Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Av ve avcı

Seçim kimilerine göre milat, kimilerine göre ise ölüm kalım nedeni.

Kimilerine göre ise sistemin bir ayak oyunu. Ama her ne ise seçim bu topluma yöneticilerini seçme hakkı veriyorsa bunu yine onların kurallarıyla, bu toplum anlayıp gerekli yanıtı verecektir.

Günümüzde “seçim” ve “demokrasi” egemen sömürücü güçlerin son başvurduğu biçimdir.

Seçim, iktidara kimin geçeceğini belirleyen göreceli bir politik oyundur.

Egemen güçler, toplumun üzerinde ekonomi, askeri ve manevi inanç değerlerini kendi çıkarları çerçevesinde kullanmakta.

Dün olduğu gibi bugün de toplumun değer yargıları duyguları ve olaylara karşı tavrı değişmemiştir.

Doğal yaşam ve insanlı toplumda kendi içinde sarmal biçimde girift yaşamlarına devam etmekte.

Doğada bir canlının “düşmanı” başka bir canlıdır.

R. Dawkins “Kör Saatçi” adlı yapıtında “düşmanları” türün yaşamını zorlaştıran diğer canlılardan bahseder:

Yaşamda “av” ve “avcı” birbirlerini kollayarak ve kovalayarak yaşamlarını zorlaştırır. Bunlar içinde kimi etobur kimi otobur olur. Otobur deyip de geçmeyelim o da bitkilerin düşmanı. Her canlı hayatta kalmak ve direnmek için önlemlerini alır.

Her canlı düşmanına av olmamak için yeteneklerini geliştirir, zaaflarını ve eksikliklerini gidermeye çalışır. Avcı da boş durmayacaktır ve yüz yıllar da geçse “bir taraf daha iyiye giderken diğer taraf daha da iyiye gitmiştir bu durum kısır bir döngü haline alır” der.

Toplumsal yaşamda K. Marx avcıyı egemen güç olarak belirtirken avı da emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan olarak belirtir.

Doğada canlı türünün düşmanı başka bir canlı türü olurken, insanın düşmanı yine insanın kendisi olmakta, acı bir gerçek değil mi?

Avcı güçlenmek için kendi işlerinde çalışacak hatta kendisi adına savaşlara girecek ve ölecek ava ihtiyacı vardır. Bazen bu ayaklarına zincir bağlanarak, bazen toprağa bağlı köle olur.

Daha da zenginleşmek ve büyümek için teknolojik gelişime destek verir.

Av ve avcı arasında aslında kendisi de bir av olan erkete kuşu görevi gören kendi türünü avcıya altın tepside sunmakta.

Av, av olmamak için direnir ve çeşitli yöntemler uygularken avcı da boş durmaz avını takip eder ona göre yöntemini değiştirir.

Avcı güçlü olması gerekir; av ne kadar uzağa kaçsa ve nasıl saklanırsa saklansın avcıda yakalamak için kendini geliştirir.

Toplumsal yaşamdaki ilişkiler avın kaçmasını engellemek, hatta kendi ayaklarıyla boynunu uzatmasını beklemek için maddi ve manevi tüm yöntemleri kullanır. Avcı bunların içinde tıpkı “sürü başı” görevi görenleri madalya ve yaldızlı sırmalarla donatır.

Hakkını arayana “emeği, ekmeği ve özgürlüğü” için gerektiğinde her şeyi yaşamını bile göze alıp gerçekleri dile getirenlere karşı, kürsüdeki yargıç, idam sehpası yanındaki cellât, sorgu odasındaki işkenceci, hain ve kuytu köşelerde tuzak kuranlar aslanın sofrasındaki atıklarla beslenen çakal gibidir.

Avcının etrafında her zaman çakal sürüsü dolaşır.

Bazen onlara “muz cumhuriyeti” kurdururlar bazen de “ananas” ve “makarna” cumhuriyeti; bilmezler ki kurdukları iskambil kâğıdından.

Bir seçim daha gelecek, adam yerine sayılmak için.

Seçimde kim gelirse gelsin egemen güçlerin dümenini kullanmakta. Bu nedenle iktidar kavgası veren güçlerin tavrı belli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi