Dış politika ve Türkiye

Güncel dış politikaya gelecek olursak; geçen hafta bölgemizde en önemli gelişme İsrail - Hamas arasındaki sınırlı ve kısa süreli ateşkesti. Her iki tarafın rehine takaslarını tamamlamasının ardından sona erecek olan ateşkes 4 günle sınırlı. Dilerim ki, kalıcı barışın sağlanması için gerekli diplomatik girişimler ve somut adımlar atılır. Bu süreçte Katar ve Mısır yerine arabulucu olarak Türkiye’nin yer alması gerekirdi. Ancak Erdoğan’ın güven vermeyen, sürekli U dönüşleriyle dolu dış politikası Türkiye’yi sahanın dışına itti. Umarız bu hatalardan ders çıkarılır. Hamas’ı bölge ülkeleri dâhil olmak üzere hiçbir devlet başkanı, Erdoğan kadar savunmadı. Almanya ziyaretinde Alman Cumhurbaşkanı ve Şansölyesi’ne “Siz İsrail’le görüşün biz de Hamas’la görüşüp ateşkes ve rehine işini halledelim” diyen Erdoğan’ın; “Vatanını koruyan mücahitler ordusu, özgürlük savaşçıları” olarak tanımladığı Hamas, İsrail ve ABD; ateşkesin sağlanmasındaki katkılarından dolayı Mısır’a ve Katar’a teşekkür etti. Günlerdir arabulucu olmak için uğraşan Erdoğan ve Hakan Fidan’ın düştüğü durum hicap verici.

Erdoğan, Filistin ve İsrail sorununu bir iç politika malzemesi yapabilmek için bir uluslararası sorun olmaktan çıkarıp din savaşları haline getirmeye çalışıyor. Dış politikayı yıllardır yaptığı gibi iç politika malzemesi haline getiren Erdoğan’ın, yaklaşan yerel seçim öncesinde kullanacağı en önemli argümanlardan biri İsrail-Filistin meselesidir.

O zaman bizde Erdoğan’ın dış politikada yaptığı geri viteslere bir göz atalım! dilerseniz. Hazır Gazze olayları gündemde yerini korurken bizimkiler neler yapmış görelim öğrenelim
-Daha önce “Zalim, firavun, darbeci, onunla asla aynı masaya oturmam” dediği Sisİ’yle, 2022 Dünya Kupası açılışında tokalaşıp selamlaştığını unutmadık. Mavi Marmara saldırısının ardından sıcağı sıcağına "Gemiye ben izin verdim" diyen Erdoğan, 6 sene sonra "Giderken bana mı sordunuz?" diyen yine Erdoğan!

-Filistin'de yaşanan olaylardan dolayı İsrail'i “terör devleti” diye eleştiren de Erdoğan, 2022 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhag Herzog’u kabul eden de, terör devletine karşılıklı büyükelçi atayan da yine Erdoğan.

-Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda katledilen ve cesedi dahi bulunmayan gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili “Bunlar dünyayı enayi zannediyorlar. Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir” diyerek dava dosyasını ve yargılama yetkisini Suudi Arabistan’a vermem diyen de Erdoğan,

-Ülkeye sıcak para gelsin diye Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin yargı yetkisini ve dava dosyasını Suudi Arabistan’a devreden de Erdoğan.
-Rahip Brunson ile ilgili Amerika’ya "Bu fakir, bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın” diyen de Erdoğan, sonra bir gecede Rahip Brunson’u serbest bıraktıran da Erdoğan.
2015'te, Rus savaş uçağı düşürüldüğünde "Özür dilemesi gereken biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenlerdir." diyen de Erdoğan, Haziran 2016'da Putin'e bir mektup gönderip özür dileyen de Erdoğan.

Finansör Suudi Arabistan
Ve 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ni "Olayın finansörü olmakla" suçlayan da Erdoğan, 2021 yılında Birleşik Arap Emirlikleriyle "13 ayrı anlaşma" imzalayan da Erdoğan. 15 Temmuz milletin destanıydı, para sıcak geldi, para tatlı geldi milletin destanını bozdurup bozdurup paraya çevirdi. AKP’nin trollerine bu hafta bir güzellik yaptık, alın size Erdoğan’ın R’ye taktığı, geri vites yaptığı dış politika tornistanları… İstedikleri maddeden seçip başlayabilirler. İstedikleri maddeden saldırmaya başlayabilirler.
Arabuluculuk görevi
Uluslararası bir krizde arabulucu olmanın ön koşulu, tarafsız olmak, taraflarla iyi diyalog ve iyi ilişkiler geliştirmek ve uluslararası arenada güven veren tavırlarınızdır. Ancak Erdoğan, Filistin ve İsrail sorununu bir iç politika malzemesi yapabilmek için bir uluslararası sorun olmaktan çıkarıp din savaşları haline getirmeye çalışıyor. Dış politikayı yıllardır yaptığı gibi iç politika malzemesi haline getiren Erdoğan’ın, yaklaşan yerel seçim öncesinde kullanacağı en önemli argümanlardan biri İsrail-Filistin meselesidir.

Öğretmenleri ezdiler
Eğitimciler 24 Kasım'a gelecekten umutsuz ve ekonomik sıkıntılarla girdi. 24 Kasım Öğretmenler Günü... İktidarın uyguladığı yanlış eğitim politikaları nedeniyle, Türkiye geleceğinin mimarı olan öğretmenler kendi geleceklerinden umutsuz. Eğitim İş anketine katılan her dört eğitimciden biri geçinebilmek için ek iş yaptığını, yüzde 65.7’si borçlu olduğunu söyledi. Öğretmenlerin yüzde 72.4’ü geçinemediği için yakınlarından maddi yardım alıyor. Her iki kişiden biri dışarıda yemeğe gidemiyor. 10 öğretmenden 9’u tatil yapamıyor. Katılımcıların yüzde 83’ü ise düşük maEğitim İş Sendikası’nın yaptığı anketle eğitimcilerin ekonomik, mesleki ve sosyal durumları gözler önüne serildi. Ankete yüzde 51’i kadın, yüzde 49’u erkek olmak üzere toplam 4 bin 516 kişi katıldı. Anketin sonuçlarına göre, öğretmenlerin yüzde 23.9’u geçinebilmek için ek iş yapıyor, yüzde 65.7’sinin esnafa borcu var, yüzde 56.2’si kredi kartlarının ancak asgari ödeme miktarını ödedikleri için maaş hesaplarında sürekli eksiye düşüyor, yüzde 72.4’ü geçinemedikleri için yakınlarından ya da arkadaşlarından maddi yardım alıyor. Katılımcıların yüzde 54.2’si ailece dışarıda yemeğe bile gidemediğini, yüzde 90.5’i tatil yapamadığını, yüzde 63.3’ü elde ettiği maddi gelirle öğrencilerine örnek olabilecek şekilde giyinemediğini söylemiş.

Saygınlığı azalıyor
Öğretmenlerin yüzde 83.3’üne göre maaşların çok düşük olması nedeniyle toplumdaki saygınlık giderek azalıyor. Maaş mesleki ve kişisel gelişim için harcama yapmaya yetmiyor. Kültürel, sosyal etkinliklere katılmak imkânsız. Öğretmenler, tatile çıkmadan, ailesini ve çocuklarını sinemaya, tiyatroya götürmeden, kitap alamadan yaşamak, geçinmek zorunda bırakıldıklarını belirtiyor.Ankete katılanlardan yüzde 86.2’si maaşlarının yetersizliğinden dolayı haftada bir kez bile ailece dışarıda yemek yemeğe gidemediklerini belirtmiş.

Siyasi baskı yapılıyor
Öğretmenler gelecek kaygısı içinde ve gelecekten ümitsiz.Yüzde 90.3’üne göre, okullardaki eğitimin niteliği gün geçtikçe azalıyor. Yüzde 50.9’u yükselmede liyakat esasının yer almadığını söylemiş.Yaklaşık yüzde 65’ine göre okul yöneticileri tarafından siyasi baskı yapılıyor. Yüzde 60’ı görevden alınma korkusu içinde yaşıyor.Yüzde 90’dan fazlası çalıştıkları yerde şiddet olaylarının artması nedeniyle kendilerini güvende hissetmiyor.

Mesleği bırakırım
Katılımcıların yüzde 94.6’sı aldıkları maaşın yeterli olmadığını belirtmiş. Öğretmenlerin yüzde 84’üne göre alınan maaş, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Ankete katılanların yüzde 50.7’si kazancı daha yüksek olan bir iş bulduklarında iş değişikliği yapacaklarını, mesleklerini bırakacaklarını belirtmiş. Katılımcıların yüzde 50.3’ü gelirlerinin yetersizliğinden dolayı psikolojik sorunlar yaşadığını söylemiş. Yüzde 96.9’u son bir yılda yaşanan fiyat artışının çok yüksek olduğunu ve bunun da bütçelerini büyük oranda etkilediğini belirtmiş. Anketi cevaplayan 4 bin 508 kişinin yüzde 90.5’i yılda bir kez bile otel tatili yapamadıklarını belirtmişlerdir.

Öğretmenler mutsuz
Özel sektörde görev yapan öğretmenler, özlük hakları ve ücret bakımından yaşamlarını sürdürmekte zorlanıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali, “Öğretmenlik mesleğini yaparken onu gerçekten hissetmek, öğretmen olduğunun kabul görülmesi, öğretmenliği aramak ve onu yaşatmaya çalışmak gerekiyor. Ancak, özel sektör öğretmenlerine ait bu duygu ve beklentileri yorumlarken mutsuzluk, hayal kırıklığı, kimlik kargaşası, değersizlik hislerini yaşıyoruz. Biz, tüm bu sahici duyguların yanına artık itiraz ve isyanı da koyuyoruz. Çünkü umutsuzluğun keskin kokusu bir yerlerde yeni bir umudu da yaratır” dedi.

Talepleri kabul görmüyor
Ekonomik, sosyal ve demokratik haklar bakımından emeklerinin karşılıklarını almak istediklerini

ifade eden Edebali, şöyle devam etti: “Öğretmenler Günü’nü kimler kutlayacak? Bu soruyu bir mana üzerinden yöneltiyoruz. Örneğin ‘Onlar benim öğretmenim değil. Benim sınavımda başarılı olamadılar’ gibi talihsiz bir açıklama yapan Yusuf Tekin, bakan kimliği ile kutlayacak. O gün özel öğretim kurumlarında çalışan tüm öğretmenlerin telefonuna bir mesaj gelecek ve Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenler günümüzü kutlayacak. Biz ekonomik, sosyal, demokratik haklarımızı talep ediyoruz. Sorumluluk alan ve harekete geçen bir mekanizma yok. Öğretmeni angarya işlerle boğanlar, mesleki tanımının dışında her işi dayatanlar ve mobbingi mesleğin kutsal yükü olarak görenler öğretmenler gününü kutlayacak. Öğretmenler eşitsizliği kendi içinde yaşıyor. Özel öğretim öğretmenlerinin talepleri görmezden geliniyor. Bunun yanında, öğretmenler düşük ders saat ücretlerine taşeron şirket bünyesinde çalıştırılıp, resmi tatil günlerinde güvencesiz, sigortasız bırakılıyor.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi