Yine ölüm kokan şehirlerin koynundayız

Defalarca denenmiş, acıların, yıkımların sonucunda bir öncekinden ders çıkarmak bir yana, daha da geriye düşmenin elbette onlarca açıklaması olabilir ama her açıklamanın sonu kadere ve ranta bağlanıyorsa bir arpa boyu yol alınmamış demektir. Hatta alınması da mümkün değildir. Öncesi yalan, talan, sonrası feryadı figan. Kurulu düzenin yurdum insanına verip vereceği işte bu kadar.

Geçmişten bu güne içinde yaşadığımız ekonomik, siyasi ve ideolojik egemen durum, doğal afetlerden ders çıkarmaya uygun olmadığı gibi, hem de bizatihi kendisi afetin kendi doğallığının yıkıma dönüşmesinin bilerek ya da bilmeyerek ki ben bilerek olduğuna inanıyorum, taammüden hazırlayıcısıdır.

İnsanlık uygarlığının iki temel yol ayrımı var. Biri “din” diğeri “bilim.” Bir özel alan olan dini inanç değerlerini, toplumsal hayata egemen kılarsanız, iktidar gücünün ve kişisel zenginleşmenin aracı yaparsanız, izlediğiniz yolun başı da sonuçları da ona göredir.

Bilimin yolunu izlerseniz toplumsal sonuçları da herkese göredir. Yani toplumsaldır. Bu bir tercihtir. Türkiye son yetmiş yıldan başlarsak sağ popülizm dini, hatta bir mezhebin yorumunu iktidarların en önemli siyasal ve ideolojik aracı olarak kullanıma sokması “arabesk” aklın topluma boca edilmesi sonucunu doğurdu. Başarı diye sunulan hedefe ulaşmak için her yolun mübah olduğu algıya yol açtı.

Devletin tasarrufunda ve birincil görevleri arasında olan “yurttaşların ayrımsız” savaş, doğal afet, salgın gibi can ve mal güvenliğini ya kısa yoldan Allah’a havale eder, kader der işin içinden sıyrılırsınız, ya da bilimin yolunda doğanın size uyması için oturup dua etmek yerine, siz doğaya uyar tedbir alırsınız. Bunun şartı da; Her şartta hesap vermektir. Hesap sormaktır. Açık, şeffaf olmaktır. Pozitif bilimsel eğitime ve liyakate uygun, hukukun üstünlüğünü esas almaktır. Devleti ve toplumu demokratik ilkeler üzerinde sürekli güncelleyerek zenginliği de yoksulluğu da paylaşan eşit toplum inşa hedefine odaklanmaktır.

Şehirlerinizi, kasabalarınızı, köylerinizi bir plan dâhilinde ülke coğrafyasının yer altı ve yer üstü özelliklerine göre imar eder, olabilecek zararları en aza indirmek, faydaları da en verimli hale getirmek günümüz dünyasında mümkün olduğunu kayıtlı ispatlıdır.

Egemen arabesk akıl, bilim üretmez, teknoloji üretmez ihtiyacı olanı satın alır, başkalarının ürettiği bilim ve teknolojinin keyfini sürmeyi çok sever. Ama o bilim ve teknolojiyi üretene de söylemediğini bırakmaz. Şatafatı, lüksü, saltanatı, gösterişi çok sever. Komplekslerini bir türlü tatmin edemez. Hırs, aç gözlülük aklın önüne geçer, Allah’ın adını dilinden düşürmez ama asla tefekkür etmez. (Ders çıkarmaz) Tamahkârdır. Hep daha fazlasını ister. Dayanışmayı “Allah versine” bağlar. Eşitlik talebini hazzetmez. Kibri, lütfetmeyi ve karşılığında biat ve hayır dua bekler. Olmazsa herkesi azarlar ve ayar vermeye kalkar. Bütün hayatını cennet ve cehennem (ödül- ceza, korku-cesaret, günah –sevap, alış-veriş..) üzerinden kurunca bilime ihtiyaç, ancak zorda kalınca “gavur icadı” teknolojiye teslim olup Allah'tan der.

İşin en kolay, en ikna edici, akan suların durduğu yer ve her türlü yoruma, tartışmaya, sorgulamaya kapalı olan “kader” inancı, ilahi olarak sanki onlar için hazırlanmış koruyucu kalkan olarak herkesin susmasını sağlar. Kendini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi gibi hisseder, seçilmiş makbul kullar sınıfından ayrıcaklı hisseder. Aksi halde bunca mevki makam, mal, mülk, servet neden herkese nasip olmuyor diye kendine ilahi haklılık telkin eder. Dilinde ilahi, aşında kapitalizmin nimeti cümle âleme akıl satar.

6 Şubat 2023 Maraş’tan başlayarak Suriye içlerine kadar uzan deprem yıkımı tarihin farklı dönemlerinde kendini tekrarlaması olasılıklarının birçok yer bilimci tarafından yıllar boyu ve son ana kadar defalarca uyarların, raporların, çağrıların hiçbir işe yaramamış olması işte bu arabesk aklın sonucudur.

Bu yıkımın öncesinden çok sonuçları üzerinden ağıtlar yakmak, üzülmek, birilerini sorumlu tutmak insani bir tepki olsa da, başta yönetici erki, rant peşinde koşan sermaye grupları, imar vurguncusu etkili ve yetkili kurumların sorumlularına ve bir barınma hakkından çok, çok katlı lüks rezidans yatırımcısı emlak spekülatörlerinin açgözlülüğünden, her seçim öncesi imar affı uygulayıcılarından hesap sormakla birlikte, konut sorunun temel barınma hakkın dan çok, bir avuç müteahhidin zenginleşmesi, iktidarların betona dayanan gelişmişlik algısı ve kolay rant olmaktan çıkarmayan egemen siyaset, geçmişten bu güne bütün savları ve inançlarıyla birlikte bir kez daha enkazın altında kalmıştır. Ağır faturası da masumlara. Sonrası timsah gözyaşları, mucizeler tesellisi.

Şimdi gözler İstanbul’da. Geliyorum diyen Marmara depreminde bilim mi galip gelecek yoksa arabesk akıl mı? Acilen yıkılması ve boşaltılması gereken kullanım ömrünü tamamlamış, imar barışıyla denetimsiz yasallaşmış konutlarda yaşayan yurttaşlara acil tahliye kararları verilmelidir. Yıkımın altında kalmadan alınacak tedbirler ne kadar sert olursa olsun hayat kurtarır. Umarım bir kez daha ölüm kokan şehirlerin altında kalmayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Baki Arşivi