Deprem yüzünü gösterince hatırlıyor, çok kısa sürede unutuyoruz...

Korkunç ama bir taraftan da dünyanın gerçeği deprem bu defa Elazığ'da karşımıza çıktı.

40-50 yurttaşımız canından oldu, binlerce vatandaşımız yaralandı, binlerce hayvan telef oldu, binalar yıkıldı, Elazığ ile birlikte başta Malatya olmak üzere bir çok ilde halk tedirgin oldu.

Deprem yüzünü gösterdi ya hemen panikledik ve bir anda kimimiz deprem çantası tedarikledik. Kimimiz evimizin sağlamlığını kontrol etmeye başladık, kimimiz evde deprem tatbikatı yapmaya başladık.

Ne zamana kadar biliyor musunuz?

Ahan da üç beş gün.

Sonra yine devam her şeye.

Yine depremi unutacağız.

Yine bildiğimiz gibi yapmaya başlayacağız.

Yine aynı bizler gibi devlet büyüklerimiz de bildiklerini okumaya devam edecek.

*

Bu günlerde deprem vergisini sorgulayanlar vatan haini ilan ediliyorlar ya.

Sorgulayanlara mı kızalım, o vergileri başka yerlere harcayanlara mı kızalım yoksa sorgulayanları vatan haini ilan edenlere mi kızalım.

Hadi buyurun işin içinden çıkın.

Hani 1999 depremi sonrası toplanan deprem vergileri nerde diye soranlara dönemin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek itiraf edercesine duble yol yaptık ya demişti.

O gün bu lafı edene Bir şey demediysen kardeşim, şimdi de nerde bu deprem vergisi diye kükremen hiç ama hiç doğru değil.

Yani demek istediğim zamanında denmeyen sözün, yapılmayan eylemin, verilmeyen hükmün başka bir zaman diliminde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Yara sarmada üzerimize yok

Son Elazığ depremi de gösterdiki yara sarmadan üzerimize kimse yok.

Anında olaya müdahale ediyoruz.

Yardım kampanyası başlatıyoruz.

Elimizde ne var ne yok paylaşmayı seviyoruz.

Fakat.

Gelin görün ki çok çabuk unutuyoruz.

Olanları.

Bitenleri.

Tedbirleri.

Yapılması gerekenleri.

Önlemleri.

Hesap sorma zamanlarını.

Siyaset yapma tekniklerini.

Bir birimize verdiğimiz sözleri.

Çabuk unutuyoruz.

Çabuk unutuyoruz.

Çabuk unutuyoruz.

Bir Şili'ye bakın bir de bize!

511 yıl önce 14 Eylül'de İstanbul’da 7.7 ve 7.5 olmak üzere iki deprem olmuş.

İstanbul tarihinin en şiddetli depremini yaşamış.

Küçük kıyamet (Kıyamet-i Suğra) denilen depremin ardından Marmara Denizi’nde tsunami meydana gelmiş.

Boyları 10 metreye kadar yükselen dev dalgalar şehirde tufan yaşatmış.

Prof. Dr. Şükrü Ersoy, 1509 depremini "İstanbul'un en sağlam merkezi kesiminde meydana gelen, şimdiki büyüklüğüyle yaklaşık 7.7 diyebileceğimiz, enerji olarak yaklaşık 3 tane Kocaeli depremi büyüklüğünde, çok büyük bir depremdi" şeklinde tarif ediyor.

Olası depremin büyüklüğü hakkında ise Prof. Dr. Ersoy, "Bir grup araştırmacıya göre 30 yıl içinde yüzde 65 olasılıkla şiddeti 7'den büyük bir deprem olacak. Bunun 19 yılı geçti. Tehlikenin riski artıyor. Yarın da olabilir, 11 yıl sonra da. Tekrarlanma aralıkları genellikle tutar. Sürenin yaklaştığını buradan öngörebiliriz. Marmara için en kötü senaryo 1509 depreminin tekrarlanmasıdır. Yaklaşık 7.7, 7.5 şiddetlerinde bir depremi öngörebiliriz" yorumunu yapıyor.

*

22 Mayıs 1960'da Şili'de, 9,5 ölçeğinde, dünya üzerinde şu ana kadar ölçülebilen en büyük deprem meydana gelmiş.

Bu depremden sonra dersini iyi çalışan, tedbirleri artıran, depremi gündeminde ilk sıraya koyan Şili bugün artık 7, 8 hatat 9 şiddetinde olan depremleri bile hasarsız atlatmayı başarmış.

Bize gelince öyle mi?

Tabi ki değil.

Önce kendimiz değişelim

Evet umarız çok ciddi depremler, felaketler, kazalar olmasın.

Dileğimiz temennimiz bu.

Ama ummak ve dilemek ne yazık ki yetmiyor.

Hep söylüyoruz, DEPREM ÖLDÜRMEZ BİNALAR, ÇÜRÜK YAPILAR, BİLİNÇSİZLİKLER, TEDBİRSİZLİKLER ÖLDÜRÜR.

Gelin hemen bugün önce kendimizi değiştirmekten başlayalım.

Verdiğimiz kararları uygulayalım.

Tedbirlerimizi arttıralım.

Depreme karşı nasıl yaşanır, nasıl ayakta kalınır, nasıl hayatta kalınır derslerimize bir göz atalım.

Yapılması gerekenleri yapalım.

Sonra da vergilerimizi doğru yerlere harcamayanlardan hesap soralım.

Sağlam bina yapmayan müteahhitlerden hesap soralım.

Görevini ihmal eden herkesten hesap soralım...

Böylece belki olacak bir depremi felaketi önleyemeyiz ama daha aza hasarla o felaketlerden kurtulabiliriz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi