Endişeye mahal yok bayrak inmez, ezan susmaz…

Son zamanlarda korona virüsünün insanları hapsedip çaresiz bırakmasından mıdır, ülkemizde ve dünyada işlerin kötü gittiğinden midir bilinmez ama, yöneticilerimizi çok sinirli ve saldırgan görüyorum.

Birleşip bir araya gelerek ülke meselelerini tartışıp çözüm üretmek yerine hepsi tartışmalar yaratarak tirübünler’e oynuyorlar.

Ancak, daha önceleri olduğu gibi halkımız bundan hiç memnun değil bunu bilesiniz.

Zaten halkla yapılan anketlerde bu net bir şekilde görünüyor.

Gençlerimizin yarıdan fazlası hayatını yabancı ülkelerde devam ettirmek istiyor.

Bu durumu iktidar değerlendirip, “Ben gençleri neden memnun etmemişim ki, yarıdan fazlası yurt dışına gitmek istiyor” deyip çözüm bulmalıdır.

Muhalefet ise, “Biz gençlere neden umut veremiyoruz ki, onlar gelecekleri için bizim yanımızda olmak yerine yurt dışını tercih ediyorlar” deyip onların geleceğinin iyi olacağına inandırmalıdırlar.

EZAN SUSMAZ, BAYRAK İNMEZ

Ben Alucra’da ortaokulu okurken Balkan Savaşından Cumhuriyet kuruluncaya kadar olan tüm bilgileri neredeyse dedelerim Ali Çavuş Dolu ile Durmuş Çavuş Demirağ’dan öğrendim. Onlar Balkan Savaşı başladığında askere gitmişler. Çanakkale, Kurtuluş Savaşı’nda çeşitli cephelerde çarpışıp Cumhuriyet ilan edildikten sonra memleketlerine dönmüşler. Eşleri ve çocukları onları tanımakta zorluk çekmiş ama kendilerini anlatmışlar.

Bu ülke böyle kuruldu. İşte ben o iki gazinin torunuyum. Daha benim gibi milyonlar var. Bu nedenle her zaman Atatürk ve onun silah arkadaşları olan dedelerimizi minnetle anarım.

Bu ülkeyi onlar bize emanet etti. Bizler ve bizlerden sonra gelecek olan evlat ve torunlarımız onların kanını ve genlerini taşıdığımız, taşıdıkları süre ve zaman içinde atalarımızın kanı ile sulanmış bu ülkemize kimse yan bakamaz, bakmayacaktır da.

Günümüzde ima edildiği gibi bu ülkeyi dünya bir olsa da bölmeye kimsenin gücü yetmeyeceği gibi, o şanlı bayrağımızı değil indirmeye yan bakmaya bile kimse cesaret edemeyecektir. (Diyarbakır Hava Üssünde hain PKK mensupları gönderden o bayrağı indirmelerini hala unutmadım. İçimde bir öfke durmaktadır. O zaman Kıbrıs’ta olan saldırıda cevap verildiği gibi davranılmadığını da hala anlamış değilim.)

Ezan bizim bayrak gibi kutsalımız olduğuna göre onu susturmak ta kimsenin haddi değildir ve ebediyen olmayacaktır da.

Bunları bir tarafa bırakıp bir olmanın zamanıdır. Masada mı olur, köşk temi olur, halkın iradesinde mi olur devletimizi yönetenler ve talip olanlar buna karar verin. En iyisi Kurtuluş Savaşı ruhu ile birleşin.

CEZALAR, HAK, HUKUK

Gençlerin gönlünü alamayıp halkında isteklerini tam olarak duymamaya başlayan yöneticiler. Cami. Ezan, bayrak yurt sevgisi, terör gibi konuları gündeme taşıyıp dikkatleri başka yerlere çekiyorlar.

Muhalefet ise bunlara çözüm aramak ve taraftar edinmek yerine cevap vermekle onların kısır döngüsüne giriyorlar. Böylece her beraber kavga ortamından, din bayrak ve millet davalarından pay alarak yollana devam ediyorlar.

Örneklere bakalım.

Başkanlık, İletişim Başkanı Prf. Fahrettin Altun, Boğaz’da evinin bitişiğinde Vakıflara ait olup, mezbelelik olduğu ve adeta tinercilerin mekanı olduğu söylenen bir arsayı kiralayıp içine bir çardak ve barbakü yaptırdığı söyleniyor. Oraya bir inşaat yaptırması söz konusu olmadığına göre, Belediye usulü ne ise ikaz edip yıkmak kaldırmak gibi bir fiile girmeyip konu halledilir miydi?

Bence evet.

Peki, sonrasında ihbarlar ve haklarında soruşturma açtırılmasına gerek olur muydu veya gerekli miydi? Elbette hayır.

Sonrası ne oldu?

Soruşturmalar açıldı ilgililer ifadeye çağrıldı.

Bu konuyu haber yapan Cumhuriyet gazetesine BİK resmi ilandan hak mahrumiyeti cezası verdi.

Gerekli miydi, değil miydi tartışmaları ve partiler arasında gerginlik sürüp gidiyor.

YÜREĞİR OLAYI

Adana, Yüreğir İlçesi CHP Gençlik Kolları Başkanı ilçesinde gezerken, bir kamyondan patates ve soğan indirildiğini görüp, kendisi de Vefa Sosyal Destek Gurubu üyesi olması nedeniyle edindiğim bilgiler doğrultusunda kimliğini açıklayarak yardımın ne olacağını sorduğu anda kıyamet kopuyor.

Kimilerine göre Kaymakam, ya da Korama olan birinin silah çektiği söyleniyor.

Eren Yıldırım, polis’i arayıp kendisine saldırıldığını belirtiyor. Gelen güvenlik görevlileri Eren’i Baba, Anne ve Kardeşini karakola götürüyorlar. İfadeler alınıp mahkemeye sevk ediliyor ve serbest bırakılıyorlar.

Bu sırada AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada daha önce Van’ın Özalp İlçesinde Hain PKK’lıların Vefa Destek Gurubuna saldırıp iki görevliyi şehit ettiklerini hatırlatarak, “Adana’da da farklı araçlarla olsa da aynı gayeye yönelik saldırı olmuştur” diyor. Sonrasında Eren Yıldırım’ın serbest bırakılmasına itiraz edilip tutuklanmasına karar veriliyor ve hapse gönderiliyor.

İZMİR OLAYI

İzmir’de kendini bilmez saldırgan ya da saldırganlar, meczup ta olabilir ak tirol de.  Camilerde okunan Ezanı Muhammediye’nin merkezi sistemine girerek Cav Bella ve Yuh, Yuh marşlarını çalarak provokasyon yaratmaya kalkıştılar.

Akif Beki’nin Karar Gazetesinde bu konuyu ele alarak, “Bu provokasyon kimin aklına gelebilir?” sorusundan sonra, “İstihbarat örgütlerinin pisikolojik savaş birimlerinden başka kim olabilir” iddiasında bulunmuş. Beki, Eski Özel harp Dairesi Başkanı Org. Sabri Yirmibeşoğlu’nun,2010 yılında Haber türk’te, “Eğer bir yerde halkı galeyana getirmek isterseniz, sizin saygın değerlerinize düşmanın küçültücü hareket yaptığını gösterirsiniz. Özel Harp’te bir kural vardır. Halkın mukavemetini artırmak için, düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz mesela” dediğini.

Yine aynı General Rumları hedef alan 6-7 Eylül olayları öncesinde 1955 te sosyal medya olsaydı İstanbul Ekspres gazetesindeki tahrik unsuru olan ‘Ata’nın Selanik’teki evi bombalandı haberi gazeteden önce yazılırdı” dediğini yazdı.

İzmir olayı sosyal medyada hızla yayıldıktan iki saat sonra CHP’li Banu Özdemir, sosyal medyadan indirdiği görüntüleri tivit hesabında yayınlayıp İzmir Müftülüğüne, bu durumun ne olduğunu ve ne yapılacağını sormuş. Anlattığına göre, bunu fırsat bilen sosyal medya saldırganları saldırıp failin Banu olduğunu duyurmuşlar. Sonrasında karakol, mahkeme ve “Toplumda oluşan tepki” gerekçesi ile tutuklanmış. Banu Özdemir’in tutuklanmasından sonra İzmir Müftüsü’nün açıklamasına göre, hainler aynı eylem başka camilerde de sürdürüldüğünü açıkladığına göre, bu faillerin bulunması gerekmiyor mu?

Bu hain saldırının failleri bilinmeden, bulunmadan AK Parti Genel başkanı Erdoğan İl Başkanları ile yaptığı toplantıda, “İzmir’de cami hoparlörüne sızan alçaklar, saygısızca yayınlar yaparken, o ildeki CHP yöneticileri zevkten dört köşe sosyal medyada bu rezilliği aktarıyor” demiş.

Kılıçdaroğlu, “Cami minaresinden “Dombra” çalınmasını da biz kınamıştık. O zaman sesini çıkarmayanların bu gün partimizi suçlaması kabul edilemez bir durumdur. Camiler herkesten çok bizim kutsalımızdır. Onlara yapılan saldırının karşısında oluruz. Bizi suçlayanların esas suçluyu bulmaları ve hukuku uygulamaları gerekir. Arkadaşımızın neden hapse atılması vicdani değildir” derken, Tuncay Özkan, “Hukuka yakışmadı. Yayın yapan alçaklar kim? Banu Özdemir neden kurban seçildi” açıklamasını yaptı.

Saadet Partili Avukat Ali Aktaş ise, “Saadet Partisi Çav Bella konusunda CHP’yi kınamalıdır” diyorlar. Ramazan günü, oruçlu ve namazlı Müslümanlar diyor bunu. Yani bir Müslüman olarak onlar bizden Polis bile henüz failleri bulamamışken birilerini toptan suçlamamızı istiyorlar.

Bu Müslümanlık değil, gavurluktur.” Diyerek, “ İsra Suresinin 35. Ayeti yol rehberidir. Anlamına baksınlar” dedi. Tüm bunlar ülkemizin geçirdiği şu zor günlerde sizce uygun mudur?

Bence birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde ebette değildir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi