Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Yaşam tıkırında

Geçen gün değerli dostum Sezai Sami ile karşılaştık. Israrla anlatacakları olduğu söyledi. Avcılar da güzel çay yapanlarından biri olan Uğur’un çay ocağında buluştuk. Neşeliydi gelirken sokak simidi de almış söyleşimize katık etmek istemiş.

Sezai Sami yaşadıkları ve okudukları yanında elindekini bile paylaşan ender dostlardan biri. Kızdığı ya da efkârlandığında birileri gibi sesini yükselten, etrafa hakaretler yağdırıp kırıp döken biri değil. Değer verdiği dostlarıyla iyi ve kötü durumları paylaşıp bir çıkar yol bulmak için yaşadıkları ve geçmiş deneyleri harmanlayarak günümüze çözümler sunmakta. Yaşamı çok yoğun geçtiğinden ne uykusunda ne de ayakta rüya görüyordu ama geçen gün, gün içinde yaşananları görünce hafızasında kalmış bir de yaşlanmaya doğru gittiğini söyledi. İşte bu nedenle gece uykusunda rüya görmüş hayretler içinde onu anlattı. Rüya bu ya:

“Yaşamını devam ettirdiği birçok medeniyetlere başkentlik eden bulunduğumuz yer kürenin doğu ile batısının birleştiği yer İstanbul. Büyük İskender'in önemli komutanlarından ve tarihçi Ksenofon’un yazdığı “onbinlerin dönüşü” kitabında kendisi ve askerlerin bu topraklara geçince “memlekete geldik” deyişini anımsadı. Doğup büyüdüğü yaşamını devam ettirdiği sevdikleri ve dostlarını tanıdığı yer işte burası.

Rüya bu; yine kalabalık yine yoğunluk trafiğin keşmekeşi olmasına rağmen her bir ulusun her bir ülkenin vatandaşı birbiriyle anlaşılır biçimde konuşmakta. Yollarda araçlar birbiriyle yarış etmiyor, kimse korna basmıyor, hele yaya kaldırımının bulunduğu yerlerde istisnasız tüm araçlar hatta devlet başkanının aracı bile durup yayalara yol vermekte. Hiçbir kişinin üstünlüğü olmayıp saygı ve sevgi ile yollarına devam etmekte.

Ders vereceği okulda kullanacağı elektronik aletleri almak için Perpa’ya geldi. Belli bir yaş sonrası devlet tüm kamu araçlarında ücretsiz yolculuk yapması için verdiği kart ile bindiği araçta yoğunluk vardı ama sakindi. Milli eğitim okulları açılmış, üniversite kayıtları başlamıştı buna rağmen yollarda yoğunluk ve araçlarda kalabalık vardı ama herkes sakindi. Öğrenciler toplu kamu araçlarını kullanmakta, sadece pek az servis araçları vardı onlarda özel durumları olan öğrenciler içindi. Öğrencilerin konuşmalarına şahit oldu, bir öğrenci vekil olan yakınıyla paylaşmış, okulda öğrencilere verilen yemekler meclisteki yemek kalitesinde hatta ücretsiz olduğunu anlattı.

Hastaneler hemen hemen tümü istisnasız kamu kuruluşunun. Ülkede yaşayan vatandaşların sağlık sorununu devlet tek elden yönetirken, ilaç ve benzeri durumlar ücretsiz olarak verilmekte. Sağlıkta hangi kademe olursa olsun çalışanı değer görmekte. Hatta başta sağlık ve eğitim çalışanları olmak üzere ücret ve sosyal güvenlikleri diğer çalışanlardan ayrı yüzde 25 oranında yıpranma payı almakta.

Omuzu kalabalık, yakası kalkık ve beli silahlı yani adli ve güvenlik çalışanları sıfatları ne olursa olsun öncelikli haklara olmayıp devletin görünen yüzü olarak “adaletin ve güvenliğin” temsilcileri olup örnek devlet çalışanı olarak gösterilip saygı görmekte. Adalet, güvenlik ve cezaevi binaları eğitim verilen binalardan daha küçük, gösterişli olmayıp devasa korunak ve güvenlikleri yok. Sağlık ve eğitim yapılan binalar çok eski olmasa bile eski tarihi görünüm verilmiş yeşillikleri bol binaları var.

Konutlar kent merkezinde yoğunlaşırken çok katlı devasa binalar yok. Sanayi ve ona bağlı küçük sanayi işletmeleri kent dışında tarım yapılmayan araziden, ormandan ve su havzalarından uzak yerlerde üretim yapmakta. Bu işletmelere yakın yerlerde işletmelerin çalışanlarının kaldığı siteler var. Yurttaşların günlük alış veriş yaptıkları marketler zincir marketler olup her istediklerini almakta. Çalışanlar özel günlerde yani evlilik, doğum ya da torun dünyaya geldiğinde alış verişlerinde indirimli hakları olmakta. Okula başlayan her bir birey kitap ve kırtasiye konusunda hemen her şeyi temin ederken isteyen kent dışında yaşayan kardeş okullara yardım etmekte. Yardımlar çıkar gözetilmeden yapılmakta.

Merkezi ve yerel yönetimler farklı seçim ve atamayla gelmekte. Bir dönem yöneticilik yapılmakta iki dönem yok ya da çok istisna olmakta. Yöneticilik yapanlar mesleği gereği bilgi ve tecrübelerinden destek vermek isteyen danışman olarak çalışmaya devam etmekte. Yöneticilik aileden devam etmediği gibi birilerini kayıran iltimas geçen yönetim anlayışı yok. Yol da kime sorsam mutlak birileri kadın ya da erkek üst düzey yöneticilik yapmış ama onu böbürlenme aracı olarak görmüyor bu durumu toplumsal sorumluluk olarak görüyor. Bu konumdakiler devletin verdiği emekli maaşı diğer emeklilerden pek farklı olmamakta. Yani aktif yaşamdan emekli kim olursa olsun normal yaşamlarını devam ettirirken devletin deniz ve dağ misafirhanelerinde günlerini huzurlu olarak geçirmekte.

Devletin yatırım yapmadığı işlerde özel sektör faaliyet yapmakta. Hatta birçok kişi bağ bahçesinde yetiştirdiği ve küçük işletmesinde üretim yaptıklarını kamunun zincir marketlerine götürerek takas yaparak ihtiyacı olanı almakta. Yaşı emekliliğini geçmiş olan kim varsa çalıştığı kurumda yarı gün çalışarak bilgi ve tecrübelerini aktarırken hem ücret alırken hem de toplumsal faaliyette bulunarak birilerinin “ak saçlılar ya da akil insanlar” dedikleri sorumluluğu yerine getirmekte.

Cadde ve sokaklarda ne siren ne de korna sesleri var. Yaya kaldırımları sadece insanların değil diğer canlıların da geçtiği yerler halini almış. Devasa savaş araçları yerini eğitim ve spor merkezlerine bırakmış. Birilerinin “değerler” dediği inançlardan beslenenler giyimi kuşamıyla sadece hizmet ettiği kurumda giymekte. Yolda resmi elbiseli kimse yok sadece denetim yapan trafik zabıtaları görülmekte. Ormanlar ve tarım arazileri tarumar edilmemiş. Kıymetli taş ve madenler için ne orman ne de insanlar evlerinden atılmamış.

Toplumsal yaşamda hemen hemen her çalışan ve okuyan öğrenci kim olursa olsun sendikalı. Doğalgaz, elektrik, su ve haberleşme hizmetleri özellikle kış günleri çok harcandığından indirim yapılmakta. Evlerinde yemek yapamayan sitelerin yemekhanelerinden ucuz yemek temin edebilmekte. Ülke dış ve iç alım satımda özellikle takas yöntemini tercih etmekte. Bazen zorunlu olduğunda kendi parasını kur endeksine bağlamakta. Yurt dışından bağış ya da kredi kabul edilmemiş. Her bir bağışın ağır bir bedelini çok ağır ödemiş olduklarından bunu yasa olarak yasaklamışlar. Ülkede farklı inanç ve dil konuşulurken ortak dilde resmi hizmet verilmekte. Farklı dil ve inançlara emeğin kutsal olduğu şiarı herkesçe kabul edilmiş. Hiçbir kişi ve grubun üstünlük sağlaması yasak olurken yakılması ve öldürülmesi yasaklanmış. Başta işkence, toplu infazlar ve emeği yok sayan suçların yargılanmasında zaman aşımı kaldırılmış…”

O kadar anlattı ki bunları buraya sığdıramadım.

Rüya bu uyandığında gerçekler çuvala sığmadı.

İlkin 12 Eylül generalleri ve ardından 1993 Sivas Madımak otel yakanları zaman aşımına uğradı. Dün ülkede İngiliz hayranı Ali Kemal vardı bugün yine İngiliz ve ABD hayranları var. Gerçeklerin üzerini kim ve niye örter?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi