Gördüğüm acıların fotoğrafını çekemedim

Deprem bölgesinde gördüğüm ve yaşadığım üç günü bir kitapta okusam, bir filmde izlesem inanmak bir yana, bunu yazanı abartı ile suçlardım.
İnsafsızlıkla suçlardım.
Bu kadar da olur mu derdim.
Belki de okuyamaz, izleyemezdim.
Peki bu gördüklerimi nasıl videoya çekebilirdim.
Nasıl fotoğraflayabilirdim.
Sizlere anlatırken bile buna nasıl dayanırdım?

Virane olmuş şehirler…

Atom bombası atılan Hiroşima’yı kitaplarda okumuş ve heybetinden korkmuştum.
Kahramanmaraş’a, Hatay’a, Adıyaman’a sanki onlarca atom bombası atılmıştı.
Kahramanmaraş’a vardığımızda uçak defalarca manevra yaptı şehrin üzerinde.
Ek seferlerden kaynaklı yoğunluk vardı.
Şehrin merkezi yerle birdi.
Şehir kenarında pek yıkım görünmüyordu.
Havaalanına indiğimizde yığınla kefen karşıladı bizi.
Daha o dakika adeta yıkıldım.
Mahvoldum.
İçime ağladım.
Havaalanının her tarafı darmadağınıktı.
Hiçbir görevli yoktu etrafta.
Tuvaletlerde su yok, pislik içerisinde.
Etraf aynı şekilde.

Savaş anını aratan durumlar…

Yerle bir olmuş kentten ne bekleyebilirdik ki.
Zarzor şehir merkezine yaklaştığımda söylemeye utanıyorum, kent ceset kokmaya başladı.
Savaş alanını andıran manzaralar.
Mezarlıklarda numaralanmış sahipsiz cesetler.
Cenaze namazı kılınmadan gömülen cenazeler.
Her taraf yıkım.
Koşuşturan, ağlayan insanlar.
Yol boyu sahipsiz cesetler.
Depremde kolu ayağı kırılmış insanlar bir umutla diğer yakınlarına ulaşmak için enkaz başında bekliyor.
Gözyaşları kurumuş korkudan.
Eller üşümeyi unutmuş.
Mide acıkmaktan utanıyor.
Duyu organları acıdan işlevini yitirmiş.
*
Bütün bu gördüklerim karşısında uzun süre şaşkın şaşkın bakmaya, etraftan ürkmeye, sağ olduğum için, böyle bir felaketi yaşamayıp sadece duyduğum için utanmaya başladım.
İçimden bir ses hadi Mehmet bir şeyler yap diyordu.
Rüzgâr ol şu enkazları püskürt.
Yağmur ol şu yüreklere yağ, nefes ol kurtarıcılara güç ver.
Umut ol enkaz altında yakınları olanları yüreklendir.
Güneş ol acılı insanların içini ısıt.
Zaman ol bütün bu olanları geriye götür...

Ölenler geri gelmeyecek…

Bu görüntüler altında deprem bölgesine gönderilen yardımlar çok fazla bir şey ifade etmiyordu.
Ölenler geri gelmeyecekti.
Acılar azalmayacaktı.
Üzüntüler dinmeyecekti.
Yine de bizim insanlarımız merhametli.
Yardımsever.
Metanetli.
Ancak, önemli olan depremden önce tedbir alınması.
Bir şeyler yapılmalıydı.
Her kentte deprem acil yardım timleri oluşturulmalıydı.
Deprem sığınma alanları hazır halde tutulmalıydı.
Binalar depreme dayanıklı yapılmalıydı.

Deprem değil binalar öldürdü…

Bu depremde de gördük ki deprem değil binalar öldürdü.
Bu depremde de gördük ki tedbirsizlik, hazırsızlıklar, kötü inşaatçılar, işi bilmeyen müteahhitler, denetimsiz yapılar, göz yuman denetçiler öldürdü.
Bu depremde de gördük ki depreme hazırlık açısından ülke olarak çok tedbirli değilmişiz.
Çok bilinçli değilmişiz.
Çok konsantre değilmişiz.

Devlet ilk 48 saatte yetişemedi

Devlet çok geç kaldı yazıma iktidar destekçilerinden bazı tepkiler aldım.
Adam yol kenarındaki tırların fotoğrafını göndererek, devlet daha ne yapsın diyor!
Adam gönderilen yardımları fotoğraflayarak mürekkebinize yazıklar olsun diyor.
Adam bu deprem hangi ülkede olursa olsun hiçbir ülke bir şey yapamazdı diyor.
Arkadaş elinizi vicdanınıza koyun.
Şimdi siyaset zamanı mı?
Biz devlet geç kaldı diyerek kurtarıcılar zamanında ulaşılsaydı daha fazla insanımız göçük altından çıkarılırdı diyoruz.
Erken organize olunsaydı daha az can kaybı yaşanırdı diyoruz.
Sen gönderilen yardımları göstererek devlet daha ne yapsın diyorsun.
Peki bütün bu yardımlar bir tane ölüyü geri getirebilir mi?

Cenazesine ulaşanlar seviniyor…

Bırakın yakınının sağ kurtarılmasını bir depremzedenin bana dönerek, annem babam enkaz altında, artık sağlığından vazgeçtim onların cenazesini bana versinler yeter, onlara mezar yeri bulayım yeter diye serzenişi oldu.
Bunu duyan adamın devlet gereğini yaptı demesi mümkün mü?
Tamam insanlarımızın bazıları bilinçsiz ev yapıyor.
Bazı müteahhitler kötü niyetli.
Bazı insanlar daha fazla evim olsun derdinde.
Ama devlet niçin var?
Devlet anadır.
Devlet babadır.
Devlet bu insanların huzurlu yaşamasının güvencesini vermelidir.
Belki insanlarımızın hata yapma, tembel olma, eksik yapma hakkı var ama devlet yapmamalı.

STK’lar güçlendirilmeli

Örneğin 1999 Gölcük depreminin gözbebeği AKUT neden dağıtıldı.
Neden AFAD kurucularının elinden alındı?
Neden yanlış, basiretsiz, iktidara yakın adamlara teslim edildi.
İşini hakkı ile yapan STK’lar neden dışlanıyor.
Neden güçlendirilmiyor.
Neden, neden?
Amaç insanlara yardımcı olmak ise bunlara ne gerek var?
STK üzerinden siyaset yaparak ne olacak?
İşte görüldüğü gibi birgün her birimiz bir şekilde ö-l-e-c-e-ğ-i-z.

İmar affı değil kentsel dönüşüm olmalı…

İnsanların evini, barkını, güvenini, huzurunu teslim ettiği devlet yetkilileri, hükümet yetkilileri ne yapıyor?
İmar barışı adı altında müjdeler vererek insanlara iyilik yaptığını zannediyor.
Oysa yapılaması gereken bir bina sağlam değilse, imara aykırı ise, yıkılması gerekiyorsa derhal yıkılmalıdır.
Ruhsat verilmemelidir.
Zira.
Öldükten sonra zorla o imar affıyla elde edilen binaların kime ne yararı var?
Ve de o binalar zaten ilk depremde yıkılacağı için o insanalrın hem canına hem malına zarardır.
Olması gereken kentsel dönüşümdür.
Sağlıklı yapılanmadır.

trabzonspor-deprem


Fay hattı üzerinde büyükşehirler…

Bakın mesele yıkılan 10 şehir fay hattı üzerine kurulmuş.
Uzmanlar uyarmış.
Bilim söylemiş.
Ne olmuş; ne insanlar dinlemiş ne de yetkililer.
Bile bile gidip o fay hattı üzerine şehirler inşaa edilmiş.
Ders alınmamış.
Bilim dinlenmemiş.
Uzmanlara kulak asılmamış.


deprem-siyaset


SİYASET DEĞİL İNSANLIK ZAMANI…

Artık zaman bütün bu olanlardan ders alma zamanı.
Siyaset değil insanlık zamanı.
Rant değil ahlak zamanı.
Kandırmaca değil dürüst olma zamanı.
Birlik zamanı.
Nasıl ki her depremden sonra yaptığımız yardımsever örnekleri ile bir birimiz ile yarışıyorsak.
Artık yaptığımız her doğru ile de bir birimiz ile yarışmalıyız.
Bugünden tezi yok oturduğumuz binaları depreme dayanıklı seçmeliyiz.
Acilen depreme dayanıksız binaları boşaltmalıyız.
Yıkmalıyız.
Yeniden şehirler planlamalıyız.


TR-IST


İSTANBUL TÜRKİYE’YE YETİYOR TÜRKİYE İSTANBUL’A YETMEZ…

Bakın uzmanlar yıllardır uyarıyor.
İstanbul deprem bölgesi.
İstanbul fay hattı üzerinde.
Acil önlem alınmalı.
İstanbul deprem haritası çıkarmakla kalınmayıp gereği yapılmalı.
Hazır halde deprem barınma alanları oluşturulmalı.
İçerisinde hastanesi, bakım evleri, ısıtıcısı, yiyeceği, içeceği, hazır tutulmalı.
Acilen depreme dayanıksız bütün yapılar yıkılmalı.
Acilen yeni depreme dayanıklı kentler oluşturulmalı.
Yoksa şu anda İstanbul Türkiye’ye yetiyor.
Yarın Türkiye İstanbul’a yetmez.

insan-iyi-bina-kotu


İNSANLAR İYİ BİNALAR KÖTÜ!

Son yaşadığımız deprem gösterdi ki insanlarımız iyi binalarımız kötü.
İnsanlarımız iyi niyetli siyasetçilerimiz değil.
İnsanlarımız ahlaklı müteahhitlerimiz ahlaksız.
Baksanıza birkaç tanesi ülkeden kaçarken yakalandı cezaevine gönderildi.
Bu insanlara şimdi biz ahlaksız, şerefsiz, katil, rezil dersek haksız mıyız?

deprem-olu
 

UMARIZ KAYIP SAYIMIZ ÇOK FAZLA ARTMAZ…

AFAD, depremde, 12 bin 141 bina ve 66 bin 58 bağımsız bölümün yıkıldığını açıkladı.
Yazımı yazdığım bu ana kadar (12 Şubat Pazar saat 17.30) SAKOM'dan alınan bilgilere göre, 29 bin 605 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Aşağıda yıkılan bina rakamlarına baktığımızda bu sayının çok fazla artmaması en büyük dileğimiz…
Hatay: Nüfusu: 1 milyon 685 bin 331, Yıkılan bina sayısı: 2749
Malatya: Nüfusu: 810 bin 714, Yıkılan bina sayısı: 1156
Kahramanmaraş:  Nüfusu: 1 milyon 168 bin 163, Yıkılan bina sayısı: 997
Adıyaman: Nüfusu 632 bin 148, Yıkılan bina sayısı: 579
Gaziantep: Nüfusu: 2 milyon 90 bin, Yıkılan bina sayısı: 581
Osmaniye: Nüfusu: 553 bin 012, Yıkılan bina sayısı: 326
Kilis: Nüfusu: 145 bin 826, Yıkılan binası sayısı: 178
Diyarbakır: Nüfusu: 1 milyon 807 bin 48, Yıkılan bina sayısı:185
Şanlıurfa:  Nüfusu: 2 milyon 180 bin 523, Yıkılan bina sayısı: 19
Adana:  Nüfusu: 2 milyon 263 bin 373, Yıkılan bina sayısı: 12

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi