Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Paranın tarihi ama son 20 yılı!

Tarihsel süreçte üretilen malların değiştirme olayı başlayınca ilkin takas/trampa yöntemiyle mallar mallarla değiştirildi. Değiştirilmek istenen değerler arasında aracı olabilecek bir eş değer arandı. Bu süreçte eşdeğer karşılığında her türlü malın satın alınmasını sağlayan bir mal belirlendi. Aracı eşdeğer aslında birçok üretilen malda biçimlenen insan emeğine eşitlemedir. Bir çuval buğday bir altın paraya eşit denildiğinde, toplumsal açıdan gerekli “emek sürelerini” dile getiren değiştirme değerinin her ikisinde de eşdeğer olduğunu gösterir.

Toplumsal yaşamın başlarında doğadan toplayıp ve tekrar üretmekle bilgi birikimlerinin değeri anlaşıldı. Aktarma öğretme ilkin yazı sonra dil ile gelişti. Toplumsal yaşam iş bölümü ile daha da kristalize oldu. İş bölümü gelişip uzmanlaşma arttıkça alış veriş ve kurumsallaşma kaçınılmaz oldu. Bireyler bütün ihtiyaçlarını ve korunmayı tek başlarına yapamadıklarından hem iş bölümü hem de mal değiş tokuşunda sorunlarla karşılaştı.

İnsan evladının toplumsal yaşama geçmesinin en önemlilerinden bildiğini aktarması, yazıya ve sonra dile getirmesi, ardından iş bölümü ve takasın biçimlenerek para ve devleti yaşama geçirdi. Bu arada herkesin kabul edeceği bir mal üzerinden alışveriş kolaylaşır. Coğrafik durumlara göre kimi sığır, kurutulmuş balık, kimi bir çuval buğday ya da tuz ve benzeri oldu. Sonunda herkesin kabul edeceği doğada az bulunan madenler ve sonunda hepimizin cebinde olan kâğıt/banknot para dolaşıma çıktı. İçinde bulunduğumuz sistemi ve parayı şair ve hiciv ustası Abdülhak Hamit bir şiirinde güzel tanımlar “para mabut ve bankalar mabed” halini aldı der.

Sistemin içerisinde bir dönem güneşi batmayan ülke ekonomik ve sosyal yapıyı belirliyordu. II. paylaşım savaşı sonrası ise baş jandarma ABD askeri, ekonomi ve politik olarak belirleyici ve yönlendirici duruma geldi. Ülke parası “dolar” da ekonomi ve ticarette baş köşeyi aldı. Hemen hemen çoğu ülke para birimini ona göre ayarladı. 100 yıl önce cumhuriyet kurulurken doların değeri 1.67 liraydı. II. Paylaşım savaşı sürecinde 1.26 lira seyrinde olan dolar savaş sonundan itibaren 1.88 ve takip eden günlerde 2.80 liraya çıktı.

1950’li yıllarda şekillenen dünya politik cephesinde ülkemizin yöneticileri de her mahallede bir milyoner yaratma derdine düştü. Paramızın değeri dolar karşısında düşüp dış alım artarken dış satım azaldı. 1960 yılında dolar 4.73 lira olurken 1964 de ise 9 lirayı buldu. 1970 yılı ortasında 9 lira olan dolar aynı yılın ortasında birden 14 lirayı aştı. Takip eden yıl içinde toplumsal tarihimizin kara lekelerinden biri 12 Mart 1971 askeri darbesi ile İMF ve Dünya Bankası ile sıkı tanışma dönemi başladı. Dış borçlar giderek artarken ülke parasının değeri her geçen gün erimeye başladı ama borçlar bir türlü ödenemedi.

Başta baş jandarma ABD ve sistemin finans kurumları başta İMF ve Dünya Bankası alacakları için baskı yaptıkça paramızın değeri gittikçe düştü. Zamanın başbakanının dediği gibi “bir sente muhtaç” hale gelindi. Verilen tavizler yeterli olmayınca 24 Ocak Ekonomik Kararları gündeme geldi. Ekonomik kararlar sonucu dövizde sabit kur terk edilerek dalgalı kur sistemine geçildi ve dolar 35.21’den 77.54 liraya çıktı. Bu durumda borçluları tatmin etmedi. ABD’nin “our boys” dedikleri 12 Eylül 1980 Askeri Faşist darbesi yapıldı. Ekonomik, politik ve sosyal olarak ülke açık cezaevine dönüştürüldü, beş yüz bini aşkın insan cezaevine atılırken milyonlarca insan hakkında soruşturma başlatıldı, idamlar işkenceler ve sürgünler giderek arttı. Ekonomiyi rayına almak için köyden kente göç hızla artarken tüm demokratik kurumlarda kapatıldı ama doların hızı hiç düşmedi 1981 yılında 142,20 liraya çıktı. Ülke ABD’nin “our boys” dediği asker ve sivillerle zapturapt altına alındığı gibi ekonomi ve politikası onların belirlediği kulvarda koşmaya devam etti.

12 Eylül 1980 darbesinin anlayışı sivil hükümetler tarafından hiç durmaksızın uygulamasına devam etti. Aradan 9 yıl sonra dolar 2300 lirayı geçti. 1994 de 5 Nisan kararları ile dolar 40.000 liraya ulaştı. 1999 yılına gelindiğinde dolar rekor kırdı 314.230 liraya ulaştı. 1999 seçimleri ve bankacılık krizi yanında Marmara depremi yaşanan krizi daha da derinleştirdi 2001 döneminde dolar 1.642.000 liraya dayandı. Paramızın değeri düştükçe yeni çıkan metal ya da banknotlarda bol sıfırlar görülmeye başlandı. O kadar oldu ki köşe başlarında “bir milyoncu” dükkânlar çoğalmaya başladı.

Paramızdaki bol sıfır ne kadar değerde olduğunu gösterdi. Cumhuriyetin kurulduğu dönemde savaş ve işgalden yeni çıkılmış ülke tarumar bir haldeydi. Buna rağmen paramızın değeri kıymetini korurken aradan 70/80 yıl sonra dolar karşısında 1.500.000 lirayı gördü. 2002 deki hükümet bol sıfırlı paramızın değerini koruyacağım edasıyla 2005 yılında yeni liraya geçiş sağlandı ve paramızdan altı sıfır atıldı. Böylece bir dolar 1.500.000 liradan 1,5 liraya endekslendi. Günümüzde ise aradan 18 yıl sonra ne oldu da birden 27 liraya geldi?

Bir ülkenin parasından sıfır atılmasında en büyük etken politik ve ekonomik istikrarsızlıktır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa paramızdan sıfır atıldı. Dış borç, üretimin değil dış alımın özendirilmesi ülkenin karlı bir yatırım halini alması yöneticilerin basiretsizliğini gösterir. Devletin merkez bankasında karşılığı olmadan basılan para, geri ödemesi düşünülmeden alınmış aşırı dış borç (teminat olarak ülkenin kamusal varlıkları gösterildi)ile kalkınmaya çalışan ülkeler kaçınılmaz sistem içi krizle karşılaşacaktır. Bundan yüz yıl önce sistemin önemli iktisatçısı Keynes, “Toplumun temeli alt üst edilmek isteniyorsa bunu yapmak için ülke parasının değerini eritmekten daha sinsi ve güvenli yolu yoktur” der.

Yıllar önce iktisatçı bürokrat Teoman Yazgan 1996 yılında kamuya açık bir mektup yazmıştı onu günümüze uyarlamak hiç de zor değil (şahsında teşekkür ederim). ’24 Ocak Kararları alınmadan önce dolar 40 liraydı bir günde 70 liraya çıktı. 1996 yılında 70.000 liraya yükseldi. Sıfırların atıldığı yıl ise 2005 yılı başında 1.400.000 liraya çıktı. 1980 de ABD GSMH 7 trilyon dolar, ülkemiz ise 170 milyar dolardı. 1996 yılında dolar 70.000 liraya 2005 yılında 1.400.000 çıktı. ABD ülkemiz ekonomi sistemine göre 1996 yılında bin kat, 2005 de 20 bin kat büyüdü mü?

Yıl 2023 yani günümüzde dolar 27 lira seviyesinde. Sıfırlar atılmasaydı bir dolar 27 milyon olacaktı. ABD ekonomisi ülkemizden 385.710 kat mı büyüdü? 2022 yılında ABD’nin GSYH 25 trilyon 464,5 milyar dolar, Türkiye’nin ise GSYH 2022 yılında 905,5 milyar dolar.

43 yılda paramız baş döndürücü bir hızla değer kaybettikçe yurttaşlarımızın geliri düşmeye devam etmekte. Bu da yetmiyor kamu varlıkları özelleştirilerek satıldı. Dış satım ucuza yapılırken, alınan kredi ve dış borçlar katlanarak büyüdü. Bu durum gösteriyor ki kapitalist emperyalist sistemin korkunç vahşi iç ve dış sömürüsünden başka bir şey olabilir mi?’

İktisat hocası Feridun Ergin 1975 deki “para politikası” ders kitabında öğrencilerine ve topluma para ve borçlanma konusunda şunu açıklar; "Borçlanarak borç ödemek, borcu küçültmek mümkün değil. Borç ödemek için borçlanmak ile sadece günü kurtarabiliriz. Önemli olan borcu ödeyecek gelire kavuşmaktır. Borcu ödeyecek gelirin kaynağı üretimdir. Üreteceksiniz. Geliriniz artacak. Artan gelir ile borcu ödeyeceksiniz. Üretim düşerken ne yaparsanız yapınız borcu ödeyemezsiniz. Tekrar borçlanır borcu büyütürsünüz."

Paramız değer yitirmeye devam ettikçe borçlarda büyümekte. Borçları ödemek için kamu varlıkları satılmak için pazarlanmaya, yurttaşlarımız sistemin ucuz iş gücü olmaya devam ederken toplumun üzerine ölü toprağı serpilmeye hala devam edilmekte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi