Geçmişte ne söylediyseler bugün tam tersini yaptıklarına şahit olduk.

Örneğin: Geçmişte Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’ye “katil” denirken bugün aynı Sisi ile Katar’da katil edasıyla değil de bir dost edasıyla görüşüldü.

“Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız. Siz bizim papazı verin biz de sizin papazı verelim” denildi. Ama ABD’li papaz pamuklara sarıp gönderildi.

Vermem denilen Kaşıkçı davası dosyası Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüşü üzerine Suudi Arabistan’a devredildi.

“Zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik” dendi. Bugün “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” demekten geri kalınmadı.

Mavi Marmara saldırısının ardından "Gemiye ben izin verdim" denildi. Sonra "Siz bu insani yardımı götürmek için dönemin başbakanına mı sordunuz?" diyerek kendilerini yalanladılar.

Türkiye-Suriye sınırında Rusya'ya ait bir Su-24 savaş uçağının düşürülmesi sonrası, "Özür dilemesi gereken biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenlerdir. Pilotlarımız görevlerini ifa etmişlerdir. Nedir o? Angajman kurallarının ihlalidir ve bunun gereğini yerine getirmişlerdir" denildi.

Sonra Vladimir Putin'e mektup gönderilerek düşen Rus askeri uçağı ile ilgili derin üzüntü içinde olduklarını söylediler.

Şimdi de “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Çünkü biz sözünde duracak, şahsiyetli, onurlu siyasetçilerle yola gideriz” denildi. Ama bugün o aynı Miçotakis’in Yunanistan’ı için ‘bu ifadeleri Yunanistan için değil, terör unsurlarına karşı kullandık. Komşuyuz, komşu olarak kalacağız.” diyerek büyük bir komediye imza attılar.

Kısacası iktidarın rüzgar nereden eserse misali uyguladığı dış politika ve onun hızına yetişemeyip başı dönen ümmet...