Kader mi fıtrat mı?

Umutlar tükeniyor.
Bir çok yerde arama kurtarma çalışmalarına son veriliyor. 
Kader mi diyelim? Fıtratımızda var mı diyelim? 
    ***
Bilim insanına, bilime vermediğimiz değeri, ayırmadığımız bütçeyi; şehirlere diktiğimiz gösterişli binalara, kullanılmayan havaalanlarına, övündükleri yollara ayıranlara öfkelenmeyelim mi?
Yeniden tanık olduk ki, gelişmişliğin resmi bu değil! 
Gelişmişlik; bir ülkede yaşayan insanların nasıl yaşadığı ile olduğu kadar nasıl öldüğü ile de alakalı! 
Kader mi diyelim? Fıtrat mı? 
    ***
Felaket sonrası saatlerce ortalıkta görünmeyen yetkililere, afet planı olmayan ilgili birimlere, uzun süre ortalıkta görünmeyen Kızılaya, hala ekranlara çıkıp kendilerinden olmayanlara nefretle söylemlerde bulunanlara, yardıma gitmiş gönüllülere ayırımcılık yapanlara, hala artan ve toplam sayısını henüz kestiremediğimiz kayıp canlarda ihmali olan, sorumsuzca binanın malzemesinden çalan müteahitlere, fay hattında yerleşime izin veren kurumlara öfkelenmeyelim mi?
    ***
Daha kurtarma çalışmaları bile başlamadan camilerde sela okutanlara kızmayalım mı?
“Nerede bu devlet?” diye feryat edenlere öfke kusanlara, yardım eli uzatmakta çok geç kalan ama hala “hiç kimseyi çaresiz bırakmadık, bırakmayız” diye beyanat verenlere kızmayalım mı? 
Giden yardımların dağıtımını bile organize edemeyen devlet yetkililerine öfkelenmeyelim mi? O birimler “yan gelip yatma” yeri mi?
    ***
“Akşama kadar bekledik, kimse gelmedi!”
“Dün niye gelmediniz? Herkesin sesi vardı orada dün!”
“Sekiz canım var içeride. AFAD hala yok. Kendi çabamızla apartmandan on kişiyi çıkarmak için ellerimizle kazdık. Gelen bize hilti, demir kesme makinası var mı? diye soruyor. O zaman niye geldiniz arkadaş!”
“Ben bu ülkeye askerlik yaptım, vergimi ödedim, devletimin ihtiyacı olduğunda vatandaş olarak koştum. Şimdi benim devletime ihtiyacım var! Neden şimdi yanımızda değil!” 
Bu konuşmalar, depremde evleri yıkılmış, canlarını yitirmiş depremzedelerden sadece bir kaç tanesinin feryadı.
    ***  
Felaketin üzerinden bunca saat geçmiş olmasına rağmen sağ olarak kurtarılanlara tanık oluyor ve seviniyoruz. Ancak kurtarılan ve kurtulanlar için bu kez yer üstünde yaşam mücadelesi başlıyor. Yaralılar çevre illere hastanelere sevk ediliyor. 
Evsiz kalanlar, evleri hasar görenler şehirleri boşaltıyor. Batıya göç başladı. Peki o gelenler nerede barınacak, çocuklar ne olacak? O psikolojisi bozulmuş insanlara devlet nasıl yardım edecek? Deprem sadece on kentimizi vurmadı, Türkiye’yi vurdu!
Ya beklenen ve gelmesi yakındır denen İstanbul depremi olduğunda ne olacak? Saatlerce felaket bölgesine ulaşamayan yetkililerin olası İstanbul depremi için planları olmadığı da apaçık ortada.
“Bilimle gidilmeyen sonu karanlıktır.” 
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi