Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Rezalet

Seçim olsa da olmasa da iktidar ve onun güzel ve de özel muhalefeti birbirlerine olduğu gibi hemen herkese çemkirmeye devam etmekte. Bazen bu durum, nezaket ve terbiye sınırını çok aşmakta hatta kaba kuvvet bile olmakta. Neden böyle yapmakta “politikacılar”?

“Politikacılar” dedik dikkatinizi, çekerim.

Günümüzde ki politikacılar irili ufaklı ve bunlara laf taşıyan ayaklı haberciler ya da çıkarı için ikili oynayan zatı muhteremler neden böyle yapmakta?

Politikacı diye bir meslek yok. İdarecilik ya da yöneticilik diye bir meslek var. Eskilerin tabiriyle hayvan alım satımı yapana “madrabaz” derler. Madrabaz işi gereği iki ayağı üzerinde yalan söylemeyi bir meslek edinir. Alım satım piyasasını elinde bulundurmanın yanında iyiyi kötü, kötüyü de iyi ve güzel diye pazarlar. Düşük fiyattan alıp yüksek fiyattan satmayı bir beceri ve yetenek olarak görür madrabaz. Bu nedenle günümüzde kendine politikacı diyen her kim olursa olsun birilerinin sırtından geçinen her zaman iktidar ve güçten yana olan politikacı madrabazdan başka biri değildir.

Dün iktidara söylediği bini aşmış iken birden susup ardından iktidar savunucusu olmak ve onun ortaklarından biri haline kim gelir?

Dostları arasında dün çıkarı için yaptığı dalavere iktidar tarafından bilinip açıklandığında “kariyeri” bitecek olan birden çark eder. Bazen bu gibilere yapılan maddi ve manevi teklif hiçbir zaman gidemeyeceği yere paraşütle gelmesi “fırfır dönüşün” bir nedeni olmakta.

Dün dediğini bugün diyemeyen, bugün dediğini yarın diyebilecek mi? İşte bunu günümüzde kendine politikacı deyip yaşamda arzı endam eden zatı muhteremlerdir. Hemen herkes kitaplardan ve ahlaki değerlerden bahsetmekte ama onu uygulamakta mı? Ne güzel söylemiş imamın biri “ dediğimi dinleyin ama gittiğim yoldan gitmeyin”.

Kürsüde ya da minberde “değerlerden” kim söz ediyorsa dinlemeli ve onu “iyi” takip etmeli. Çünkü “talkımı verir ama ardından üzümü sapıyla götürür”.

Birde günümüzde politikacı gibi sendika yöneticileri var.

Sendika, üyelerinin iş yaşamında daha kalifiyeli olmak gibi ekonomik ve demokratik çıkarlarını en iyi koşullara getirmekle mükelleftir. Günümüzde hangi adla olursa olsun işçi sendika konfederasyonları üyelerini en kötü koşulda çalışmasına göz yumduğu gibi en düşük ücretle sözleşme yapmakta.

“Politikacılar” gibi “sendikacıların” rezilliği alenen ortada. Çalışanların gündelik yaşam gelirleri TÜİK'in belirlediği “asgari ücretin” üstüne çıkmamakta.

Politikacı olduğunu iddia eden seçimle gelen vekil ve yerel yönetim sorumluları ile sendikacılar asgari ücretin beş altı hatta bazıları on katı kadar maaş alırken, çalışan yurttaş ise asgari ücrete ve onun altında ücret almaya mahkûm edilmekte. Emeklilere açlık sınırının altında verilen maaşa şükretmelerini söylemek rezaletten başka bir şey değil.

Yurttaşa ya da üyelerine şükretmeyi kadere boyun eğmeyi söyleyen “talkımı verirken salkımı havuduyla götürmekte”. Toplumsal değer ve ahlak abidesi olduğunu iddia eden politikacı, sendikacı, kürsü ve minberde konuşanlar yaptıklarını ve çaldıklarını örtmeye çalışsa da “mızrak çuvala sığmıyor”. Rezalet diz boyunu çoktan aştı.

Görmek için göz, duymak için kulak ve konuşmak için dili olan yaşananları kader ve şükür ile karşılıyorsa sana bir şey demeye dilim varmıyor. Yoksa sende mi bu rezaletin ortağısın?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi