Türkiye'de kız olmak!

ÖNCEKİ gün Dünya Kız Çocukları Günü idi. Böyle bir günü bilenler kutladı Bilemeyen çoğunluk ise yaşamına kaldığı yerden devam etti. Ben bugün yaşamına kaldığı yerden devam eden geleceğimiz olan kız çocuklarımızdan küçük yaşta gelinlerden, tecavüze saldırıya uğrayan evlatlardan söz edeceğim. Sıkıcı olacağının da farkındayım.


Önce şöyle başlayalım. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre; 2021 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişi ve bunun 22 milyon 738 bin 300'ü çocuklar. Çocuk nüfusunun yüzde 51,3'ü erkek, yüzde 48,7'si kız çocuklardan oluşuyor. TÜİK'in yayınladığı son verilere göre Türkiye nüfusunun yüzde 26,9'unu çocuklar oluşturuyor.
 

AB ortalamasının

hala çok üzerinde


Türkiye'nin çocuk nüfus oranı hala Avrupa Birliği ülkelerindekinden yüksek. AB üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde; 2021 yılında çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18,2 oldu. AB üye ülkeleri içerisinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip olan ülkeler sırasıyla; yüzde 23,9 ile İrlanda, yüzde 21,5 ile Fransa ve yüzde 21,1 ile İsveç oldu.
 

Çocuk nüfus oranı

en yüksek il Şanlıurfa


ADNKS sonuçlarına göre; illerin toplam nüfusları içindeki çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il, yüzde 45,2 ile Şanlıurfa. Bu ili yüzde 42,3 ile Şırnak ve yüzde 40,1 ile Ağrı izliyor. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 17,3 ile bir başka doğu ili olan Tunceli. Onu da yüzde 17,8 ile Edirne ve yüzde 18,4 ile Kırklareli izliyor.
Daha doğmadan başlıyor ayrımlar bizim ülkemizde...
Kız yapamaz, kız evinde oturur, kız çalışmaz, kız okumaz, kız akşam dışarı çıkamaz.. Ama erkek çocuk amcasına pipisini gösterir, o erkektir ya manitası tabi olacak (kendi kızını çıkartmaz, elin kızıyla oğluna manita yapar), istediği saatte eve gelebilir, erkek çocuktur para lazımdır, erkek çocuktur suyu bile önüne gider. Sonra?
Sonra tecavüzler, şiddetler baş gösterir. İyi de sen eğittin, senin eserin o? O lanet olası dizini dövmeyip kızını dövenler yüzünden bu ülkenin gündemi kadına şiddet. Eğer oğlunu dövseydi şimdi bu bencenin adı "kız olmak" olmazdı. "Kız olmak" zulmün, çaresizliğin, esaretin en saf tabiridir.
Türkiye de kadın olmanın zorluğu daha doğduğu yaşlarda başlamaktadır. Belirli başlı durumlar ile hayat dayatma ve zorlamalar ile başlamaktadır. Şimdi bunlar nelerdir gelin birlikte bakalım.
 

Doğmadan renk bellidir


Kız çocuğu ise daha doğmadan genel olarak pembe renkler hakimdir. Yani daha doğmadan cinsiyet ayrımı başlamıştır. Hanım hanımcık bir kız olmalısın! Yaramazlık yapması sanki yasaktır. ''Sen hanım bir kızsın'' söylemi gelir. Böyle şeyler yapmamalısın, bari bırakın küçüklüğünde özgür olsunlar. Erkeklere yaklaşma! İki cins birbirinden ne kadar uzak o kadar iyidir. Kız ile erkek zaten arkadaş olamaz. İki cins birbiriyle büyümeli durumunu unutarak olaya başlamak oldukça üzücü. Dışarı çıkmak ! Sen kızsın bir başına dışarıya çıkamazsın. Erkekler istediği saatte istediği arkadaşıyla gezerken kızlar evde zaman geçirmektedir. Kızların varoluş çabası kimsenin umurunda değil çünkü. Kıyafetler ! Açık bir elbise giydiğinde ''yollu'' olabilir damgası hemen vurulur. Aile içi ve çevresinden uyarılar alırlar. Ergen bir genç kız göğüsleri çıkmaya başladığında bol giyinmeli ve hatlarını belli etmemelidir. Kızlar kıyafetine dikkat etti mi tüm sorunun çözüleceğine inanırlar. Kadınlar için meslek! ''Sen naif bir kızsın o mesleği elbette yapamazsın'' dedikleri için belki de kadınların olması gereken yerlerde boşuna erkekler çalışır. Onları dışlamadan her türlü mesleği yapmasına izin verilmesini aklımızdan bile geçirmiyoruz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi