Muammer Aydoğmuş

Muammer Aydoğmuş

Maaşlara yapılan zamlar uçuverdi!

Türkiye başkanlık denilen ucube sisteme girdi gireli gün yüzü görmedi. Zamlar zulme döndü. Paramız pul oldu. Enflasyon devalüasyon derken ne orta direk kaldı. Ne memur nede emekli herkes yerlerde sürünüyor. Dostlar kısadan gireyim. AKP yönetimi en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılacağını açıkladığı gün bu parayla bin 124 dolar alınıyordu, şimdi ancak 846 dolar alınıyor. Bu kısacık zamanda bile henüz verilmeyen en düşük memur maaşının alım gücü neredeyse 300 dolar eridi. Yeni asgari ücret 20 Haziran’da ilan edildi. Temmuz sonundan itibaren çalışanların eline geçecek. Asgari ücretle alınabilecek dolar miktarı da daha ele geçmeden 47 dolar eridi. Yani demem odur ki sevgili Dostlar! Seçim akşamı bizimle "koyduk mu" diye dalga geçenler, şimdi hep birlikte zamlara itiraz etmeye başladılar. Biz sadece hep birlikte refah içinde adil bir ülkede yaşamak istemiştik. Ama siz bize "vatan hainleri, teröristler, LGBT'ciler" diye hakaretler ettiniz. Yani şuan ettiğiniz itirazların hiçbir kıymeti yok. Umarım şimdi bizi anlayabilmişsinizdir.

Maaşlar enflasyondan eriyor


Yılın ilk 6 ayına ilişkin enflasyon rakamları, çalışanların, emeklilerin ücret maaş ve aylıklarının, enflasyonla ne kadar eridiğini de gösteriyor. Açıklanan rakamlar, kamu çalışanlarının maaşlarına, emeklilerin aylıklarına yapılacak telafi artışı için baz olacak. Ama TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını, futbol kulüpleri bile gerçekçi bulmuyor. Sponsorluk anlaşmalarında TÜİK verileri yerine, gerçeğe daha yakın enflasyon rakamlarını dikkate alıyor. Bunula ilgili açıklama da hükümetin baskısıyla geri çekiliyor. İlk 6 ayda TÜİK’e göre yüzde 19,8 olan enflasyon İstanbul Ticaret Odası’na göre yüzde 24,5 bağımsız araştırmacıların oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ise yüzde 50,5. Bu rakamlar, memurun ve emeklinin maaş ve aylıklarının TÜİK eliyle gaspının devam ettiğini ortaya koyuyor. Diğer taraftan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun son toplantısının özet tutanaklarında, ‘Enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risklerin canlı olduğu’ belirtiliyor. Bu gelişmelerin ışığında, maaş ve aylıklara, sadece ilk 6 aydaki enflasyonu telafi edecek bir zam yapmak, zaten TÜİK makyajının ezdiği, emekçileri ve emeklileri, önümüzdeki 6 ayda da sürecek, yüksek enflasyona ezdirmek demektir. Bu çerçevede, memurların ve emeklilerin maaşlarında yapılacak artışta, sadece ilk altı aydaki kaybın telafisi değil, önümüzdeki dönem için öngörülen enflasyon ve refah payı dikkate alınmalıdır.

Ülke yuvarlanıp gidiyor


Son Para Politikası Kurulu toplantısının tutanakları yayımlandı. İnsan okudukça, gerçekten hayrete düşüyor. Kurul’da bir tek Merkez Bankası’nın başkanı değişti. Para Politikası Kurulu’nun diğer üyeleri, oldukları gibi yerlerinde duruyorlar ama tutanaklara bakıldığında, Para Politikası Kurulu üyeleri bugüne kadar izlenen bu ucube politikaların uygulayıcıları Kendileri değilmiş gibi, tutanaklara neler yazmışlar neler… Mevcut para politikası çerçevesinin ‘Yüzde 5 enflasyon hedefini gerçekleştirmekten çok uzak’ diye yazmışlar. Bir de eklemişler tutanaktan okuyalım bakalım; Madde 36: ‘Kurul, hedeften uzaklaşan enflasyonun para politikasının ‘Etkin kullanımını’ gerektirdiği tespitinde bulunmuştur.’ Sonra, yine aynı tutanaktan okuyorum, Madde 37: ‘Kurul, mevcut mikro ve makro ihtiyati çerçevenin makro finansal istikrarı destekleme konusunda zayıf kaldığı ve piyasa mekanizmalarının işlevselliğini olumsuz etkilediği tespitini yapmıştır.’ Bizim bu tutanaklardan anladığımız şu: Para Politikası Kurulu’nun yeni başkan dışındaki sayın üyelerinin hepsinin başına aynı anda saksı düşmüş. Hem bu ekonomiye, bu millete bunca kötülük yapanların, talimatlarını sektirmeden yerine getireceksin. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına kıyılırken başını sallayacaksın, şimdi çıkıp, ‘Enflasyon hedefinden uzaklaşıldı, para politikası etkin değil, ekonomik istikrar tehdit altında, piyasa mekanizmalarının işlevselliği bozuldu’ diye konuşacaksın. Gerçekten pes doğrusu. Mevcut dediğiniz çerçevenin, etkin kullanılmayan para politikasının sahibi kim? Sizler o sırada neredeydiniz? Bu işin sorumlusu önceki Başkan Kavcıoğlu ise kendisi BDDK’da başkanlık koltuğunda oturuyor. Sorumlu Cumhurbaşkanıysa o da sarayında koltuğunda. İşte bu nedenle yeni bakanın ‘akılcı olacak’ dediği, para ve maliye politikaları inandırıcı olamıyor. Çünkü bu kadrolar orada otururken yapılan hiçbir şey güven vermiyor.


MB Başkanı vitrin süsü mü olacak


Çok daha radikal tedbir almak gerekiyor ama yaklaşan yerel yönetim seçimleri nedeniyle buna da izin verilmiyor. Ekonomide ani duruş riski her geçen gün artıyor. Güven zor kazanılır ama çok kolay kaybedilir. Erdoğan’ın, yeniden aynı göreve getirdiği eski bakandan ve Amerika’dan ithal edilen Merkez Bankası başkanından, tek beklentisinin, vitrin süsü olmak, yerel seçimlere kadar Körfez ülkelerinden para bularak, musluğun suyunu açık tutmak, aspirin ve pansumanla işi götürebilmek, olduğu anlaşılıyor. Ancak hayatın gerçekleri acı… Ekonomide gereğini yapamayınca para gelmiyor. O zaman da iş başa düşüyor. Sıra, siyasi taviz vererek borç bulmaya geliyor. Bunu da yabancılar ekonomiden sorumlu bakandan değil, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturanın ağzından duymak istiyor.

Erdoğan yollara düşüyor!


Bir zamanlar yandaş medyalarına ‘Şerefsiz’ diye manşet attırdıkları, ‘Cemal Kaşıkçı’nın katili’ 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü ilan ettikleri Körfez Şeyhlerinden, Körfez Prenslerinden borç bulmak için, Erdoğan yollara düşüyor. Taviz vermeye, emir almaya hazır olduğunu gösteriyor. Nasıl emir aldığının son örneği Mısır… Hani Sisi darbeciydi, nereye gitti bu millete, meydanlarda ağlayarak andırdığı Rabia? Döndü dolaştı dediğimize geldi, yeniden diplomatik ilişkileri kurdu. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle karşılıklı saygı temelinde ilişkiler kurmasını, iş birliklerine öncü olmasını, güven veren bir ortak olmasını en çok biz isteriz. Bizim eleştirimiz bölge ülkeleriyle yeniden ilişki kurulmasına değil, sonunda aynı yere dönecek olduğu halde, Erdoğan’ın bölgesel konulara göbeğinden dalıp, iç siyaset malzemesi yapmasına, Türkiye ile tüm komşularını düşman etmesine, ülkeye zarar vermesine, Türkiye’nin üzerine ‘Güvenilmez ülke’ etiketi vurdurmasına. Daha da acı olanı, bu u dönüşünü Körfez’den borç bulmak için emirle yapmak zorunda kalması. ‘Borç alan emir alır’ diye boşuna dememiş büyüklerimiz.

Yeni vergi artışları yolda


Seçimler öncesinde harcamaları artıran hükümetin başlattığı gelir artırıcı önlemler kapsamında ikinci bir dizi düzenleme ile vergi ve harçlar yükseltildi. Üst düzey bir yetkili bütçe açığının düşürülmesi için yeni adımların da atılacağını belirtti. Seçim öncesinde Türkiye'yi içine ittikleri ekonomik durumdan yine kendilerinin kurtarabileceğini iddia eden iktidar, seçimin ardından zam yağmuruna devam ediyor. Yeni düzenleme ile başta KDV'ye getirilen iki puanlık artış olmak üzere çeşitli vergilerde artışa gidilirken, harçlar da yüzde 50 yükseltildi. Sadece iki gün önce kurumlar vergisini artıran, tüm taşıtlar için yıllık vergiyi tek seferlik iki katına çıkaran ve ÖTV'yi artırmak için cumhurbaşkanına ek yetkiler veren kanun tasarısının açıklanmasının ardından vergi artırımları devam etti.

Bütçede ciddi toparlanmaya gerek var


Üst düzey bir hükümet yetkilisi, bugünkü düzenleme ile bütçenin gelir tarafını düzeltmeyi amaçladıklarını ifade ederek, "Bütçe açığının düşürülmesi amaçlanıyor. Başka bazı adımlar da gündemde olacak. Harcamalarda da azaltıcı yönde adımlar planlanıyor. Seçim ve daha önce önceki bazı kararlar nedeniyle bütçede ciddi bir toparlanmaya ihtiyaç var" dedi. Yetkili, KKM'nin maliyeti dahil olmak üzere TCMB'ye transfer edilmesinin de bütçedeki öngörülebilirliği artırma yaklaşımına dayandığını belirterek, mali disiplini artıracaklarını ifade etti. Bütçe bu yıl mayıs ayındaki seçimler öncesinde artan kamu harcamaları ve Şubat ayında onbinlerce kişinin hayatını yitirdiği depremin maliyetinin etkisiyle yılın ilk beş ayında 263.6 milyar lira açık verdi. İlk beş ayda giderler gelirlerin neredeyse iki katı hızda arttı.

124.6 milyar lira fazla vermişti


Son aylarda geriliyor olsa da yüksek seyrini sürdüren enflasyonun vergi ve maaş artışları nedeniyle daha da yükseleceği öngörülüyor. Enflasyon, TCMB'nin izlediği gevşek para politikası nedeniyle geçen yıl yüzde 85'i aşarak 24 yılın zirvesine çıktıktan sonra mayıs itibarıyla yüzde 40'ın altına gerilemiş olsa da, uzmanlar yılın ikinci yarısında yükseliş bekledikleri enflasyon tahminlerini artırıyorlar. Vergi artışları öncesi Reuters anketinde yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 50'nin üzerinde yer alıyordu. QNB Finansbank tarafından yayımlanan değerlendirmede, düzenlemenin enflasyona etkisi hakkında, "1-1.2 puan civarında olacağını hesaplıyoruz. TÜFE'ye etkisinin yaklaşık yarısının bu, kalanının gelecek ay görüleceğini tahmin ediyoruz" denildi. Enflasyon ile mücadeleyi öncelik haline getiren TCMB'nin vergi artışı sonrası sıkılaştırma ihtiyacının artıp artmayacağı da piyasada yakından izleniyor. TCMB geçen ay ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için kademeli olarak para politikasını sıkılaştırmaya başladı ve iki yıldan uzun süredir ilk defa faiz artırdı.

Para politikası sıkılaşacak


Beklentilerin oldukça altında kalan faiz artışı sonrası ekonomi yönetimi risk analizlerine göre kademeli faiz artışları ve normalleşmeyi tercih ettiklerini açıkladı. Dinamik Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, vergi artışlarının para politikasına etkisi hakkında yaptığı değerlendirmede, "KDV, ÖTV gibi artışlar, ücret, kur gibi etkenlerin hepsi fiyat dengeleri için olumsuz ve riskli. Enflasyon konusunda bütün maliyet unsurlarının kontrol altında kalması gerekli ve kur burada en önemli bileşendir... Şu andaki piyasaları takip eden kademeli geçiş görece 'güvercin' kalabilir. Burada daha ciddi bir proaktiflik ve önden yüklemeli para politikası sıkılaştırması gerekebilir" ifadelerini kulandı. Ekonomistler kurumlar vergisinde yapılan artışın yılın kalanında 100 milyar TL'nin üzerinde, MTV'nin ise yaklaşık 40 milyar TL bütçe geliri yaratacağını hesaplamışlardı. Ekonomistler bugün açıklanan KDV artışının etkisini ise 30 milyar TL civarında hesaplıyorlar. Oyak Yatırım'ın notunda, vergi artışlarının bütçe gelirlerine yüzde 2 civarı katkı sağlayabileceği ifade edildi.

120 milyar ek gider


İki gün önce TBMM'deki düzenlemede yer alan memur maaşı artışı ise bu yıl için 120 milyar TL'nin üzerinde gider yaratacak. Yasada ve bugün RG'de yayımlanan düzenlemelerde bu kalemlerin dışında da gelir ve gider yaratan birçok değişiklik bulunuyor. Bu hükümet bütçede, yama tutmayacak kadar büyük delikler açtı. Kur Korumalı Mevduat bir kara delik. 23 Haziran haftası itibariyle Kur Korumalı Mevduatta biriken döviz cinsinden garanti verilmiş mevduatın büyüklüğü 2 trilyon 719 milyar lira ile rekor seviyeye ulaştı. Yapılan hesaplamalara göre sadece haziran ayında Kur Korumalı Mevduat nedeniyle Bütçe ve Merkez Bankası üzerinden milletin sırtına binecek yük 190 milyar lirayı aşacak. Bugün getirdikleri torba kanunda Hazine’nin KKM desteği ödemelerinin Merkez Bankası tarafından yapılması öngörülmüş. KKM’nin neden olduğu bütçe açığının üstüne Merkez Bankası şalı örtülecek. Bu, bütçe açığının para basarak finanse edilmesi demektir. Rasyonel denilen politikalar buysa vay halimize ama ne yaparlarsa yapsınlar Bütçe açığı, geçen yılın ikinci yarısındaki eğilim devam ederse 2023 hedefi olan 659 milyar lirayı ikiye katlayacak. 1,5 trilyon lirayı aşacak. Yaklaşan yerel seçimler ve seçim ekonomisi uygulamaları dikkate alınırsa, Bu açık çok daha yukarılara da çıkabilir. Bütçe açığına bir de rekorlar kıran cari açık eşlik ediyor.

225 milyar dolar net dış borç


Türkiye’nin sadece önümüzdeki bir yılda borçlarını ödemek ya da çevirmek için dışarıdan 203 milyar kaynak bulması gerekiyor. Cari açıkla birlikte bir yılda bulmamız gereken para yaklaşık 260 milyar dolara ulaşıyor. Türkiye’nin net dış borcu 255 milyar dolar. Kur Korumalı Mevduatla döviz cinsinden garanti verilen mevduatların dolar karşılığı 100 milyar doların üzerinde. İlk günah olarak bilinen içeriden dövizle yapılan borçlanma 30 milyar dolar. 2023-2025 döneminde Kamu Özel İşbirliğine verilen döviz cinsinden garantiler için ödenmesi beklenen para 15,5 milyar dolar. Hepsini topladığımızda, Hazine’nin Döviz kuruna duyarlı 400 milyar dolarlık yükümlülüğü var. Dolardaki her 1 liralık artış sadece Hazine’nin dış borç ve döviz cinsinden iç borçlarına 145 milyar liralık ek yük getiriyor. Buna döviz cinsinden garantileri ve diğer kesimleri eklediğinizde 400 milyar liraya ulaşıyor. Milletimizin sırtına 400 milyar lira yük yüklüyor. Bu gidişin sonunda, bu kafa Bu ülkeyi döndürür dolaştırır, bir asır sonra yeniden Düyun-u Umumiye’ye mahkum eder. Yeniden IMF kapısına bırakır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muammer Aydoğmuş Arşivi