Koronavirüs tedbirlerinde tarım unutulmamalı

Tüm dünyayı saran ve ulusları bir gayede birleştirmeyi gerçekleştiren korona mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor.

Ülkemizde ve dünyada bu virüse karşı seferberlik ilan edilmişken, bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Öncelikle bilim insanlarının bilgileri bir birini tutmadı. Hala maske ve eldiven kullanılsın mı, kullanılmasın mı tartışmaları sürüyor.

Tartışma bununla da bitmiyor. Bu virüs çıktığında tedbirler alındı, alınmadı, hastaneler yeterli yetersiz.

Yeni hastane yerine hemen hizmete girebilecek sahra hastaneleri devreye sokulsun. Sokağa çıkılsın çıkılmasın. Kısıtlı çıkılsın. Hepten yasaklansın.

Bu tür tartışmalar sürüp gidiyor gitmesine de, bu durumun bu lanetle mücadeleye katkısı var mı?

Bence yok. O halde bilgisi ve fikri olanlar bir araya gelmeli ve ortak akılla hareket edilerek bu lanetle ne yapılması gerekiyorsa bir an evvel yapılmalıdır. Böylesi bir seferberlikte bu virüs kimseyi ayırmadığına göre, bizimde Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, onun silah arkadaşı olan dedelerimizin yaptıkları gibi top yekün mücadeleye girilmeli ve bir an evvel sonuca gidilmelidir.

Bu arada korona tartışmaları sürerken İçişleri Bakanı, hafta sonu yasağını önceden açıklamadığı ve kargaşaya sebep olduğu için istifa etti.

 Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı’nın başarılı işler yaptığını, böylesi ufak tefek hatalar olabilir hoş görülmeli gerekçesiyle istifayı kabul etmedi ve Bakan Soylu görevine devam ediyor.

Yine çok önceden MHP grubunun af yasası olarak dillendirdiği metin korona’nında katkısı ve etkisiyle içinde düşünce suçlarını ve gazetecileri ilgilendiren bir madde olmadan,  infaz düzenlemesini içeren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi TBMM Genel kurulunda tartışmalar sonrasında kabul edilerek yasallaştı.

TARIM VE ÜRETİME DİKKAT

Temelde ziraatçı olmam nedeniyle tarım konusu ilgi ve bilgi alanımdadır. Ülkemizin tarım ve üretim konusunda bilinmeyen bir gerçeği var. Bu konuyla uğraşanların yaş durumu tam olarak bilinmiyor.

Ancak çevremize baktığımızda bu sektörün emekçileri arasında gençler çok az. Yaşları 45 in üzerinde olanlar ve emekliler. Tarla tapanda gençler yok. Onlara toprakla haşır neşir olup üretmek zül geliyor. Okuyup meslek sahibi olanlar kurum ve kuruluşlarda istihdam ediliyor. Geriye kalanlar isi köyünü tarlasını terk edip büyükşehirlerde asgari ücretle hatta altında çalışacakları işe girip kıt kanaat geçinmeye çalışıyorlar.

Ülkemiz yöneticileri, “Ekilmedik toprak bırakılmamalı” diyorlar. Aslında böyle bir seferberlik başlatıp köylüyü tarlası ve toprağı ile barıştırmak lazım.  

Bunun içinde, tohum temini, gübre, mazot, zirai ilaç fiyatları indirilmeli veya sübvanse edilmelidir. Bir zamanlar ektiği ile yetinen ülkemizi el kapılarına muhtaç olma durumundan kurtulmanın yolu acil bulunmalıdır.

Bir buçuk milyar nüfusu besleyecek durumda olan ülkemiz topraklarının yeşermesi gerekir. Bunun gerçekleşmesi için, yabancı şirketlere ve konsorsiyumlara yaptıkları yatırımlar için geçiş ve müşteri garantisi verildiği gibi, köylüme, çitçime ve üreticime de ürününü satın alma garantisi verilmelidir.

Böylece daha buğday satmayacağını açıklayan Rusya’dan aldığımız 16 milyon ton buğdaya ihtiyacımız olmaz. İsrail’in tohumuna, Yunanistan’ın pamuk ve tütününe, Suriye’nin patates ve zeytinyağına, Bulgaristan ve Romanya’nın samanına, Çin’in sarımsağına, dağlar ve ovalarımız hayvan yetiştirmeye çok müsait olduğu halde adını sanını bilmediğimiz devletlerin hayvan ve etine, ülkemizin her karış toprağında yetişebilen ceviz için Ukrayna ve ABD’ye, Sudan dan alınan tarım ürünlerine ihtiyacımız olmaz.

İşte o zaman köylü Atatürk’ümüzün dediği gibi, milletin efendisi olur.

Yaşadığımız şu günlerde çay hasadının başladığı bilinen bir gerçek olduğu gibi, biber, domates, patlıcan ve diğer sebze fidelerinin ekim yerlerinin hazırlanması, yabancı otların tırmık, kültivatör, disk harrow ve kazayağı ile temizlenmesinin zamanıdır. Sonrasında ekilecek ürünün tavaları ve masuraları ayrılır gübreleme işlemleri yapılır.

Ülkemiz ve dünyamız için önemle olan, Fasülye, nohut ve mercimek’in ekim zamanıdır.

Bağlarda krizma ve boğazlarının açılması   bu günlerde yapılmalı. Bunlar tarım ve üretimin olmazsa olmazıdır ama, bu yasaklarda bunları kim yapacak?

Yöneticilerimizin bu konuda de gerekli tedbiri alması gerekir. Ayrıca korona sonrası dünyamızda üretimin düşeceği de dikkate alınarak, gerçek anlamda üreten, eken biçen çitçimiz, köylümüz ve üreticimiz mutlaka teşvik edilmeli ve geleceğe hazırlanıp depolarımızı doldurmalı ve eskilerde kalan ürettiği ile beslenen hale gelmeli ve ihracata da hazır olmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi