Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür

Deprem bizim kaderimiz değil, gerçeğimiz.

Her deprem sonrası gerçeklerle yüzleşiyoruz.

Acı çekiyoruz.

Korkuyoruz.

Tedirgin oluyoruz.

Fakat.

Kısa süre sonra her şeyi unutup alışkanlıklarımıza devam ediyoruz.

30 yıldır yazıyorum.

Bu yazımda da depremle ilgili bazı yazılarımdan alıntılar var.

1996 yılında ilk evimi yaptırırken aldığım tedbirler.

1999 depreminde o evde güvende olduğumun iç huzuru.

Her depremden sonra aslında yapılması gerekenler çok öncelikle hayata geçirilmez ise birgün her birimizin deprem felaketi ile yaşamımıza son vereceğimiz gerçeği.

*

Buyurun, Türkiye bir sabah daha bir felakete uğradı.

Kahramanmaraş'ta önce 7,7 ve bir kaç saat sonra 7,6 büyüklüğünde iki korkunç deprem oldu.

Bu deprem 10 ilde hissedildi, yıkımlara neden oldu.

Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlırurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da toplam can kaybının on binleri bulacağı söyleniyor.

*

Yazık değil mi bu canlara.

Yazık değil mi bu insanlara.

Dünyada deprem ülkelerinin hangisi bu kayıpları veriyor.

Biz bu kaderi yaşamak zorunda mıyız.

*

İşte daha önce yazdığım benzer yazılar.

Papağan gibi tekrar ediyoruz ama sonuç alamıyoruz.

Yine de paylaşmak zorundayım.

*

Beş yüz yıl önce

İstanbul yıkılmış!


Bakın mesela bugün, yani 14 Eylül, İstanbul'da 14 Eylül 1509’da yaşanan ve ‘Küçük Kıyamet’ olarak bilinen büyük depremin yıl dönümü.
Bundan tam 509 sene önce İstanbul’da 7.7 ve 7.5 olmak üzere iki deprem olmuş.
İstanbul tarihinin en şiddetli depremini yaşamış.
Küçük kıyamet (Kıyamet-i Suğra) denilen depremin ardından Marmara Denizi’nde tsunami meydana gelmiş.
Boyları 10 metreye kadar yükselen dev dalgalar şehirde tufan yaşatmış.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy, 1509 depremini "İstanbul'un en sağlam merkezi kesiminde meydana gelen, şimdiki büyüklüğüyle yaklaşık 7.7 diyebileceğimiz, enerji olarak yaklaşık 3 tane Kocaeli depremi büyüklüğünde, çok büyük bir depremdi" şeklinde tarif ediyor.
Olası depremin büyüklüğü hakkında ise Prof. Dr. Ersoy, "Bir grup araştırmacıya göre 30 yıl içinde yüzde 65 olasılıkla şiddeti 7'den büyük bir deprem olacak. Bunun 19 yılı geçti. Tehlikenin riski artıyor. Yarın da olabilir, 11 yıl sonra da. Tekrarlanma aralıkları genellikle tutar. Sürenin yaklaştığını buradan ön görebiliriz. Marmara için en kötü senaryo 1509 depreminin tekrarlanmasıdır. Yaklaşık 7.7, 7.5 şiddetlerinde bir depremi ön görebiliriz" yorumunu yapıyor.


Şili akıllandı, ya biz!

Aslında aradan geçen 500 yıla bakarsak Türkiye olarak pek akıllandığımız söylenemez.
Hala depreme dayanıksız binalar, mühendisi olmayan, kontrolü olmayan, derme çatma yapılar ile şehirler yapmaya kalkıyoruz.
Bakın mesela 22 Mayıs 1960'da Şili'de, 9,5 ölçeğinde, dünya üzerinde şu ana kadar ölçülebilen en büyük deprem meydana gelmiş.
Bu depremden sonra dersini iyi çalışan, tedbirleri artıran, depremi gündeminde ilk sıraya koyan Şili bugün artık 7, 8 hatat 9 şiddetinde olan depremleri bile hasarsız atlatmayı başarmış.
Bize gelince öyle mi?
Tabi ki değil.
Allah korusun, yarın 17 Ağustos benzeri bir deprem ile karşılaşırsak, uzmanlar yüzbinlerce insanın ölebileceğini söylüyor.

Kimimiz depremde

kimimiz başka bir

felakette sırayla öleceğiz...

20 Mayıs 1996 yılında 'İstanbul'da deprem olacak mı?' başlığı altında bir yazı kaleme alarak, evlerimizi, iş yerlerimizi depreme dayanıklı yapmamız gerektiğini vurgulamışım.
Neden?
Çünkü o tarihte Büyükçekmece Kumburgaz'da babamın arsasının üzerine ev yapmaya koyulmuştum.
Önce arsanın zemin etütlerini çıkarttırdım.
Sonra harita mühendisi, arkadaşım, o yıllarda da DYP Kumburgaz Meclis Üyesi Erdinç Kotan'a bu arsaya uygun proje çizdirdim.
Zamanın Kumburgaz Belediye Başkanı Güngör Postacı'ya giderek, lütfen evimin inşaatını denetleyin, en küçük bir ihmale göz yummayın diye ricada bulundum.
Ardından müteahhite en ince ayrıntısına kadar projeye uymasını, 3 kata göre proje olmasına rağmen sanki 5 katlık bina olacakmış gibi temel atmasını, demir, çimento kullanmasını tembihledim.
Aradan 25 yıl geçti.
İçinde annemin ve kardeşlerimin oturduğu bina hala sapasağlam durmakta.

Bakın bundan tam 511 sene önce İstanbul’da 7.7 ve 7.5 olmak üzere iki deprem olmuş.
İstanbul tarihinin en şiddetli depremini yaşamış.
Küçük kıyamet (Kıyamet-i Suğra) denilen depremin ardından Marmara Denizi’nde tsunami meydana gelmiş.
Boyları 10 metreye kadar yükselen dev dalgalar şehirde tufan yaşatmış.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy, 1509 depremini "İstanbul'un en sağlam merkezi kesiminde meydana gelen, şimdiki büyüklüğüyle yaklaşık 7.7 diyebileceğimiz, enerji olarak yaklaşık 3 tane Kocaeli depremi büyüklüğünde, çok büyük bir depremdi" şeklinde tarif ediyor.
Olası depremin büyüklüğü hakkında ise Prof. Dr. Ersoy, "Bir grup araştırmacıya göre 30 yıl içinde yüzde 65 olasılıkla şiddeti 7'den büyük bir deprem olacak. Bunun 19 yılı geçti. Tehlikenin riski artıyor. Yarın da olabilir, 11 yıl sonra da. Tekrarlanma aralıkları genellikle tutar. Sürenin yaklaştığını buradan öngörebiliriz. Marmara için en kötü senaryo 1509 depreminin tekrarlanmasıdır. Yaklaşık 7.7, 7.5 şiddetlerinde bir depremi öngörebiliriz" yorumunu yapıyor.
 

fay-hatti

AKTİF 550 FAY HATTI VAR


Türkiye'de bilinen aktif 550 fay hattının olduğuna dikkat çeken İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz 18 kentin de fay hattında olduğunu belirtti.
Türkiye'nin tamamının deprem riski altında olduğuna dikkat çeken Tüysüz,
açıklamasının devamında Türkiye'de 550 tane bilinen diri fay hattı olduğuna dikkat çekerek; "Türkiye'nin 18 ili ise aktif fay hattının üzerinde... Bu kentlerimiz; Aksaray, Bolu, Yalova, Bursa, Sakarya, Manisa, Balıkesir, İzmir, Denizli, Aydın, Kahramanmaraş, Erzurum, Hakkâri, Hatay, Eskişehir, Muğla, Bingöl ve Kütahya" şeklinde konuştu.
 

*
Papağan gibi aynı şeyleri tekrar etmeye gerek yok.
Acilen 'deprem yasası' çıkarılmalı.
Depreme dayanıksız yapılar tereddütsüz ve istisnasız yıkılmalı.
Gerekirse deprem riski az olan kentlerde yeniden konut yapılarak yeni şehirler oluşturulmalı.
Afet kültürünün geliştirilmesi için eğitimler verilmeli.
Yönetmeliğe uygun olmayan yapılaşmanın mutlaka önüne geçmeli.
Bütün bunları yapmak hala sağken o kadar zor olmamalı.
Zira böyle giderse, kimimiz depremde, kimimiz başka bir felakette sırayla öleceğiz...

*

Paylaştığım fotoğraflarda olduğu gibi;

Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür...

Bakın yan tarafta sağlam yapılan bina taş gibi ortada.

Diğer tarafta sağlam olmayan binalar yerle bir.

Yazık, çok yazık.

Deprem bizim kaderimiz değil, gerçeğimiz.

Bu gerçeğe karşı tedbir almaz isek sırası ile hepimiz bu tür gerçeklerle karşılaşacağız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi