Unutma deprem değil ihmal öldürür!

Türkiye’nin en büyük gerçeklerinden biri “deprem”.. Bir deprem ülkesiyiz malesef ve yıllarca hepimizin hafızasında yer edinen cümlelerden biri oldu bu.

Ülkemiz deprem afetlerinde çok ciddi kayıplar verdi yıllarca.. 1999 Marmara Depremi ve 2 ay sonra meydana gelen Düzce Depremi, 2003 Bingöl Depremi, 2011 Van Depremi, 2020 Elazığ ve İzmir Depremleri ve 2023’te yaşanan “asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen Anadolu depremi..

Çok canımız yandı, çok canlar yitip gitti. Bugün 06 Şubat depremlerinin 1. yılı.. Resmî verilere göre 50 bin, geçtiğimiz günlerde Murat Kurum’un dediğine göre 130 bin kişinin hayatını kaybettiği 9 saat arayla yaşanan ilki 7.7 ardından 7.6 büyüklüğündeki iki büyük deprem.. İlki gece saat 04.17’de insanları uyku saatinde yakaladı, diğeri ise gündüz vakti saat 13.24’te yaşandı.

Belki eşi benzeri yüzyıllar önce görülen iki büyük deprem tarihte az rastlanır olabilir fakat canı yananın, canından can gidenlerin çaresizliği ve ölüm ile yaşam arasında kalınan o ince çizginin bedeli çok daha ağır kaldı. Öyle ki enkaz altından sağ çıkarılan kimse kurtarıldığına sevinemedi bile.. Her evden her haneden herkesin bir kaybı var.

Acılar hala ilk günkü gibi çok taze.. 1 yıl önce yaşanılanlar adeta cehennem gibi günler herkesin hatırında.. Unutulması mümkün değil elbette ama biz insanoğlu bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz ne yazık ki.. Özellikle 25 yıl önce yaşanan 1999 depreminden her yıl bahsedilir. En ufak bir sarsıntı yaşandığında olası Marmara’yı bekleyen depremden söz edilir. Yıllarca konuşulmasına rağmen depremle alakalı çalışmalar hala yeterli seviyede değil ve beklenen olası deprem riski göz göre göre gelmeye devam ederken hala betonlaşmaya devam ediliyor.

ihmal-ve-kar-hirsi-oldurdu-1132153-5.jpg

Deprem Türkiye’nin gerçeği fakat kaderi değil!

İstanbul, ticaretin kalbi olduğu kadar birçok sektörde öncülük eden bir metropoldür. Ticaretin başkenti olan bir şehirde de tabi ki çok fazla sayıda insan yaşamaktadır. 1999 yılından bu yana yaşanan depremden sonra akıllanmayarak hep daha fazla bina yapıldı ve çarpık yapılaşmayla işin içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Korku kapıda! Hele ki 11 ilde yaşanan ve milyonları kahreden o görüntüler herkeste deprem travması oluşturdu. Maddi imkanı yeterli olanlar İstanbul’dan taşındı ya da daha kırsal alanlara yöneldi. Maddi imkanı olmayan vatandaşlar ise hala korka korka evinde kalmaya, çürümeye yüz tutmuş hatta ve hatta bir tekme darbesiyle ayakta zor duran binalarda kalmaya devam ediyor. Bunun en temel sebebi maddi yetersizlikler ve artan kira fiyatları elbette..

Kentsel dönüşüm çalışmalarına devam edilmesi büyük önem arz ederken her binanın denetimleri ve sağlamlıkların da test edilmesi muhakkak şart! İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıl başlatılan deprem ile ilgili bina analiz çalışmaları bu konuda oldukça önemliydi. Öyle ki 39 ilçedeki her evden tek tek (ev sahipleri izin verdiyse) karot örneği alındı ve binanın sağlam ya da çürük olup olmadığına dair analiz yapıldı. Çalışma yapıldı iyi güzeldi fakat sonuçlar mülk sahipleriyle paylaşılmadı. Hatta mülk sahiplerinin verilen bir web site üzerinden bina bilgilerine dair çıkacak olan rapora ulaşabilineceği gelen yetkililer tarafından söylendi (ayrıca resmi kaynaklardan İBB’nin Deprem Risk Yönetimi Daire Başkanlığı’na bağlı resmi sitesinden kişisel bilgileriniz girildiğinde bina raporuna ulaşılabileceği ifade edildi) fakat birçok vatandaş “Bilgi bulunmamaktadır” yazısıyla karşılaştı. “Bilgi bulunamadı” yazısı vatandaşlarla paylaşılmak istenmemesi miydi? yoksa yapılan çalışmalarda hata mı yapıldı (karot örnekleri karıştı, kayboldu vs.) da bilgi yok denilerek mülk sahiplerinin verdiği karot boşa mı gitti? düşüncesi oluşmaması için mi yapıldı bilemiyorum. Fakat bende o deprem çalışması için gerekli karotu vermiş ve bilgiye hala ulaşamamış vatandaşlardan biri olarak bu kadar faydalı olması mümkün olan bu çalışmadan nasıl olur da bilgi edinemediğimi hala anlayabilmiş değilim.

Yapılan çalışmaların yetersizlikleri vardı ama insanların korktuğu bir başka sorun daha ortaya çıktı. İBB tarafından ücretsiz olarak yapılan bu analiz çalışması olası bir depremde binanın ne kadar sağlam olup olmadığına dairdi fakat vatandaşların bir çoğu evlerinden olmamak ya da binası çürükse de açığa çıkma korkusuyla yüzyüze kalmamak için karot vermek istemediğine de sıkça şahit oldum. Bu aslında depremden korkmamıza rağmen taşın altına elini koymadığımız ve görmezden geldiğimiz en korkunç olaydır. Yüzeysel olarak bakacak olursak deprem öldürmez, ihmalkarlık öldürür! Nasıl ki her deprem örnek olarak gösterdiğimiz Japonya’da bizden çok daha büyük ve onlarda tsunamiye dönen depremde “Adamlar nasıl sağlam bina yapmış” diyorsak bizlerinde deprem riskini en aza indirgeyecek çözümler bulmamız lazım! En başta devletin vatandaşa iyi bir çözüm ile birlikte mağdur etmeden sağlam yapılaşmaya destek olması elzemdir.

Deprem Türkiye’nin gerçeği fakat kaderi değil. Eli kolu bağlı olmadan önlem almak herkesin elinde.. Bu gerek kentsel dönüşüm gerek başka türlü depreme dair bir destek olabilir. Gördük ki yıllarca deprem adı altında sevdiklerimizi kaybettik ya da hiçbir bağımız olmadan da can verenler için gözyaşı döküp üzüldük. Yeri geldiğinde tek yürek olduk yardımlar yaptık, yolladık fakat maalesef ki bazı konularda akıllanmadık. İnsan canının ne kadar kıymetli olduğunu bir türlü idrak edemedik! Bina yapan firma ya da kişilerin bina yapım aşamasında malzemeyi eksik koymasından tutun da, binada daha çok kat olsun ve para getirsin diye kaçak katlar çıkmayı adet edinip sonra da depremde neden bina yıkıldı ya da canlar gitti diye birilerini suçlayıp durduk. Deprem konusunda herkesin yaptığı eksikler ve yanlışlar var öncelikle bunu görmek gerekiyor. Sonuç olarak daha fazla can kaybı vermeden ciddi ve sert kurallarla ile yatay mimariye geçmek ve her önüne gelenin artık bina yapmaması gerekiyor!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nihan Konyalı Arşivi