Kişileri değiştirmek yetmez, zihinsel değişim gerek!

Toplum olarak kendimizi öylesine seçim ve sonuçlarına kaptırdık ki ne ekonomi ne deprem ne yolsuzluklar ne yoksulluk ne hukuk dışı uygulamalar, hepsi unutuldu.

Laikliğe, cumhuriyetin temel ilkelerine karşı olduklarını açıkça ve övünerek söyleyenler mecliste ama laikliğin, insan hakları ve özgürlüklerin, demokrasinin yılmaz savunucusu Hatay Milletvekili Can Atalay hiçbir anayasal engel olmamasına karşın mecliste değil.

“Şeriat istiyoruz” diyenler korunuyor, “Adalet istiyoruz” diyenler coplanıyor.

Döviz fiyatları almış başını gidiyor, enflasyon kontrol edilemiyor, yoksul halk evine ekmek götüremez durumda, uluslararası sözleşmeler, evrensel hukuk yok sayılıyor, birileri çıkıp Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyor ama muhalefet tutturmuş bir değişim, veryansın Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırıyorlar.

Eleştiriyorlar demiyorum!

Açıktan her türlü hakaret, aşağılama, itibarsızlaştırma yöntemleriyle neredeyse linç ediyorlar.

Üstelikte bunu AK troller yapsa neyse, bizzat CHP içinden yapıyorlar.

Daha da ilginci çözüm önermiyorlar.

“Kılıçdaroğlu gitsin.”

İyi niyetle CHP içerisinde köklü bir değişim isteyenlere sözüm yok.

Ancak bu yeni bir durum değil, Kılıçdaroğlu’ndan önce de hep istenen bir şeydi değişim.

Ama değişimden kasıt Genel Başkan ya da MYK üyelerinin değişmesi değildi elbet.

Tabanın söz ve karar sahibi olduğu, demokratik merkeziyetçi bir anlayışın tüm yönetim kademelerinde hakim olduğu, eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarının çalıştığı, parti içi demokrasinin sonuna kadar kullanıldığı bir değişim.

Programın yenilenmesi, tüzüğün güncellenmesi, örgütlenmenin sandık esasına dayalı yeniden düzenlenmesi, her kademede tüm üyelerin katılımıyla önseçim yapılması gibi esasa ilişkin somut, kalıcı değişimlerin yapılmasını hepimiz isteriz.

Tüm bunların yapılabilmesinin yol ve yöntemleri bellidir.

Geçmişte yaptığı hatalar, yanlışlar, başarısızlıklar bir yana son yerel seçimlerden bu yana gerçekleştirdiği yenilikler, demokratik açılımlar, gösterdiği özveri ve üstün performansı yok sayıp, ”vurun abalıya” misali Kılıçdaroğlu’na yapılanlar çok büyük haksızlıktır.

Oysa bugün ağzının kenarıyla konuşan, gerçek niyetini saklayan, ne istediğini açıkça ifade etmeyenlere inat Kılıçdaroğlu her zaman olduğu gibi çok net konuşuyor.

“Ben örgütün emrindeyim ve örgüt nasıl isterse öyle davranırım” tarzında herkesten önce değişim mesajları verdiği gibi, olası tehdit ve tehlikelere işaret ederek bir yol yürünmesi gerektiğinden hareketle yerel seçimler sonrası çekileceğinin de işaretlerini verdi.

Peki “Kılıçdaroğlu gitsin” diyenler ne öneriyor?

Örneğin Ekrem İmamoğlu’nun yol haritası nedir?

Geçmişte CHP’ yi baraj altında bırakan Baykal’cılar ne yapmak istiyor?

Hayatı boyunca CHP ile en küçük bir örgütsel bağı olmayan, bir kez olsun CHP’ ye oy bile vermeyen o yazar-çizer-akademisyenlere ne oluyor?

Deprem bölgesinde hala çadır bulamayan vatandaşları niye gündeme almazlar?

Can Atalay’a yapılan haksızlığa, hukuk dışılığa karşı niye tek söz etmezler?

Anayasayı ihlal ederek 3. Kez aday olan ve bugün hala Cumhurbaşkanlığı tartışılan Erdoğan’ın diplomasını niye sorgulamazlar?

Önümüzde en az Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli yerel seçimler var iken parti içi tartışmaları bu kadar öne çıkarmak yerine, kaybedilen seçimlerle ilgili parti yönetiminin hazırladığı raporun kamuoyuna açıklanmasıyla birlikte başlatılan kurultay sürecine odaklanıp, parti tabanını yeniden motive edici projelere yönelmek gerekir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesini yeniden kazanabilmek için İmamoğlu yeniden Belediye Başkanlığına aday olmalı, Belediye Meclisinde çoğunluğu elde edecek bir sonucun ardından İmamoğlu güvendiği bir meclis üyesine görevi bırakarak yerel seçimler sonrası yapılacak Kurultayda CHP Genel Başkanlığına aday olabilir.

Bu arada Belediye Başkanı ve Belediye meclis üyeleri mutlaka ön seçimle belirlenmelidir.

Kurultayın hemen yapılmasını öyle sanıyorum CHP’lilerden daha çok iktidar yanlıları istiyorlardır.

Geçmişte hep iktidar karşıtlığı üzerinden muhalefet yapan ve AK Partinin belirlediği gündemi takip eden CHP, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi uyguladığı bir taktikle gündem belirleyen ve aksiyon alan bir parti durumuna gelmişti.

Bu durumdan hayli rahatsız olan Erdoğan ve çevresi şimdi CHP’yi yeniden gündemin dışına çekmeye, iç çekişmeleriyle uğraştırarak yerel seçimler öncesi ön almaya çalışmakta.

Bir yıldan fazla bir süre “kazanacak aday” söylemiyle Kılıçdaroğlu’nu kamuoyunda gereksiz yere tartıştıran, itibarsızlaştırmaya çalışanların şimdi kaybedilen bir seçimin tüm sorumluluğunu Kılıçdaroğlu’nun üzerine yıkmaya çalışmaları doğru değildir.

Kaldı ki; yerel seçimler öncesi yapılacak bir kurultay CHP’yi bölünmenin eşiğine kadar götürebilir.

Bu tehlikeyi gören Kemal Kılıçdaroğlu’na yerel seçimler sonuna kadar yetki ve görev verilmeli.

Erdoğan ve yönetimine tahammül edenler niye Kılıçdaroğlu’na tahammül edemiyorlar?

İnanıyorum ki, o da yerel seçimlerde alınacak bir başarılı sonucun ardından siyaset tarihinde hak ettiği onurlu yerini almak üzere siyasetten çekilecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi