Yüksek Seçim Kurulu seçim yasaklarının kalktığını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği sonuçlarını gazetedamga.com.tr'den takip edebilirsiniz.

Seçime son 3-4 gün kala ortalığı germeye çalışmanın, masum gençleri kullanarak provokasyon yapmanın, rakiplerini siyasi rakip gibi değil, terör destekçisi gibi göstermenin hiç kimseye faydası olmaz.

Hele hele seçim kazanmayı düşünenlere hiç faydası olmaz.

Bizim halk sükûneti sever, samimiyete değer verir, mağdurun yanında olur, haksızlığa asla müsaade etmez.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 7 Mayıs Pazar günü Erzurum’da gerçekleşen mitinginde Türkiye ciddi bir kaza atlatmıştır.

Allah korusun şayet o miting alanında bulunanlar galeyana gelmiş olsalardı yeni bir Sivas katliamı, Maraş katliamı, yaşanması işten bile değildi.

Şükür halk sakince dağıldı, İmamoğlu ve ekibi ortalığın yatışması için çaba sarf etti.

Sadece 100, 150 kadar genç kardeşimizi bir şekilde dolduruşa getirip, ellerine taş verenler yüzünden bu çirkin olay Erzurumlulara mal edilmemeli.

Ve tabi bu çirkinliğe müsaade eden devlet yetkilileri, siyasetçileri de bu halk unutmayacaktır.

Bakın yazının içerisinde iki fotoğraf paylaşıyorum.

Bu kadınımıza bakın.

Almış eline Türk Bayrağı’nı.

Koşmuş meydana.

Oy kullanacağı günler öncesi fikir edinmek için demokrasinin gereği destekleyeceği siyasi partiye güç katmak için gönül vermek için konuşmaları dinlemeye gitmiş.

Biz değil miyiz; haydi kadınlarımız meydanları kimselere bırakmayın, haydi gençlerimiz siyasete atılın, haydi milletimiz sandığa koşun diyen.

Doğrusu da bu.

Peki bu kadınımızın suçu ne; elinde bayrağı kafasına gelen taş ile yaralanmış yine de ne bayrağını elinden düşürmüş ne de alanı terk etmeye kalkmış.

Şu taşa bakın.

Bu taş ne işe yarar?

Peki bir gencimizin eline neden geçmiştir?

O gençler o taşlarla kimleri neden taşlar?

Amaçları nedir?

Bu taşlamanın kime faydası vardır?

Peki bu taşlar değdiği kişinin yaşamına son verseydi o taşları o gençlerin eline verenlerin vicdanları hiç sızlamayacak mıydı?

*

Olayın neresinden bakarsanız bakın ortada ciddi bir yobazlık var.

Kışkırtma var.

Provokasyon var.

Hiç kimsenin tasvip etmemesi gereken durum var.

Peki bütün bunlara rağmen olayların arkasından yapılan açıklamalara ne demeli?

Bir devlet yetkilimiz de kalkıp; geçmiş olsun, istemediğimiz olaylar, hemen gereken yapılacak, yaralılara ve saldırıya uğrayanlara geçmiş olsun dilediler mi?

Hayır.

Yarın benzer provokasyon, benzer kışkırtma, benzer saldırı başka bir kentimizde başka bir adaya yapılsa bu durum nereye varacak?

Kime ne fayda sağlayacak?

Dünyanın gözü önünde olan bu olaylar tam Bağımsız Büyük Türkiye Cumhuriyeti’ne ne katkı sunacak?

İmajımıza, ekonomimize, huzurumuza zarar vermeyecek mi?

*

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ülke genelinde seçim çalışmalarına katılımı eleştiriliyor.

İstanbul dışında miting yapması eleştiriliyor.

Adam yıllık izin hakkını kullanmış, izin günlerinde ailesi ile zaman geçirmek, tatil yapmak varken, fedakârlık yaparak, cumhurbaşkanı yardımıcısı adayı olduğu için mensubu bulunduğu ittifakın çalışmalarına katılıyor.

Diyelim ki bu doğru değil.

Adamı taşlamak mı gerek.

Saldırmak mı gerek.

Yarın her siyasi tavrını beğenmediğimiz adaylara aynısını yaparsak ne olur halimiz?

Demokrasiyi nasıl sahip çıkarız?

Cumhuriyeti nasıl yaşatırız?

*

Kısacası; başta devlet yetkililerimiz olmak üzere, sonra siyasi liderlerimizi, adaylarımızı, medyamızı, halkımızı herkesi ama herkesi sağduyuya davet ediyorum.

Rakiplerine saygı göstermeye davet ediyorum.

Özellikle ve özellikle, masum, genç, temiz, pırıl pırıl gençlerimizi, kadınlarımızı, insanlarımızı kendi çıkar ve amaçları uğruna kullanmamaya davet ediyorum.

Hesaplaşmanın sandıkta olması gerektiğini söylüyorum...

Ve lütfen ama lütfen bu sözü de her kesim tarafından empati yapılmasına davet ediyorum;

SANA YAPILMASINI İSTEMEDİĞİN ŞEYİ BAŞKALARINA YAPMA!