Hijyen!

Değerli okuyucular 3 yıldır yaşadığımız, sonu geldi mi diye tartıştığımız pandemi koşulları ve bunun getirdikleri hayatımızı hala etkiliyor. Bununla ilgili evimiz de yaşadığımız  onşarca olay ve tartışma bu konu da bu yazıyı yazmama neden oldu. Hijyen de nereye kadar faydalı. Hatta faydalı mı? Benzer şartlara tıp ne diyor? Gibi pek çok soruyu birbirimize soruyoruz. Hele ev de çocukta varsa (bizim ev de birde torun var) panik, korku, heyecan, endişe vb stres daha da artmaktadır.

            Aileler: evde ki çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere onların bakımından, düzenli beslenmesinden kaynaklanan sorumluluklarımıza birde sağlık ve mikroorganizmalar eklendi. Evde iki uç insan yaşamakta, hareketli hayata geçen çocuk ile hareketi kısıtlanan yaşlı var. Birçok ebeveyn tertemiz çocuklarının, düşündükleri gibi hijyenik ortamda büyümesi için çok çaba göstermektedirler. Eve tüm etkili deterjanların alınmasından bunların kullanımlarına kadar ki süreç evin her alanında ki mikropların veya genel tanımıyla antijenlerin uzaklaştırılması  doğru mu? Ne kadar doğru? Karşı hipotezler? Gibi birçok bilimsel tartışmaya konu olan olaylar zinciri de tartışılmaktadır.

            Yani  bir ortam ne kadar hijyenik olursa, bu durum o kadar iyi midir. Bu şartlara benzerlik gösteren tarihsel bir süreç dünyamızda devletler düzeyinde yaşandı. Ben bu konuyu açmayı, çok uzakta değil 90’lı yıllarda bir İngiliz araştırıcının bir çalışması ile başlamak isterim. Kirlilik azaldıkça insanların antijenlere karşı duyarlılığı daha da artmaktaydı. Kirliliğin azalması insanları allerjiye daha da yatkın hale getiriyordu. Bu nasıl açıklandı. İkinci dünya savaşının ardından endüstriyel olarak gelişen toplumlarda su temizliğine dikkat edilmesi, aşıların geliştirilmesi, tıbbın ilerlemesi birçok hastalıklarda gerilemeye neden oldu. Fakat alerjik hastalıklara baktığımız da koşulların iyileştirilmesine rağmen bu tip hastalıklarda ilginç olarak  artma görüldü. Şimdi ben kafamda ki soruları aralıklarla sormak istiyorum. Acaba sürü bağışıklığı daha mı doğru?

            Yine II. Dünya savaşı sonrası biyolojik olarak ayni  olan Almanlar o zaman koşullarında Batı ve Doğu Almanya olarak ikiye bölündüler. Tarihsel süreç içinde Batı Almanya ekonomik olarak daha iyi gelişti. Hayat standartları çok iyi duruma yükseldi. Hatta doğudan batıya kaçışlar bile başladı. Doğu almanya da gerek ekonomik, gerekse de çevresel şartlar açısından durum içler acısıydı.. Sıkıntı o kadar arttı ki iki Almanya arasına ünlü bir duvar bile örüldü. “Berlin Duvarı=Utanç duvarı” Bu durumun siyasi, stratejik şartlarını bir kenara bırakırsak sağlık alanında çok önemli bulgular gözlendi. Batı Almanyada ki çocuklar temiz kıyafet, temiz ev ve okullarda yaşayıp eğitilirken, doğuda kiler deyim yerindeyse çamur içinde  büyüyorlardı. 1989 yılında duvarın yıkılması sonucu 2 taraf arasında ki çocukların yaşamları değişik konularda incelendi. Antijen=Allerjenlere karşı Doğu Almanyadan gelen çocukların daha dayanıklı olduğu tespit edildi.

            Neticede dünyanın bize kendi koşullarında sunduğu şartlar acaba daha mı iyi? Devam edelim. Bizde ki en güzel örnek Roman vatandaşlarımızın çocuklarında gördüğümüz  dayanıklılık gösterilebilir. Bütün bunlara organizmamız en güzel cevabı kendi gelişim sürecinde veriyor. Kendi Savunma sistemini geliştirebiliyor. Organizma kendisine zarar veren mikrobiyataya karşı hemen tedbirini alıyor. Hatta daha da ileri gidiyor. Bu mikrobiyata nın bazılarından şimdi moda olan probiyotikleri bile geliştirebiliyor. Bilim olarak bu konunun üzerine gitmek, bunun basamaklarını tespit etmek, ona uygun tedbirler almak daha uygun olacaktır. Son on yıldan bu yana çok önemli çalışmalar ile çok önemli bulgular elde edilmiş durumdadır.

            Bizim okullarımıza da giren eğitim sisteminde ki çalışmalar konunun önemini diğer yönüyle açıklamaktadır. Hani bilinen bir deyim vardır: “Köy Çocuğu” Gözümüzün önüne; kırmızı yanaklı, kirli-pasaklı, ama sağlıklı bir çocuk gelirken, “Şehir çocuğu” bunun tam tersi, soluk yüzlü, oldukça temiz ama yılgın görüntüsü olan çocuk gelmektedir. Artık Avrupanın birçok bölgesinde köy ve çiftlik evlerinde büyüyen çocukların, şehirler de büyüyenlere göre belirgin hastalıklara karşı  daha dayanıklı oldukları gözlenmiştir. Nedeni erken dönemlerde mikroplara, antijenlere maruz kalan çocukların ileri yaşlarda belirgin hastalıklara karşı dayanıklılık gözlenmektedir.  Artık bazı okullarda bu durumların kesinliğinden sonra bu yönde; montesöri, orman okulları ve benzeri eğitim alanları yaratılarak yaşam tarzımız doğanın istediği şekilde düzenlenmeye başlamıştır.

                                                                                             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nail Yılmaz Arşivi