Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Sezai Sami ve resim sergisi

Geçen hafta bir resim sergisi olduğunu ve ortak arkadaşımız Hasan Sami’nin de bunun küratörlüğünü yaptığını Sezai Sami’den öğrendim. Mutlak birlikte gidelim demişti. Fakat bizden önce gelip sessizce etrafı gözlemlemiş. Hem gelenleri hem de resmi görmeye gelenleri izlemiş. Anlattıklarını paylaşmak isterim;

“İnsan evladı yaşadıklarını anlatmak ve iletişim kurması için yazı ve dil gerekir. Oysa yazı ve dilden önce yaşadığı mekânın duvarlarına yaşamını çizerek iletişim kurmaya başladı. İlkin barındığı yerdeki duvarlara resim yaptı.

Resimler yaşamdaki yaptıklarımızı, duygu, düşünce ve isteklerimizi anlattı. İnsan evladının zaman içinde uzun bir dönem önemli iletişim aracı olarak “resim” kullanıldı.  Yazı ve dilin gelişip iletişimin önemli parçası olana kadar resim önemini korudu. Resim sadece iletişim aracı olmayıp bir dönemi tarihi anlatmaya devam etmekte.

Tarih ilkin resim ve ardından yazı ile başlamış. İnsan evladı barındıkları yere, kayalara, avladıkları hayvanların derilerine neler çizmediler ki. Yaşamlarını, uğraşlarını, çektikleri sıkıntıları ve çileleri hatta sevinçlerini bile çizdiler. Bunu yapanlar ayrıcalıklı ve akıllıydı. Yazının ve dilin yaşamda kullanılır hale gelmesiyle bir kenara atılmadı daha da önemsendi. Kullandıkları aletlere, giydikleri elbiselere, yaşadıkları mekâna biçim ve renk kattı. İçlerinden birileri hayallerini, umutlarını ve beklentilerini hatta günümüzde kullandığımız aletlerinin birçoklarını çizdi resmetti. Oysa “resmin” ne kelimeleri ne de sesi vardır. Yani, ‘kelimeleri olmayan şiirdir’ resim.

Günümüze kadar gelen piramitler, yeraltı şehirleri, surlar, kaleler yani devasa yapılar hayal edilip çizildi sonra yapıldı. Bunları kim çizdi bu yapıları kim yaptı? Toprağı kazan, taşa şekil veren ve yapılar kuranları kimse bilmez ama o dönemin egemen hâkim güçlerinin yedi sülalesini biliriz.

İkinci paylaşım savaşının öncesi İspanya'da yaşanan iç savaşı biliriz. Cumhuriyetçilere karşı Franko’nun yanında yer alan Nazi Almanya’sı 28 savaş uçağı ile Guernica şehrini bombaladı. Bu saldırıda 1600 kişi hayatını kaybederken binlerce kişi yaralandı. Kelimenin tam anlamıyla katliam yapıldı. P. Picasso bu vahşeti devasa bir tabloda resmetti. Savaş ve İspanya dediğinizde Picasso ve yaptığı Guernica resmi hatırlanır.

Resim yapmak zordur. Nazım yakın dostu Abidin’e,

“Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

İşin kolayına kaçmadan ama…” sözlerini hemen herkes hatırlar. Resim yapmak bu nedenle zordur. Yaşanmışlığın, acının, kederin, yokluğun, yoksulluğun resmini yaparız. Hatırlarız dünü, çünkü bugünü, yarını ve yaşanacak günleri insan evladına yaraşır biçimde yaşamak için çabalarız.

Işık Polat’ın eserlerine bakarken her bir tablosunda yaşanmışlık, hasret ve bir o kadar acı var. Kendisi de yaşamın içinde payına düşen zorbalığı, haksızlığı, itilip katılmışlığı ve emek hırsızlığına maruz kalmış. Bizim gibi ülkelerde kadın olmak hele bir de güzel insan değerinde yaşamak için mücadele etmek zor. Sürgünü, hor görülmeyi, sorgu odasında günlerce tutulmayı ve tutsaklığa reva görüldü. Bir yanda kendi cinsiyle bir yanda aynı safta oldukları ve bir de düzenin emek soyguncularına karşı hakkını aramak, onurlu ve dik durmanın ne kadar zor olduğunu yaşamakta.

Sergideki tablolar yaşanmışlık ve hayallerini anlatmakta. Her bir tablo saygı duyduğu ressamların izlerini taşımakta. Ama bir o kadar da kendi özgülünü tuvale yansıtmakta.”

Sezai Sami’nin izlenimlerini paylaşmış bile olsak Işık Polat’ın üçüncü sergisi “nar ı ateş” görülmeye değer. Görmeyenler dördüncü sergi için sanatçının küratörüne baskı yapmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi