Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Esenyurt deresinin hatırlattıkları

Geçen gün Sezai Sami ile görüştüm. Sel ve su taşkınları konusunda görüşünü paylaştı.

Tarih boyunca toplumsal yaşamda doğal afetlerle karşılaşıldı. Bunlardan biride yağmur ve kar sularının oluşturduğu su ve sel baskınlarıdır. Sel ve su taşkın olayları hem Türkiye'de hem de dünya üzerinde sık yaşanan, insan ölümlerine ve ciddi ekonomik kayıplara yol açan doğal afetlerin en önemlileri arasında yer almakta.

İnsanlar suya yakın olma, tarım ve ulaşım da kullanma, düz bir alana sahip olma nedeniyle dere ve su kenarlarına yerleşti. Toplumsallaşmanın hızı nedeniyle şehirleşme, ulaşım, tarım ve sanayi alanlarının belirlenmesinde çevreci tutumlar dikkate alınmadı. Dikkate alınmayan tutumlar nedeniyle sağanak yağışların büyük bir kısmı afete dönüştü.

Küremizin çeşitli yerlerinde olduğu gibi ülkemizde de sık görülen sel afete dönüşmesi durumunda önemli ölçüde can ve mal kaybı olmakta. Sel suyu doğal ve yapay yatağından taşarak çevresine, yerleşim yerlerine ve tarım alanlarında afete dönüşmekte. Taşkınların en büyük nedenlerinden biri de kent içinde ki ve çevresinde bulunan derelerin ıslah edilememesidir. Islah edilen derenin doğal ve tarihsel konumunu değerlendirmeden yapılması, kanal içine alınması ve akış hızının daraltılması önemli nedenlerdir. Normal bir doğa olayı olarak meydana gelen sel ya da su taşkını yanlış arazi kullanımı, çarpık kentleşme, ormanların tahribi gibi nedenlerle doğanın dengesinin bozulması sonucu can ve mal kaybı yaşanmakta.

Çeşitli araştırma verilerine göre İstanbul derelerinin %85’i doğal yapısı kirlilik, işgal, yanlış arazi kullanımı nedeniyle kaybedilmiş durumda. Özellikle İstanbul dereleri 1950’lerden itibaren çarpık sanayi ve kentleşme nedeniyle toplumun içme suları olan dereler fabrika sahiplerinin babalarının malı gibi kullanıldı. Bu dereler fabrikalar nedeniyle kururken dere yatakları da atık su açık kanalı olarak kullanılmakta. Daha erken kuruyan dere yatakları ise ön göremeyen yöneticiler ve bunlara boyun eğer mühendisler nedeniyle yol ya da cadde yapıldı.

İstanbul’un içme suları, dere ve kuyuların kullanımı ile evsel ve sanayi atıkların arıtılması denetlenmesi yetkisi yerel de İBB'ye bağlı İSKİ tarafından yapılırken merkezi yönetimde Çevre ve Şehircilik bakanlığı yapmakta. Son 30 yıl içinde özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesi köyden kente göçü hızlandırırken çarpık kentleşmeye zemin hazırladı. Sanayi bu süre içinde sur dışına sonra da kendin en bakir alanlarına giderken doğayı da katletmeye başladı. Bu nedenle sanayinin yakınlarına emek yoğun işlerde çalışanlar tarafından yerleşim yeri yapılması hızlandı. 1980 ve 90’lı yıllarda bahar ve güz döneminde yağan yağmur derelere ulaşmada zorlandı; plansız yerleşim yerlerinde ise toprak kaymaları basına yansıyacak kadar çoktu.

17 Ağustos 1999 Marmara depremi maddi ve manevi kayıplarımızı arttırdı. Yaşanan bu doğal afet nedeniyle yerel ve merkezi yönetimler, meslek odaları ve üniversitelerin kent ve yapı ile ilgili fakülteleri hummalı bir araştırmaya giriştiler. Konut yapıları olduğu gibi kentin altyapı hizmetleri ve yolları buna göre belirlenmesi kararı alındı. Yaşanan deprem afetinden on yıl sonra yazın bitme güzün başlangıcı döneminde yani 9. Eylül. 2009 tarihinde şiddetli ve büyük bir yağış oldu. Merkezi ve yerel yönetim aynı partinin seçilen diğerleri de atanan görevliler özellikle Ayamama, Silivri ve Selimpaşa derelerinin ıslahı ile övünüyorlardı. Yağan yağmur derelerden taştığı gibi buralardaki konut ve araçları önüne katıp sürükledi. Ayamama deresi yanına kurulmaya izin verilen tır parkları ve içindeki sürücüler hayatlarını kaybederken Basın Ekspres yolu dere haline geldi. Çevredeki işyerleri su altında kalırken işyeri ve araç içindeki kişiler güçlükle çıkarken araçlardan çıkamayanlar hayatlarını kaybetti.

İstanbul kent merkezinin yanı dibindeki Atatürk Havaalanı bağlantı yolu ve otoban yol güzergâhı olan bu yol sular altında kalırken Silivri Selimpaşa dereleri taştı. Tarım arazileri su altında kaldı. Derelerin denizle buluşma yerlerinin yanına yapılaşmaya izin verilmişti. Dere yakınındaki yazlık evler ve kamp alanı birden su baskınına uğradı, D.100 karayolu su altında olduğundan ulaşım bir süre yapılamadı. Ayamama deresi gibi Selimpaşa derelerinin doğal yatakları daraltılarak imara açılması ya da yol olarak yapılması afetin boyutunu büyüttü. Üç bina yıkılırken 800 konut sular altında kaldı.

9 Eylül 2009 sel ve su taşkını nedeniyle maddi ve manevi kayıplarımız büyüktü. O günden hatırda kalan tır parkında aracında uyuyan sürücüler, servis aracından çıkamayan işçiler ve birde Selimpaşa da annesinin kucağında su baskınında taşkın suya kapılan 1,5 yaşındaki Dila Manav’dı.

Altyapı hizmetlerini yapan sorumlu olan merkezi ve yerel seçilmiş ve atanan yetkililer bu konuda dün olduğu gibi 2009 da olduğu gibi sorumlular hakkında soruşturma açılmadığı görüldü. Hatta dönemin Çevre bakanı hala vekil, valisi vekil yapılarak bakan yapıldı, belediye başkanları bir dönem daha başkanlık koltuğuna sorumluluklarını bilmeden oturdu, teknikerler müdür, müdürleri de daire başkanı ya da genel müdür olarak günümüzde görmekteyiz.

Devlet” yargı, güvenlik, eğitim ve sağlık olarak varlığını devam ettirmekte. Devlet yurttaşlarının daha huzurlu ve güvenli yaşamasının ortamını sağlamakla mükellef. Bunu savsaklayan, yapmayan ve kendi çıkarı için kullanan seçilmiş ve atanan yetkililer hakkında gerekli yargı ve soruşturma yaparken toplumun menfaatini ön görmesi gerekmekte. Doğal afetlerde gerekli önlemi almayan, yanlış ve aksak yapan yetkililer can ve mal kayıplarının sorumluları hakkında ne gibi bir iş yapıldı, bilen var mı?

10 Temmuz 2022 de sabaha karşı yağan yağmur dere yataklarından taştı. Son yirmi yılda İstanbul'un dere yataklarına imar izni verildi. Özellikle yağan yağmur Esenyurt ilçesinde önemli oranda afete maruz bıraktı. Dün olduğu gibi bugünde seçilen ve atanan yetkililer hakkında “kamu” davası açılmazken birçoklarını vali, daire başkanı, genel müdür ya da vekil olarak karşımızda göreceğiz. Görevini yapmayan savsaklayan görevliler nedeniyle kaybettiğimiz canlar geri gelmeyecek ama yapılanlardan ders çıkarılacak mı?”

Sezai Sami’nin dediği gibi “Esenyurt deresinin taşkını bunları hatırlatmakta”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi