Servet düşmanları

Kalem tutması gereken elleri çek çekin soğuk demirine öyle yapışmıştı ki kayıverse elinden, birilerinin çöp diye fırlatıp attığı, plastiklerin, kağıtların, metallerin, şişelerin kokuşmuş çöp konteynırlarından topladığı, görenlerin küçümseyici bakışları altında, belki de iğrendiği, hazinesini kaybetme korkusuyla kan ter içinde kendisinden beklenmeyen bir güçle taşıyordu.

Yol boyu araç sürücülerinin nefret belirtisi kornaları, kulağına çalınan küfürlere aldırmadan evde bekleyenlerin sorumluğuyla ve çocuk yaşında sırtına yüklediği dünyayla amansız bir savaşa tutuşmuştu. Minik tekerleklerin üzerinde daha doğarken kaybetmeye mahkûm edilenlerin yükünü taşıyordu.

Derler ki coğrafya kaderdir. Öyle midir bilemem ama dünyayı zimmetine geçirenlerin devri aleminde emeğin sömürüldüğü, yoksulluğun yönetildiği, yolsuzluk ve talanın olağanlaştığı, siyasetin, bilimin, dinin ve medyanın mülk ve servetin hizmetine sokulduğu bir dünya sisteminde atıktan beslenen, savaşlarda kırıma uğrayan, açlık çeken, alınıp satılan, ortaçağ adetlerinin kurbanı çocukların kaderi; yirmi altı ailenin serveti dünya nüfusunun, yüz ailenin serveti Türkiye nüfusunun yoksullarının servetinin yarısına eşitse, bu içinde yaşadığımız sistemin en ahlaksız adaletsizliğinin belgesidir. Buradan herkes için demokrasi ,adalet, iyilik, barış, huzur ve refah çıkarmak şapkadan tavşan çıkarma hokkabazlığı en bilindik numaradır.

Ekonomist Dergisi'nin 13-26. 2022 sayısında gelenekselleşen ve en çok ilgi gören çalışması 'En Zengin 100 Araştırması'nın 19'uncusu yine Türkiye'nin en büyük servete sahip kişi ve ailelerini listeledi.

Öteden beri gelen, özellikle pandemi döneminde ve ağır enflasyon koşullarında işsizlik, kölelik ücreti ve uzun çalıştırma dayatılırken, binlerce esnaf iflas bayrağını çekmişken, milyonlarca halk kitleleri zamlar, hayat pahalılığın altında yeterli beslenme ve gıdaya ulaşamaz hale gelirken, halkın cebindeki ve tasarrufundaki zor zamanların birikimi pul olurken, bir avuç azınlığın böylesiyle büyümesini nasıl anlamalıyız? Bunun sebebi ve hikmeti nedir?

“Dünyadaki zenginler sıralamasında en tepe isimlerde bu yıl teknoloji şirketlerindeki erimeler ve ekonomilerde resesyon endişeleri nedeniyle önemli değişiklikler olurken, Türkiye'nin ilk 12 basamağında yer alan servet sahipleri ise yerlerini korudu. TL'nin döviz karşısında yaşadığı kayıplara rağmen, Türk iş dünyasının iş hacminin yurtdışı ile dengeli olması, gayrimenkul fiyatlarında dövizdeki artışın üzerinde değişimler, borsanın son bir yılda gösterdiği performans gibi faktörler dikkate alındığında varlık sahiplerinin servetlerinde önemli kayıplar olmadığı gözlendi.” diyor dergi.

Evet, halk kitlelerinin pek de ilgilenmediği, ilgilenmesi de istenmeyen gerçek bu. Hatta bütün tartışmaların, kavgaların, çatışmaların lanetli kötülüklerin sebebi de. Bu büyük çelişkinin kazançlı tarafından duran bir avuç azınlık ve onların değirmenine habire su taşıyan egemen siyaset ve medya, “sistem içi muhalefet- iktidar” kör döğüşü aslında, kapitalist komploların, malı götürmenin senaryolarından başka nedir ki? Tamda “tavşana bak tavşana” hilesi.

Önceki bir yazımdan alıntılayarak biraz konuyu açmak gerekirse; derler ki “nasıl yaşarsan öyle düşünürsün.” Yani düşünceyi ekonomik beklentiler ve kazanımlar belirler. Tabi tek başına olmasa da kapitalizmin eşitsiz sermaye düzeninde kamusal ve özel hizmetler kamu yararından yana değil, kişilerin çıkarlarını ötekinin aleyhine haksız hukuksuz rekabete dönüştürür. Rekabet eşitsiz olunca ezen ezilen ilişkisi, azınlık sermaye lehine bir zorbalığa dönüşür. Ve siyaset buna göre şekillenir. Sermayenin çıkarlarını ve varlığını korumak, siyasi, ideolojik, ekonomik güvenliği için devletin nasıl örgütlenmesi gerektiğini kendi çıkarlarına göre biçimlendirir. Kapitalizmde bu duruma göre faşizme, liberalizme, sosyal demokrasiye dönüşebilir ama asla burjuva sınıfının, emekçi sınıflar üzerindeki diktatörlüğü değişmez.

Yani dünün mazlumlarının iktidar olunca zalime dönüşmesi, iktidarı ele geçirenlerin, sermaye gruplarıyla aynılaşmasına imkan sağlanır ki siyaset erkini eline geçirenler kendi çıkarlarını korurken asıl sermaye düzenini korusun. Hedef kitle halka yönelik uyguladıkları hile, algı, baskı, zülüm, sömürü ve tüm anti-demokratik uygulamaları aslen sermaye gruplarını koruyan, kollayan sistem otomatik olarak zincirleme devreye girer. Egemen olanın gerçekliği tüm toplumun ve sosyal ve mesleki grupların faydasınaymış gibi dayatılır. Bütün adaletsizlikleri ve zulmü perdelemek için devletin bekası arkasına sığınmak en bilindik gerekçedir.

Daha açıkçası, devlet artık her şartta bir avuç azınlık sermaye grubunun çıkarlarını koruyan kollayan organizasyon olarak vaziyet alır. Ne büyük çelişkidir ki 5237 sayılı TCK’nın 216. maddesinde “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümünde devletin ötekilere karşı kullandığı yargısal suçlamayı, egemen siyasal elit ve yargı sistemi büyük çoğunluğa karşı işler. O nedenle “neden adil paylaşmıyoruz, neden barış içinde yaşamıyoruz?” diyenlere koro halinde “servet düşmanları, hainler” diye boşuna bağırmıyorlar. Burjuva sınıfının emekçi sınıflar üzerindeki diktatörlüğü TCK’nın 216. maddesi alanına girmez. Ama tersi zinhar düşüncesi bile en büyük suçtur.

 Yol boylarında, sokak aralarında esmer mülteci ve Roman çocuklarının kir pas içindeki dönüşüm atıklarındaki hayatlarına bakıp burun kıvırıp, “ülkemize doluştular, memleketin itibarını beş paralık ediyorlar, işimize ekmeğimize ortak oluyorlar” gibi hem onları o duruma düşüren çarpık düzeni görmeyip, hem de aşağılayıcı söz ve vicdan körlüğünden boğuluyorsunuz demektir. Asıl dev plazalarda, saraylarda, şatolarda (bireyleri tenzih ederek) haksız hukuksuzluğu, adaletsizliği, sömürü, talan, savaş ve kırımları yapanları görebilirseniz, artık bir şeyleri değiştirecek zaman gelmiştir.

Sözümüzü şimdilik bilindik özlü bir sözle bitirelim. “İyi yönetilen bir ülkede yoksulluk ayıptır, kötü yönetilen bir ülkede ise zenginlik ayıptır.” Sizce çek çekiyle yaşam kavgası veren on beş yaşındaki çocuk mu? Kaynağı sistemin adaletsiz, kirli çarklarının karanlık labirentlerinde bir avuç imtiyazlı çıkar çevrelerinin lüks hayatları mı? Saygıyı hangisi hak ediyor?


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Baki Arşivi