskıları gündeme gelir.

Toplumun çoğunluğu emeğinin ve ürettiğinin hakkını alamadığı gibi haklı talebini baskı ve şiddet nedeniyle dile de getirememekte. Ne iktidar ne de muhalefet sorunları çözme derdinde olmayıp dün olduğu gibi sorunları halının altına süpürmekte. Hal böyleyken ekonomik örgütleri sendika, meslek odası ve dernek yöneticileri iktidar ve muhalefetten nasıl nemalanırım ve nasıl medyatik olurum derdine düşmüş.

Ülkenin temel sorunlarından emeğinin, ürettiğini, alın terinin hakkını alamayan, güvenliği huzuru ve sağlığını teminat altında olmayan, ülke parası gittikçe değersizleşen, NATO’nun hala ileri karakolu olarak övünen bir yerde “ülkenin temel sorunu yok mudur”?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi