Trollükten sansür memurluğuna...

TBMM Genel Kurulunda, basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne neden gerek duyulduğunu anlamış değilim. 

Kaldı ki 5 yıllık görevleri süresi boyunca yılda 3 ay, toplamda 1 yıl izin kullanan vekillerin meclise adım attıkları gün, bu ülkenin çok daha önemli konular varken; Örneğin; asgari ücretin 5 bin 500 lira olduğu bir ülkede, 2 bin liradan 6 bin liraya çıkan kiralar, zarar ettiği için süt veren ineğini, koyununu kesmek zorunda kalan yetiştiriciler, 30 liraya yaklaşan motorin fiyatı, 1 kilo peynirin 130 liraya alındığı, çiftçinin tarlasında 3 liradan sattığı domatesin pazara gelene kadar 23 lira olduğu gerçeğini görmek, çözmek ve konuşmak yerine topluma hiçbir faydası olmayan “sansür yasasının” mecliste tartışılıyor olması biraz garipti.

Ki görünen köye kılavuz gerekmeyeceği gibi içinde bulunduğumuz ekonomik krizi “gözlerime bakın ne görüyorsunuz ve/veya bir uyuyun, altı ay sonra uyanın, Türkiye’de çok farklı noktalara gideceğiz” söyleminin gerçekle alakası olmadığını 7 yaşındaki çocuk dahi farkındaydı.

Sözüm ona dünyanın en özgür basını bizim ülkemizdeydi. Hedefleri 2023 idi ama 2023'e 2 kala Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaklarını iddia edenler bugün getirmeye çalıştıkları sansür yasası ile ‘İran vari bir muasır medeniyetler seviyesine’ ilk adımı atıyora benziyordu.

Hem sansür yasasına ne gerek vardı ki. 2007 yılında cemaatin savcı, hakim ve emniyetçileri tarafından uydurma delil ve sahte tapelerle gazeteciler sansür yasasıyla mı içeri tıkıldı?

Bizde mi havuz medyası gibi “öldürülen kadınları, tecavüze uğrayan çocukları, araba içinde esrarları”görmezden gelecektik.

Ya da İBB’nin cenaze nakil aracında ele geçirilen uyuşturucu için “Vayyy Ekrem uyuşturucu işine de mi girdin!” diyip sonra gerçek yani cenaze nakil aracının kime ait olduğu ortaya çıkınca bizimde mi özür dileyemeyecek kadar korkak, onursuz ve karaktersiz olmamız bekleniyordu.

İşin acı olan bir diğer tarafı da ülkemde görev yapan 6500’e yakın savcının Sedat Peker’in zikrettiği isimlerleri, görev yaptığı bakanlığa kendi firmasından fahiş fiyatlarla malzeme satanı, kocasına 4.5 milyon euroluk tekne alan kişileri değil de “sansür yasası” ile eskinin trollerinden “sansür memuru” yaratılarak hükümeti eleştirenleri, gerçekleri yazan ve paylaşanları fişlemesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti savcılarının da bu sansür memurlarının fişlediği isimler hakkında soruşturma ve işlem yapacak olmalarıydı.

Haddim olmayarak hakim ve savcılara Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde düzenlenmiş olan ifade özgürlüğü, toplumun tüm bireyleri gibi hâkim ve savcılar bakımından da vazgeçilmez bir haktır.

Bu hak yargı mensuplarının yargısal faaliyetlerinde geçerli olduğu gibi sosyal yaşamları bakımından da geçerlidir.” cümlesini ders niteliğinde paylaşmakta fayda olacağı kanısındayım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01