Fındıkçı Ferrero var olasın!

Ülkemizin her bölgesinde hasat zamanları mevsimlik işçiler gelir. Özellikle hasat zamanlarında Karadeniz bölgesi doğu illerinden gelen mevsimlik işçilerle dolar taşar. Fındık ve çay hasadı diğer ürünlere nazaran meşakkatli, uğraş isteyen ve zahmetli bir üründür. Zorluğundan dolayı işçi ve maliyet giderleri üst seviyededir.

Karadeniz bölgesinin Fındık ve çay bahçeleri çıkılması ve geçilmesi güç, dik yamaçlardan oluşmaktadır. Yılın 12 ayı yağmur alan kaygan bir toprak yapısı vardır. Bundan dolayı iş kazaları en üst seviyededir. Halk arasında “ayağı kayan kendini derede bulur” diye bir söz vardır. Dik yamaç arazilerin bittiği yerler mutlaka dere yataklarında son bulur. Kaygan topraklarda ayağı kayan bir işçi belinde Fındık topladığı sepetiyle 100-150 metre yuvarlanır. Ölümlü kazalar nadiren görülse de yaralanmalar kaçınılmaz olur.

Özellikle fındık hasadında mücadele sadece yamaç ve kaygan toprakla olmaz. Hava ne kadar sıcak olursa olsun mutlaka uzun kollu giysiler giymeniz gerekmektedir. Pantolon paçalarınız çorabın içine sokulmalıdır. Ayanızda Karadeniz'e özgü ayakkabılar “kara lastikler” olmalıdır. İki kişiyle eğerek Fındık ağaçlarını zor toplarsınız. Vücudunuza kene yapışır, böcek ısırır, dal çarpar, diken batar, ısırgan yakar; bahçenin bin bir türlü hali vardır.

Dallardan sepetlerinize topladığınız fındıkları çuvallara doldurmak zorundasınız. Öyle 1-2 sepet değil, çuvala döktüğünüz her sepeti ayağınızla teperek doldurup ve dökülmesin diye çuvalın ağızını güçlü bir iple sıkıca bağlamanız gerekir. Akşama doğru çuvalları omuzlayıp dik ve yamaç bahçe yollarından ana yola kadar çıkarmak zorundasınız. Yolda sizi bekleyen kamyonete yüklemeniz gerekiyor. Her evin kapısında kendine özgü harmanlara kadar götürüp o çuvalları boşaltmalısınız.

Temmuz ortası başlayıp haftalarca aylarca süren bu döngüden sonra iş bitmiyor. Fındığın patoz adı verilen ayıklama makinelerine verebilmeniz için 2-3 gün kabuklu haliyle kurutmalısınız. Bitti mi? Tabi ki hayır. Patoza verip fındığı ayıklayıp ince bir tabaka şeklinde sergen adı verilen örtülerin üzerine harmana sermeniz gerekiyor. Yağmurdan korumak için de yanı başında bir branda bulundurmanız lazım.

Bir gözünüz fındıkta bir gözünüz havada olması gerekiyor. Yağmur damlası düştüğünde, nerede olursanız olun apar topar gelip fındığın üzerini brandayla kapatmalısınız. Fındık yağmur alıp ıslandığında, güçlük ve masrafla harmana getirdiğiniz fındığınız çürür. Çürüyen Fındık çöp olur. Tüm emeklerinizi yağmur damlalarına heba edersiniz.

Şansınız yaver gitti fındığınızı 4-5 gün kuruttunuz. İçinden sapını tozunu çürüğünü ayıklamak için özel makinalarla savurup temizlemeniz gerekiyor. Son aşamada sepet veya kova yardımıyla satışa hazır fındığınızı çuvallara tekrar doldurup bir kamyon yardımıyla pazara kadar indiriyorsunuz.

Nihayet ohh bitti! Dediğiniz yerde tekrar bir sonraki yılın hazırlıklarına başlıyorsunuz. Bahçe budama, kışlık gübre ve ilaç atmayı ot biçme, filiz alma, yazlık gübre atma, ikinci kez ot biçme ve tekrar ilaç atma ile sürdürüyorsunuz. Yüzeysel ve özet olarak yazmaya çalıştım, detaylı anlatmak istesem kitap olur. Devletin bu kadar zahmetli ve masraflı bir ürüne biçtiği değer kilogram başına 84 TL. Bunları niçin mi yapıyoruz? Üç kuruşa yok pahasına ürününüzü tüccara satmak ve Fındık piyasanı tekelinde bulunduran İtalyan Pietro Ferrero’nun servetine servet katmak için.

Sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Köse Arşivi