Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Eski ve yeni

Doğa, toplum ve manevi değerlerin yanında bilimsel, teknolojik ve tarihsel süreçte iki karşı güç vardır, “ESKİ ve YENİ.”

Doğa, toplum ve bilimsel tüm gelişmelerde yeni, daima eskinin yerini alır. Evrende her şey yenidir, her şey eskir ve bir zaman sonra olmayacaktır. Eski bir zamanlar yeni olandır ve eskinin bağrından çıkmıştır. Gelişmeyi eski engeller, yeni destekler. Gelişme, eskiyle yeninin savaşımıyla gerçekleşir. Bu bağlamda bir zaman, mekân bağlantısı vardır. “Dünyada her şey değişir.” Her bir şeyin her bir doğa olayının geçmişi, bugünü ve geleceği vardır. Bu nedenle mekân gibi zamanda maddenin varoluşunun genel bir biçimidir. Bütün şeyler bütün olaylar bütünüyle maddesel dünya, zaman içinde vardır.

Oysa nesnenin varoluş süreciyle bütünüyle doğanınki arasında fark vardır. Nesnenin varoluşu zaman içerisinde sınırlanmıştır; ama bütünüyle doğa zaman bakımından sonsuz olarak var olmuştur ve var olacaktır. Her bir şey doğar, değişir ve sonra varoluşu son bulur, yani başka şekle dönüşür. (Örneğin, yerküremizin bugünkü halini alıncaya kadar geçirdiği birkaç milyar yıla dikkat edin.)

Dünyanın doğal yapısı, içindeki canlılara ve biz insanlara rağmen değişiyor. Hatta biz insanlar doğal yapıyı yok etmek için elimizden geleni yaparken, doğa direniyor. İnsan doğadan yararlanmaya çalıştıkça, kendi içinde toplumsal (ekonomik, politik ve sosyal) temelde ayrıştılar. Bu ayrışım günümüze kadar devam edip, bizden sonra da devam edecek, biçimi ne olursa olsun.

Eski ve yeni ilişkiler toplumun ekonomik ilişkilerine göre değişkenlik gösterse de benzeşen yanları çoktur. Oysa en önemli olan toplumları ayakta tutan “üretimdir”. Üretimin tekrarı ya da terimin genel adıyla “genişletilmiş yeniden üretimdir”. Genişletilmiş yeniden üretim, üretim aletleri, üretici güçler ve tüketiciler arasında karşılaştığı temel problemler ve aynı zamanda onların varoluş koşullarından biridir. Evet, “yeniden üretim” üretimin süreklilik niteliğidir. Eskiden insanlar bilmeden ihtiyaçları temelinde yeniden üretime başlardı. Toplumsal ihtiyaçlar temelinde üretimin (üretim aletlerinin) geçirdiği evreler sanayiin ilk evresi “manüfaktür” üretimde kendisini gösterir.

Yeniden üretim, üretimin sürekli yenilendiği bir süreçtir. Üretimin durmaksızın yeniden üretimiyle günümüzdeki toplumsal ekonomik, sosyal ilişkileri doğurur. Yoksa,” ürettiği ürünlerin bir kısmını, üretim araçlarına ya da yeni ürünlerin unsurlarına devamlı bir şekilde dönüştürmedikçe hiçbir toplum, üretime devam edemez, bir başka deyişle hiçbir toplum yeniden üretim yapamaz” (Kapital 1. Cilt s. 581 Sol Yay.)

Basit yeniden üretimden genişletilmiş (bireysel temelde) yeniden üretimde üretim aletleri ve meta, toplumun değil, egemen baskıcı güçlerin eline geçiyor. Genişletilmiş yeniden üretim, kapitalizm de dengesiz (eşitsiz) gelişimi ihtiyaçtan fazla üretim nedeniyle bunalımlar yaşaması kaçınılmaz. Oysa toplumun ihtiyaçlarına (zevklerine) göre üretimin planlanması mümkün. “Genişletilmiş yeniden üretim” bu durumda gerçekçi konuma sahip olur.  İnsanların toplumsal ilişkileri, doğal olarak üretim aletlerinin gelişkinliğine bağlıdır. Yeni bir “silahın” yapılmasıyla bir ordunun örgütlenişi değişiyorsa yeni bir üretim aracı icadı ve kullanılmasıyla (bazı kesimler yeni icatların kullanılmasında zarar edeceklerinden onların kullanılmasını engellemekte) toplumun örgütlenişiyle üretim ilişkileri değişir. Üretim yaparken giriştiğimiz, iletişimle toplumsal ilişkiler bağrında üretim araçlarının üretici güçlerin değişmesine uygun olarak değişir ve gelişir. Yani üretim ilişkilerinin değişim dinamizmi, TOPLUMU DA DEĞİŞTİRİR.

Üretim ilişkileri salt üretim aletleri ve çalışanlar olarak algılanmamalı. Hukuksal, politik, kültürel ve diğer üst yapı kuruluşlarını da oluşturur. Üretim ilişkilerinin üretim güçlerine uygun düşmesi gerekir. Yoksa toplumsal dönüşmenin kaçınılmaz olacağı yolundaki toplumsal ve nesnel yasa, tüm insanlık tarihinin içyüzünü ve gelişme nedenini açıklamasıdır. O hâlde toplumun gelişim biçimi, temel olarak büyüme tarzıyla bir ekonomik yapının çerçevesi içinde “genişletilmiş yeniden üretim” sürecinin aldığı biçim olarak tahlil edilebilir. İşte burada eski ile yeni çatışır. Yeniye karşı eski direnir. Ama tarihi koşullar “yeniden” yanadır. Hoş bir de tarihi koşullar gelişmeden rüşeym halindeki yeninin eskiyi zorlayarak yerini alması ve konumunu koruması zor. (Zorun yapılması büyük bir başarıdır; ama inşa sürecinde geriye düşmemesi kaydıyla.)

Eski ve yeni” nin varlığı üretim ilişkilerinde ve onun üst yapı ilişkilerinde görüyoruz. Sorun “eski” nin ayak diremesi, “yeni” nin sorumluluk alamamasındadır. Oysa koşullar ne olursa olsun üretim, yeniden üretim toplumsal ilişkileri belirlerken kendine uygun toplumsal yapıları oluşturur. Birileri elbet ayak direyecektir. Toplumun bazı kesimleri yeni icatların kullanılmasını engellemekte, yeni adlar, sıfat ve unvan verseler de eski anlayışları savunurlar. Önemli olan her toplumsal süreçte yeni konumdakilerin atılımcılığı ve sorumluluğu bilmesidir.

Sorumluluğunu bilmeyen yeni, eskinin yok olurken yaptığı tahribattan daha zarar vericidir. Bu durumu günümüz toplumsal ilişkilerinde daha net görebiliriz. Şöyle bir etrafımıza bakarsak, eski ayakta kalmak için birçok yenilikler, iyileştirmeler yaparken bazılarını da devşirir. Yeni ise eskinin yeni görüntüsünü görüp ona göre yeniden bir tavır değerlendirmesi yapmaktan aciz. Oysa yeni adıyla hareket eden, iletişimi ve yaşantısıyla eskinin yeni görüntüsünün daha da gerisinde bulunmakta.

Not: yeni yılınızı kutlar sevdiklerinizle birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi