Bodrum'un öteki yüzü

Hukuksuzluğun olağan hale geldiği, ekonominin dibe vurduğu, siyasetin ayağa düştüğü ülkemizde bugün size toplumsal yapıyı farklı bir pencereden değerlendirmeye çalışacağım.

Yaşadığımız coğrafyalarda insanları kategorize etmeden ama gerçek özelliklerini bilerek, kentin sosyal, kültürel, ekonomik dengelerini dikkate alarak incelediğimizde inanıyorum sizlerde çok farklı ve ilginç sonuçlarla karşılaşacaksınızdır.

Örneği benim yaşadığım kent Bodrum; dışardan bakıldığında ya da gazete ve dergilerin magazin sayfalarından incelendiğinde ülkemizin en gözde yerlerinden biri olarak bilinir.

Peki gerçekten öyle midir?

Yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın en varsıl insanlarının tatil yaptığı bu gizemli kentte akşam yatağa aç giren çocukların olduğunu, kalacak yeri olmadığı için kışın parkta donarak ölen insanların olduğunu söylesem çoğunuz inanmak istemezsiniz.

Anadolu’nun farklı bölgelerinden nesi varsa satıp fırsatlar şehri diye geldiği Bodrum’dan dönüşte çevresinden yol parası istemek zorunda kalan o kadar çok insan var ki!

Milyon dolarlık ultra lüks konutların yanında son yıllarda akıl almaz biçimde artan ev kiraları yüzünden birkaç aile birlikte ev kiralayanlar var desem yine inanmazsınız.

Özellikle de pandemiden sonra artan nüfus yoğunluğu nedeniyle asayiş sorunlarının çoğaldığı uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin önlenemediği bir kent haline gelen Bodrum’da kadına yönelik taciz ve şiddetin, ensest ilişkilerin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu gerçeği sizi daha çok şaşırtacaktır.

Yalnızca eğlenmek, para harcamak ve fantezileri için Bodrum’a gelenlerin yanında kısa dönem turizm sezonunda okul harçlığını çıkarmak için garsonluk yapan, bulaşık yıkayan Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi gençlerin yurt sorununu çözemeyen kent yöneticilerinin duyarsızlığına mı yanalım, ayyuka çıkmış rant ilişkilerine karşı çaresiz, umarsız kalmış kamu yöneticilerinin, siyasi partilerin sorumsuz yöneticilerine mi?

Sivil Toplum Kuruluşlarını, Meslek odalarını, kentte yaşayan binlerce eğitimli insanı, yazar, sanatçı, iş insanı, emekli bürokratı yok sayıp, Bodrum’un geleceğine yönelik dışardan getirdikleri insanlarla global forumlar, paneller, arama konferansları yaptığını sanan bir yönetim anlayışıyla Bodrum’un tanıtılmaya çalışıldığını oysa dünyanın her yerinde zaten tanınan Bodrum’un tanıtılmaya değil, korunmaya ihtiyacı olduğunu o kadar çok yazdık, söyledik ki!

Benim gibi birçok insan da söylediklerinin, yazdıklarının dikkate alınmadığını görünce kendi içine kapanıp, herkes kendi Bodrum’unu yaşamaya devam ediyor.

Bu denli dünyayla entegre olmuş, farklı dil, din ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir kentte neredeyse anlaşılmaz biçimde herkes kendi gettosunu yaratmaya çalışıyor.

İnsan potansiyelinin bu kadar zengin olduğu bir kentte kenti yönetenlerin liyakatını sorgulamadan gerçekçi bir değerlendirme yapmak mümkün değil.

Hem ortak bir kent kültürünün oluşmasından söz edeceksiniz ama yüzlerce Sivil Toplum Örgütünün ortak yararlanabileceği sosyal donatı alanlarınız, kültür merkezleriniz olmayacak!

Binlerce sanatçının, bilim insanının, akademisyenin, emekli bürokratların bir araya gelebilecekleri, sohbet edip fikir üretecekleri, ortak projeler oluşturacakları ortamları hazırlamayacaksınız!

Bodrum’da o kadar çok bilge insan, kanaat önderi var iken Bodrum’un sosyal ve siyasal yaşamına yön verenlerin oluşturduğu makul çoğunlukla ilgili de bazı sayısal verilere de bakmakta yarar var.

TÜİK verilerine göre toplam nüfusun 40 bin 315 kişisi yüksek öğretim, 46 bin 012 kişisi lise, 25 bin 469 kişisi orta okul mezunu iken ilkokul mezunu, diplomasız ya da okur-yazar olmayanların sayısı 54 bin 611 kişi.

Yaş aralığının en yoğun olduğu kesim 30-54 arası

25 binin üzerinde 65 yaş üstü yurttaşın sürekli yaşadığı Bodrum’da ne yazık bu insanların yararlanabileceği, birlikte vakit geçirebilecekleri bir yaşam alanı yok.

Süper ligin kıyısından dönen bir futbol takımı var, Avrupa şampiyonalarına katılan bir hentbol takımı, süper lige çıkan bir basketbol takımı ve 1. Ligde mücadele edecek voleybol takımı var ama ne sporculara ve seyircilere yetecek spor tesisleri yok.

Yokluklar içerisinde kendini var etmeye çalışan Türkiye toplumunun mozaiğini oluşturan bu dünya kentindeki demografik yapı ve bunların temsiliyeti ayrı inceleme konusu.

Yalnızca Bodrum değil tüm Muğla ilinden gelip Bodrum’da yaşayan yerli halkın nüfusa oranı yüzde 25 iken Anadolu’nun farklı illerinden gelenlerin nüfusa oranı yüzde 75

Peki bu oranların yaklaşık olarak yönetim ve temsil alanlarına da yansıması gerekmez mi?

Ne yazık ki; bırakın başka illerden gelenleri, Karaovalıları bile dışarlıklı olarak tanımlayan tutucu bir yerli kesim kentin sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamında kendileri dışındakiler hayat hakkı tanımak istemiyorlar.

Tüm siyasi partilere tünemiş bir avuç kendilerini siyasetçi sanan iş takipçileri de bu yanlış anlayışa bilerek ve isteyerek çanak tutuyorlar.

Ama artık bu rantiyeci düzene, kutuplaştırıcı, ayrımcı anlayışa son vermenin zamanı geldi.

Yaşadığımız kente karşı hepimizin sorumluluğu var.

O zaman bu kenti, bu kentte yaşayan tüm yurttaşlarla beraber yönetirsek eğer, ortak bir kent kültürü oluşturabiliriz.

Tüm Sivil Toplum Kuruluşlarının bu yanlış gidişe dur demesi gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi