Çekilin aradan siyasetçiler, bu dünyayı çocuklara ve iyi insanlara bırakın...

Yüzyılın felaketini yaşadık.

Kimimiz depremde can verdi.

Kimi sevdiklerini kaybetti.

Kimi depremin simgesi haline gelen baba-kızın görüntüsünü oluşturan Mesut Hançer gibi, enkaz altında hayatını kaybeden kızının elini saatlerce bırakmadı.

Kimimiz evimizde, uyumaktan utandık, yemek yemekten utandık, ısınmaktan utandık.

Depremi iliklerimize kadar hissettik.

*

Aslında olan neydi; bu dünyanın olağan hareketlerinden birisi olan yer altı toprak hareket etmesiydi.

Aslında yapılması gereken; deprem gerçeğine karşı yapılarımızı yapmak, ve o yapılan altında yaşamaktı.

Kimimiz kaderimizi yaşadık.

Kimimiz gerçeğimizi yaşadık.

Öldük hep birlikte.

Öleceğiz yine böyle giderse.

*

Oysa bu dünya iyi insanlara teslim edilse.

Rant olmasa.

Siyasi hesaplaşmalar yaşanmasa.

Kötü niyetli insanlar kendi çıkarları uğruna insanların canlarını kastedici işler yapmasalar.

İnsanları kötü emellerine alet etmeseler.

Doğanın doğal yapısına müdahale etmeseler.

Bu dünyanın imkanları, yeryüzündeki bütün insanları çok mutlu bir şekilde yaşatmaya yeter.

*

Fakat biz ne yapıyoruz.

Günübirlik projeler yapıyoruz.

Bir adım öteyi görmek istemiyoruz.

Günün koşullarına uyarak ahkam kesiyoruz.

Bilimi kullanmıyoruz.

Bilim adamlarını dinlemiyoruz.

İşinin ehline işi teslim etmek yerine işimize gelene teslim ediyoruz.

Sonra ne mi oluyor?

İşte bu gün içinde bulunduğumuz felaketleri yaşıyoruz.

*

Daha bu felaketi yaşarken bile deprem bölgesinde insanlarımızı ortadan ikiye bölüyoruz.

Devlet büyüklerimiz kalkıp açıklama yapıyor; cumhur ittifakı olarak buradayız diye.

Muhalefet kalkıp açıklama yapıyor, bunların hesabını soracağız diye.

İnsanlarımız işini yapan gazetecilere saldırıyor, provoke etme diye.

Devleti yönetenler sosyal medyayı iletişime kesiyor, oysa o sosyal medya sayesinde kaç can kurtarıldı, kaç depremzedeye yardım ulaştı bunları hesaba bile katmıyor.

*

Bu köşe yazımda şu paylaştığım fotoğrafa iyi bakın lütfen.

Bir kurtarıcı deprem altında kalan 3-4 yaşındaki bir kız çocuğunu göçük altından çıkarıyor.

Ölümün pençesinden dönen o çocuk ölesiye sarılıyor o kurtarıcısına.

Kimin umrunda kurtaran Yunanmış.

Kurtulan Türkmüş.

Her ikisi de insan, insan, insan.

Gerisinin canı cehenneme.

*

İşte şayet sadece insan olduğumuzu bilsek ve anlasak, siyasi kavgalardan uzaklaşsak, çıkarcılardan kurtulsak, her türlü rant peşinde koşanlardan arınsak inanın bana olacağı şu görüntüdeki gibi birbirimize sarılmak olacaktır.

Çünkü insan olmanın birinci kuralı; başkalarının da acısını ve yaşadıklarını kendi acısı gibi hissetmek ve yaşamaktır..

*

Tabi ki afetler olur.

Tabi ki depremler olur.

Tabi ki felaketler, kazalar, olaylar, kavgalar olur.

Ancak...

Son deprem bize gösterdi ki hiçbir açıdan hiçbir felakete hazırlıklı değiliz.

Devletimizin büyük imkan ve olanaklarına rağmen burnumuzun dibindeki felaket yaşayan insanlarımıza 3-4 gündür ulaşamadık.

Su veremedik.

Onları ısıtamadık.

Elektrik veremedik.

Ekmek veremedik.

Barınma sağlayamadık.

*

Aramızda insan görünümlü yaratıklar var.

Aramıza çok kötü niyetli siyasiler var, yöneticiler var, iş insanları var.

Aramızda çok kötü niyetli sosyal medyayı işgal edenler var.

Haramiler var.

Bir taraftan afetler ile, felaketler ile savaşırken bunlar ile de savaşmamız gerekiyor.

İyi de bu yaratıklar her zaman her yerde var.

Biz yeterki bunları tespit edelim, fark edelim, belirleyelim.

İşte bunları yapmamızın yolu da önce yöneticilerimizin doğru insanlar olması gerekiyor.

*

Bu memlekette milletvekilliği yapmış birisi, afet anında afetzedenin yanında olmaya çalışan bir belediye başkanına 'ingiliz uşağı' diye bağırır mı?

Bu memlekette devlet yöneticiliği yapan birisi bu felaket gününde yapması gereken onca iş varken, insanların iletişim kurmasına imkan sağlayan twitter kapatarak insanlık suçu işler mi?

Bu memlekette ben gazeteciyim diye ortaya çıkan birisi, içi yanan, evi yıkılan, perişan olan afetzedenin sesini keser mi, serzenişine ortak olmaz mı, onun taleplerini yayın organından duyurmaz mı?

*

İşte biz önce bu yazdıklarımı yapmamalıyız.

Kısaca 'insan' olmayı başarmalıyız.

Yoksa yaşamımız boyunca daha çok depremler göreceğiz.

İnşallah daha büyüğünü göremeyiz ama daha afetler, seller, kazalar, yangınlar göreceğiz.

Başımıza gelebilecek her bir felakette önce daha az hasar almamız için gerekenleri yapmak ve şayet afete maruz kalırsak ise de yapmamız gereken insanca davranmak.

*

Şimdi bazı iktidar ağızlarını ve yalaka gazetecileri dinliyoruz; “ama deprem çok büyüktü” siyasetine geçmiş.

Hele bir tanesi; aslına olumlu yönlerimiz daha fazla diğer olumsuz yönlerimiz, onlar ıvır zıvır' gibi iğrenç bir yorum yapmış televizyonda.

Tamam deprem küçüktü diyen yok.

Fakat kabul edin; AFAD zorunlu tuttuğu yardım koordinasyonunu beceremedi.

Yeterince asker sahaya sürülmedi.

İş makinelerine geçici el koyup kullanılmadı.

Binaların güvenliği yıllarca kötü piyasanın insafına bırakıldı.

Dört gündür daha yıkılan 6 bin küsür binanın yarısına dokunulmadı.

Peki şimdi biz bütün bu yaşanan olumsuzlukları yaşanmamış gibi görüp geçelim mi?

Yazmayalım mı?

Konuşmayalım mı?

Olumlu yönlerimiz tabi ki var ve oldu.

En büyük olumlu yönümüz ise gerek yurt genelinde gerek dünyanın her bir yanından deprem bölgesine giden gönüllülerimiz, yardımlarımız, bağışlarımız.

*

Peki ya bu iyi insanlarımızı olmasaydı o zaman ne olurdu hiç düşündünüz mü?

Yani sadece devletin ve hükümetin imkanına kalsaydı ne olurdu bu depremzedelerin hali?

İşte o yüzden diyorum ki; çekilin aradan siyasetçiler, bu dünyayı çocuklara ve iyi insanlara bırakın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi