Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Nereye ve nasıl gidiyoruz?

Geçen gün Sezai SAMİ ile karşılaştım, “hayrola nerdeydin, yazılarını göremiyorum” dedi. Bir süredir yoğun ders ve program hazırlama nedeniyle köşe yazımı yazamadım, özür dilerim.

Dün olduğu gibi bugünde insanlarımız yaşamaya devam ediyor, ama nasıl?

Âşık Veysel’in dillerden düşmeyen türküsü, “uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece; bilmiyorum ne haldeyim …”.

Evet ülkemizde vatandaşlarımız yaşıyor ama nasıl yaşadığını bilmeden “gece gündüz çalışıyor yaşamak için”.

Sormak gerekir, “nereye ve nasıl gidiyor ve yaşıyor”?

Sorunun yanıtı elbet verilir, ağzı olanın konuştuğu gibi.

Önemli olan neyi sorduğunuzdur.

Tarih, bizim tarihimiz, yani insanlığın tarihi, milattan önce ve sonra hatta birilerine göre 1453 ya da 2002’den önceki tarih bizim tarihimiz.

Yani kutsal kitaplarda Âdem ile Havva döneminden bugüne nasıl gelindi?

Hayatta kalmak yaşamı devam ettirmek için ne yapıldı?

Savaşlar barışlar olmadı mı?

Ürettiğinin hepsini kendisi mi tüketti?

Ağaç kovuğundan, mağaradan çadıra ve kerpiç eve nasıl geçildi?

Çadırdan kerpiç evden devasa binalara nasıl geçildi?

Uçsuz bucaksız çorak arazi ve çöller nasıl aşıldı?

Koca dağlar nasıl delindi?

Aşılmaz denilen denizler nasıl aşıldı?

Yapılamaz denilen aletler nasıl yapıldı?

Yıkılamaz denilen kaleler nasıl yıkıldı?

Günümüzde bunca insan yaşamını devam ettirmek için aşını, işini nasıl bulmakta?

Birbirlerini nasıl anlamakta, iletişim kurmakta?

İnsan değerli bir varlık ise, zaman kıymetli bir hazine ise bunca çekişme kavga savaş ve katliamlar neden hala yapılmakta?

Karşımızdakinin ne dediğini anlamak için çaba sarf ediyor muyuz?

Konuşulan dil tercüme ediliyor mu?

Hareketlerinden ne dediği anlaşılmıyor mu?

Kulaklarımız tıkalı, gözlerimiz bağlı, ağzımız kapalı mı?

Yurttaşların vergileriyle kurulan kuruluşlar neden satıldı ve satılmakta?

Devlet, yurttaşlarının yaşamı daha yaşanılır hale getirmesi gerekirken neden yeraltı madenleri, doğal güzellikleri, yollar, köprüler satılmakta?

Bu satılan değerler ülkenin sırtına külfet miydi?

Satılan değerlerin yerine yenileri kondu mu?

Satıştan alınan gelirler nereye harcandı?

12 Eylül’ün “paşası”, “NETEKİM” 1970 ve 1980 ‘li yılların gençliğine yaptığı baskı, işkence ve zorbalığı hala neden sorgulamıyorsunuz?

12 Eylül’ü yapanlar kadar ondan sebeplenenler ve köşeyi dönenler kim, bunlarda hesap verecek mi?

12 Mart ve 12 Eylül bu ülke için acı bir dönem olmakla birlikte bundan ders alındı mı?

Bu ülkenin yurttaşları insani değerlerine, inancına ve özgürlüğüne ne kadar bağlı?

Ülkesinin işgaline karşı dün direnen ve ölen olurken, bugün onun torunları ve çocukları ne yapmakta?

Baskı, şiddet ve zorluklara başkaları katlanır ve bedelini başkaları öderse kazanılan değer ve güzelliklerin değeri anlaşılabilir mi?

Başkalarının ağır bedeller ödeyerek kazandığı değerlere sahip olan kıymet bilir mi?

Kendisinin emek ve bedel harcamadan sahip olduğu değeri savunmak zorunda mı?

Dün Padişahın Cuma selamlığında tebaasının “padişahım çok yaşa” sözleri bugün bir devlet yöneticisine hem de bir cenaze töreni ya da anması sırasında söylenen sözlerin arasında bir fark var mı?

Eğitim cahilliğe karşıdır denildi her kente üniversite açıldı; eğitim diploma verdi ama toplumsal sorunları anlaya biliyorlar mı?

İşsizlere bu diplomalı işsizler de katıldı soruna bir çare var mı?

Tarım ve imalat sanayinde üretim durup dış alım artarken dışa bağımlılık artmıyor mu?

İstisnalar haricinde yurttaşların geneli yoksulluk (Tes-İş sendikasının Ekim 2022 araştırmasına göre 24,185 TL.) ve açlık (7,425 TL)sınırın altında geçinirken kişi başına düşen milli gelir 8,500 $ gerçek midir?

Ülkenin topraklarında yabancı ülkenin askerleri üs kurup komşu ülkeleri tehdit etmiyor mu?

Basılmamış kitaplar yasaklanıyor, HES’leri protesto edenler ağır cezada yargılanıyor, idam edilen oğlu için mezarı başında anma yapan anneyi gözaltına alıp mahkemeye çıkarılıyorsa ve sonra adliyenin ve cezaevinin en büyüğü bizde ne demekle?

“Özgürlük” bunun neresinde?

Her şeyi kabullenen, her şeye kolay uyum sağlayan yurttaşlarımız bir lokma bir hırka için nasıl bir kalıba sokulduğunun farkında mı?

Dostlarını, inandığı değerleri ve inancını bir dal sigara ya bir tabak yemek ya bir koltuk ya da etiket için kimler satmakta?

Dün zoru görüp kaçan Vedat Nedim Tör, bu yüzyılın başında “yetmez ama evet” diyerek iktidara taze kan taşıyanlar günümüzde de boş durmamakta. İktidarın perde arkasında ki müttefiki sadece arkadaşlarına ihanet etmedi ülkesine ihanet ederken günümüz ve geleceğin vebali omuzlarında olduğunu bilmeyecek kadar gözünü hırs bürümüş çıkarı ve menfaati peşinde.

12 Mart ve 12 Eylül yurttaşların kimyasını o kadar değiştirdi ki, sessiz filmin sesiz seyircisi haline geldi. Peki 20 yıldır iktidar da olan onun sivil görüntüsü değil mi?

Sorunlara duyarlı “güzel insan” değerine sahip olanlar susturulup işsizlikle ve ölümle tehdit edilmekte.

……..

Evet, yirmi yılda kimyası daha da değiştirilen yurttaşlarımız nasıl yaşamakta, ne yapmakta ve nereye gitmekte?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi