Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Hesap biliyor musunuz?

Sayın seçilmiş ve atanan yöneticiler ve bunların alternatifi olduğunu beyan eden “muhalifler” hesap kitap yapmasını biliyor musunuz? Bilemem ama Sezai Sami hem size hem de yönetilenlere hesap ve kitap konusun da bir çift sözü var.

“Hesap bilmek sadece bugünü değil sonraki günleri de düşünerek harcama yapmak ve konuşmak demektir. Hesabını bilen idareli tutumlu olur. Bu nedenle “İktisatçılar” karıncayı sever. Ülkemizde İktisat Fakültesinin amblemi karıncadır.

Karınca ile cırcır böceğinin öyküsünü yedi düvel bilir. Karınca havalar soğuduğunda yuvasından dışarı çıkamaz. Yazın ekip halinde çalışıp biriktirdiği ile kışı çıkarır. Kapı komşusu cırcır böceği ise hoplayıp zıplayarak zamanı geçirir ve yarını düşünmez. Hesabını bilmeden harcama yapar ve başkalarına muhtaç olur.

“Hesabını bilmek” demek ücretli çalışanlar iyi bilir ay sonunu getirebilmek demektir. Yani israfa kaçmadan sonraki günleri düşünerek harcama yapar. Hesabını bilmeyen ayın sonunu getiremediği gibi onunla ortak bir iş de yapılmaz. O elindekinin kıymetini bilmez, har vurup harman savurur, sonrasını düşünmeden çarçur eder, müsriflik yapar savurgandır.

Hesap kelimesi başlı başına iktisadın muhasebe terimidir, sayışım ve sayışma da derler. Devletin kamu kurum ve kuruluşlarının gelir ve gider hesaplarını denetleyen anayasal nitelikte bir kuruluş var ki bu Sayıştay’dır. 1862 de kurulmuştur. Bu yıl kuruluşunun 150. yılıdır.  Sayıştay kurumu bir nevi kamu yöneticilerinden harcamalar ile ilgili hesap sorma mahkemesidir.

Herhangi bir yerde harcama yaptınız hesabı istediniz. Mutlak bunu öderken harcamalar tek tek yazılır hatta içtiğimiz su bile. Hesabı isteyen bu harcama kalemlerine karşılık bilgi sahibi olması gerekir yani hesabı ödemek için faturayı görmek ister. Hesap yazma sorumluluğu zorunluluktur.

“Ayağını yorganına göre uzat”, sözü harcama yapanlara hesabını bil demektir. Bu nedenle gelir ve giderlerinin hesabını bilmek zorundasın. Yaptığı ya da yönettiği işin sonucunu gösterir belgeye hesap belgesi denir. Yani yaptığı ve yapamadığının hesabını veren belgelendiren hesabını bilendir. Alıcı ve satıcı, üretici ve tüketici harcamalarının çetelesini mutlak tutar ve hesap özetinde karşımıza çıkar. Hatta vergi dairelerinin duvarında “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” yazılır. Sormak gerekir vergilendirilmiş kazanç kutsal ise vergilendirilmemiş kazanç nedir?

Kamu kurumlarında hesap uzmanı var ama yurttaş da parmak ya da çentik hesabıyla bile olsa yapar. Yurttaş karmaşık soru ve problemleri çözemeyebilir ama verdiği ve aldığının hesabını bilir. Bir de dört işlemin tümüne hesaplama denir. Market işleten Kemal, terzi Mahir, berber Nihat, sigortacı Naci, matbaacı Serdar, taksici İbrahim hesabını kitabını kendisi yapar. Çünkü çalışmanın sonunda elinde ailesini geçindirecek yaşamını idame edecek bir geliri olması gerekir. Geliri yoksa boşa çalışmış olur.

12 Eylül 1980 Askeri Faşist darbesi ve sonrası ülkede hala toplumsal sorunlar yeni gelin misali halının altına süpürüldü. Biriken sorunlar iktidar ve muhalefet tarafından çözümlenmediği için daha da karmaşık bir hale geldi. İktidarların sorunları çözme diye bir derdi olmadığından sorunları kendi çıkarına göre biçimlendirmekte. Muhalefeti bazen “yetmez ama evet” bazen de “mezhep ve dil” üzerinden bölüp parçaladı. Herhangi bir afet, sağlık ve çatışma ortamında mağdurluk edebiyatı yaptı. Bu durumda ekonomi ve toplumsal yaşam yaşanamaz duruma geldiğinde muhalefeti ve dış güçleri sorumlu tuttu.

İktidarına ortak olan partiler ve güç odakları devlet kurumlarında palazlandırdı. Sermaye çevreleri ise ballı ihaleler ile ihya edildi. Yani köprüler geçiş, fabrikalar alış, havaalanları yolcu garantili olarak ihale edilirken itiraz ve yargılamalar ülke mahkemeleri değil Avrupa mahkemeleri zapta geçti.

Geçen yılın son ayında akaryakıt 7 lira civarında idi şimdi 30 lira.

Ekmek 1,5 lira idi şimdi 4 lirayı geçiyor.

Patates 1,5 lira idi şimdi 12 lirayı geçiyor.

Çocukların marketlerden aldığı gofret 50 kuruştu şimdi 2 lirayı geçiyor.

Ülkemiz Avrupa genelinde en düşük gelirli ve en yüksek gıda, yakıt ve ilaç fiyatları ile karşı karşıya.

Ülkede enerji bağımsızlığının güvence altında olduğunu bahseden yönetim elektrik, doğalgaz ve yakıt konusunda ciddi sorunları var.

Bunları alt alta yazdığımızda yurttaşların huzuru, güveni, emniyeti ve sağlığı devlet teminatı altında olduğu söylene bilinir mi?

İşte bu nedenle yönetenler iktidarı ve muhalefetiyle hesap biliyor mu?

Yönetilen yurttaşlar ise hesap isteyip sorabiliyor mu?” demekte Sezai Sami.

Hesap adamıyım demek sorun değil önemli olan iktidara gelenler geldiği günden bugüne hesabını verebilecek mi?

Devletin Sayıştay’ı yurttaşlar adına hesap soracak mı?

Yoksa yurttaş mı hesap soracak ya da yöneticiler mi hesap verecek?

Kim bunu takip edecek cumhuriyet savcıları mı, basın mı, yurtdaş mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi