Rehabilite kaçınılmaz! 

Özel çocukların sosyal hakları için canı gönülden mücadele eden az sayıda iyi yürekli insanlar kaldı! Geri kalanı ya bağış toplamakla meşgul ya da samanlıkta bozuk para aramakla... Oysa yapılacak birçok şey var. Demem o ki engelli kardeşlerimizin yanında olabilecek binlerce kişi ve kurumlar var ama nerde oldukları belli değil, engelli vatandaşın onlara ihtiyaç duydukları anda çoğu kayıplara karışıyor. Engellilere faydayı geçelim kendileri için bile mücadele edecek mantıkları ve söyleyecek sözleri yok.  

 Tabi hal böyle olunca gerilmemek elde değil. Gerçi sesleri niye çıksın ki bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla sürdürüyorlar hayatlarını. Toplum olarak ateşin sadece düştüğü yeri yakmaması gerektiğini ne zaman öğreneceğiz? Bu Ahmet, Mehmet meselesi değil, insanlık meselesi… Senin benim derdim değil bizim derdimiz olmalı.. 

Bilen bilir, bir ara Prof. Arif Verimli vardı, açtı ağzını yumdu gözünü şöyle dedi; ‘’Rehabilitasyon merkezleri merdiven altı kurumlardır. Oralarda taciz, dayak, şiddet uygulayan arsız, hırsız kurumlar var’’ dedi. Baktım kimseden ses çıkmadı, Bizler -haksızlığa göz yuman dilsiz şeytandır- düşüncesi ile yapılan açıklamanın kaldırılması için gerekli müdahale ettik. Sonuç olarak da tüm özel eğitim camiasından özür dilendi, bizde kapattık konuyu. Bu girişimi başka biri yapsa Elif gibi arkasında dimdik durarak gereken desteği verirdim. 

Yine benzeri bir üslupsuz davranış malum bir vakıftan gelmişti. 

O malum vakıf da rehabilitasyon merkezleri rantçıdır, hırsızdır, kapatılmalı, devletleştirilmeli deyip üzerine vazife olmayan kelimeler ağzına almıştı, bir süre bekledim ve sustum. Birkaç gün belki bir baba yiğit çıkar da bahsi geçen şahsa der ki: Ne oluyor? Sen vakıf olabilirsin, bol bol bağışlar topluyorsun ve vakfınızın da bir rehabilitasyon merkezi var. Kendi merkezinizi devletleştirin de sonra diğer rehabilitasyon merkezlerine dil uzatın. Ama nerde yüzlerce sivil toplum kuruluşu, vakıf, dernek ve rehabilitasyon merkezi var, 5-10 tanesi hariç kimsenin sesi çıkmadı. Her zaman olduğu gibi binlerce kişi kendini 5-10 tane diye yazdıklarımın içinde gördü kendini. Bekleme sonucunda kimsenin sesi çıkmadı. Hak, hukuk ve adalet için, sokakta yürürken insanların yüzüne bakabilmek için gerekli cevabı misliyle verdik.  Şimdi malum vakfın kimlerle dirsek temasında olduğunu bilen bilir.

Gelgelelim Aksaray’da otizmli çocukları protesto eden vahim olaya. Ve seçim vaadi veren muhtar efendiye… 3-5 sivil toplum kuruluşu kınama yaptı. Malum vakıf, para ile bir televizyon programına çıktı, belki biraz daha bağış toplarız dedi. Nedense birçok sivil toplum kuruluşu, vakıf ve rehabilitasyon merkezleri yine gık demedi, sahiplenmediler. Otizmli evlada sahip olan annelere destek olmadılar, yine yalnız bıraktılar. Tabi bir de aslan gibi kükreyen Avukat Sedef Erken hanımefendi var ya keşke hepimiz onun kadar cesur, onun kadar delikanlı olabilsek! İşte o zaman kimse engelli çocukların hakkına ve hukukuna ses çıkaramaz!

Demem o ki; engelliler üzerinden bağış topluyor, prim yapıyor, ticari kazanç elde ediyorsan bari karınca gibi safını belirt ve taraf ol! Engellilerin hak ve hukukunu gözet, onları yalnızlığa mahkûm etme, onları topluma kazandır! Bu kadar zor mu destek olmak? Engelli vatandaşlarımız adına her türlü yardımı, desteği, maddi- manevi gücü elde edip tüm bu imkanlarla hiçbir şey yapmamak… Bu amaçla kurulmuş kurum ve kuruluşluların hem seslerini çıkararak hem de hukuki açıdan her türlü desteği vererek engelli vatandaşlarımızın yanlarında olmaları gerekiyor.  

Tam bu düşüncelerimi sizinle paylaşmaya hazırlanırken engelli bir kardeşimizin mağduriyeti gündemimize düştü. Adana’da yaşayan Yusuf Serhat kardeşimiz, tedavisi için ameliyat olup solunum cihazı ile eve nakledilmek için tam 3 saat ambulans beklemesi artık pes dedirtti. Ya anlamakta zorluk yaşamamak elde değil, ne istiyorsunuz savunmasız biçare meleklerimizden? Gücünüz onlara mı yetiyor? Bravo size bravo(!) O çocuğumuzu eve götürmeye çalışan çaresiz annenin endişesini hiç kalbinizde hissettiniz mi?  

Kim olduğumuzun ne iş yaptığımızın hiçbir önemi yok. Ben ne yapabilirim demeyin. Hepimiz sorumluluklarımızı bilsek çocuklarımız böyle perişanlık yaşar mı? Unutmayın ki; “Sevgide Özgürlük ama Saygıda Mecburiyet Vardır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demir Arşivi