Yalnızca İstanbul’da bulunan adliyelerde, her gün binlerce duruşma yapılıyor. Pek tabii biz avukatlar da yargının sac ayaklarından biri olarak, günümüzün büyük bir kısmını adliyelerde geçiriyoruz. Meslektaşlarla sohbet ederken fark ettim ki, hemen hepsi adliyede uzun süre vakit geçirmekten rahatsız olduklarını söylüyorlar. 
Bu sohbetlerin yanı sıra, girdiğimiz duruşmaları ofis içi iş takibi programına kaydederken bir konu dikkatimi çekti. Neredeyse hiçbir duruşmamıza belirlenen saatte girmemişiz. Tüm duruşmalarımızda ortalama 2 saat civarında gecikme yaşanmış. Sizler de, bizim gibi geç kalma korkusu ile yarım saat önceden giderseniz 2 buçuk saatten fazla duruşma bekleyebilir ve adliyelerimizin o ferah havasını fazlasıyla teneffüs edebilirsiniz.
Duruşmalarda bekleme süreleri uzun olması sebebiyle, avukatlar olarak ciddi bir sorun yaşamaya başladık; “Tanık Bulamama Sorunu”. Tanıklar, işlerinden izin alarak duruşmaya geldiğinden ve patron baskısıyla bir an önce işe dönme gayesinde olduğundan, duruşmaları uzun uzun beklemek istemiyor, tanıklık yapmaktan çekiniyorlar. Hal böyleyken, zaten sendeleyerek ilerleyen yargılama sistemimiz tıkanıyor, haklılığı ispat noktasında sıkıntı yaşayan dosya tarafları, haklarını elde edemiyor. Velhasıl kelam, atalarımız da boşuna dememiş zaten “İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil!”.