Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Seçim geldiğinde

Seçim geldiğinde iktidar koltuğuna oturan ve oturmak isteyen kim varsa vaatlerini sıralamaya başlar.

“Vaat” anlamı üstünde seçilirsem veririm.

Bir de seçildiği halde vaatlerini tutmayan var. Kim vaatlerini tuttu ki?

Söz verip seçildikten sonra yerine getirmeyen kim derseniz dünü ve bugünü hatırlayın derim.

İktidara gelen hükümetler, partiler ya da her kim ise devletin devamlılığını sağlamakla mükellef.

Hükümet olmak kartvizit bastırıp dağıtmak, seçimlerde maddi destek verenlere ihale vermek, yalaka memurlarına koltuk dağıtmak dışında “devletin” kamusal/toplumsal sorumluluğu var.

“Oturulan” o koltuk sorumluluk ister.

Halkın vekilliğini yapmak ciddi iştir.

Seçim döneminde verilen sözler vekillik ve iktidara geldiğinde nedense unutulmakta.

Mevcut tüm iktidarlar yol, baraj, fabrika, liman, havaalanı, okul hatta en büyük adliye en büyük cezaevi yapma başarısı gösterdiklerini övünerek açıklarlar.

Hatta birçokları kamu iktisadi kuruluşlarını özelleştirip sattıkları için övünürler.

Devleti yönetmek iktidar olmak hem seçmenleri hem de vatandaşlarına hizmet etme başarısını göstermek kolay değil.

İktidarda bulunan parti tarım ve sanayicinin üretimine balta vurup ithalatı arttırmakla övünebilir,

Eğitimi yaz boz tahtasına çevirmek ile, vakıf ve özel okullar açılmakla, “kpss”, “ygs” sınavlarındaki karmaşa ile eğitimde başarı yakaladığını sanmakla övünülebilir,

Bir o kadar da tarımı, hayvancılığı ve sanayiyi koruyup geliştirmekle üretime destek vermesi gerekir.

Bir de dış alım yaparak üretimi durma noktasına getirmekle de övünmeli değil mi?

Emekliye aldığın maaşa şükret.

Özürlüye iş bulup çalıştığına şükret.

Öğrenciye okuduğuna şükret.

İşçiye, memura, köylüye, esnafa, sanayiciye kısaca vatandaşa yaşadığına şükret demek de.

Şükret demek onurluluk ise bu onur onun olsun demeli mi?

Vatandaşla iç içe olduğunu söylese bile koruma ordusu ile gezip koruma önlemleri neden alınmakta?

Vatandaşa haklarını arama ve sorgulama bilinci vermeyip avuç açma, biat etmeyi öğretme, kendinde ise kul hakkı yemeyi, yalan söylemeyi bir meziyet olarak görmekte.

Vatandaşına iş bulup kendi yemeğini yapmasını sağlamak,

Ülkedeki üreticinin haklarını koruyup üretim ve pazarlamasına destek vermeli.

Sormak gerek her ilde üniversite kurup eğitim ve öğretimin yanında sağlığı parasız mı yaptın?

Kanallar açmayı, köprüler kurmayı, kamu kurumlarını özelleştirmeyi yakınlarına ihaleler vermeyi, vatandaşlarını birbirlerine düşürmeyi, bin yıllardır konuşulan dili yasaklamayı, insana inancı ve güveni yok etmeyi, çalmayı, çırpmayı ve sövmeyi bir meziyet haline getirmeyi övgüyle anlatmakta.

Evet, halkımız bu sefer seçimde ve yaşamında cennette o güzelim elmayı yiyen “Âdem ve Havva” olmasın ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi