Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Sezai Sami'den bir sevdalının anısı (2)

Sendikal örgütlenme konusunda bilgili ve deneyimli olan bu kişiler hem bu işyeri hem de bölgede sendikal ve sınıfsal mücadeleye hız verilir. Bir kamu kurumunda hem çalışıp hem de okuyan ve bu süreçte sendikal bilgi ve tecrübesi olan ortak bir dostlarını da bu örgütlenme işinin içine katarlar.

Aynı dönemde bu bölgede “sol örgütler” içinde birbirlerine tahammülsüzlük sınıf dışı tavırlar alenen hat safhaya çıkar. “Sol” örgütlerin (!) birbirine tahammülsüzlüğü silahlı çatışmaları doğurdu. Onlar bunu sol adına yapıyormuş gibi görünmekte. Sol içi çatışmalar da artık kan da akmaya başlar. Oysa bu durum sınıfsal açıdan doğru olmayıp suçtu. Bu suçu işleyenler ne işçi sınıfı ne de devrim ve sosyalizmle alakaları vardı. Yapılan hareketin sınıfsal temelde suç olduğu tanınmadıkça ve tanımlanmadığı için tekrar eder. Hatta daha şiddetli ve artarak sürer.

Halkevi yöneticileri, Karadeniz’in doğusu, Kars ve Ardahan’dan gelen işçi ve öğrenciler ile tanışır. Sorunları dinlenir ve neler yapılacağını birlikte karar alırlar. Bu topluluğa yanlarında gelen Ali adlı kişiyi de tanıştırılır. Artık bu kişi bunlarla irtibatlı kalıp ilgilenecektir. Tanışılan bu kişilerle ileriki günlerde görüşmeler devam eder.

Ülkede ekonomik kargaşa, politik kargaşa ile birleşerek devletin şiddeti desteklediği ortamda toplumun örgütlü mücadelesine bile tahammülü yoktur. Egemen güçler devleti yönetememekte, yönetilenlerde örgütlü bir tavır gösterememekte. İşte o günlerde bu bölgede “emek ve özgürlük” temelinde işçi ve öğrenci gençliği örgütleyip kaynaştıran kişi Osman Mehmet Önsoy gözaltına alınır. Devletin güvenlik kurumunda insanlık dışı işkence sonucu öldürülür.

Kamu kurumunda çalışan dostumuz işyerine yakın Fatih ilçesi “Atikali” semtinde okul ve askerlik arkadaşı Ahmet Güler aracılığı ile kiralık ev bulur. Dün olduğu gibi bugünde bekâra kiralık ev verilmiyordu. Ev kiralayabilmek için evli veya evlenecek çift olmak gerekiyor. Aklına Sefaköy bölgesinde görüştüğü o narin kız gelir. Ev sahibiyle görüşmeye birlikte gider. Ev sahibi iş ve mesleğini öğrenince sorun olmaz ama “yanında ki bayan eşiniz mi” sorusuna gülüşürler. El ele tutuşurlar “nişanlıyız” derler. Evi tutarlar depozito ve iki aylık kira ödemesini peşin verirler. Evin anahtarını çilingircide çoğaltıp alır, acil bir durumda gelmesi için adresi deftere yazar.

Zaman hızla akmakta 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi yapılır. Yasaklar ve kısıtlamalar hızla başlarken iktidara şirin görünmek isteyen kişi ve kurumlar ihbar ve ispiyon furyası birden artar. Ev ve işyeri aramaları baskınları ve gözaltılar hızla çoğalır. Aynı soyadı taşıyan akrabası gözaltına alınır. Çok geçmez göz göze gelip gülüştükleri, el ele tutuşup ardından “nişanlıyız” diye birlikte ev tuttukları kişide bu sürede gözaltına alınmıştır.

Aradan günler geçer haber alamaz. İktidara gelen faşist askeri darbeciler gözaltı süresini uzatır onbeş günden otuz güne, sonra da doksan güne çıkarılır. Birlikte tuttukları eve gidemez ama evin adresini ve anahtarını ailesine teslim eder. Tutuklandığını gazete ve televizyondaki haberden öğrenir. 12 Eylül’ün ceberut iktidarı yasak, baskı, cebir ve şiddet politikasını her geçen gün daha da arttırarak uygulamaya başlar. Danışma meclisi kurulur, kaldırılan anayasa yerine yenisi yapılır. Baskı ve şiddetle anayasa oylanır. Okuluna o yıl devam edemez. Ailesinin desteğiyle bir devlet kurumunda çalışmaya başlar.

Günler baskı, yasak ve kısıtlı sosyal yaşamla devam eder. Cezaevindeki akrabasından haber geldiğinde kulağı kiriştedir. Devamlı olmasa bile o’nun ailesine ziyarete gider. İhtiyacı olup olmadığını sorar. Bu süre içinde o’nun yargılandığı dava sonuçlanır; savcının talep ettiğini mahkeme heyeti en ağır cezadan hüküm verir. İdam ve müebbet cezası alanlar yüksek güvenlikli Sağmalcılar 2 Özel Tip cezaevine gönderilir. Seçimler yapılır, yeni meclis açılır yeni hükümet kurulur ve mecliste idamlar oylanıp asılmalar devam eder.

Bir gün işyerinde müvekkillerinin davalarını takip eden Avukat Hamiyet Arıkan ile tanışır. Bu kişi Ali’nin ailesinin yakından tanıyan biri olduğunu öğrenir daha samimi görüşürler. Avukatın önerisi ile ailesiyle birlikte cezaevine ziyarete gider. Aynı soyadı taşıyan akrabası ile görüşme adı altında aynı görüşme zamanında ziyaret etmeye karar verir. Ali’nin ailesi ile bu durumu konuşur, sevinir ve kabul ederler.

Birlikte cezaevine görüşe giderler, sıra gelene kadar neşeli muhabbetleri güzel geçer, hayaller kurarlar. Ziyarete gelen hemen herkesin adları okunur ama onların adları okunmaz. Yetkiliye durumu sorarlar, hastaneye gittiği için görüşme olmaz.

O’nu görmek, yıllar öncesi gibi göz göze gelip bakışmak ve yanında getirdiği kazak ve çamaşırı eliyle vermeyi ne çok istemişti. Yıllar sonra birbirine söyleyecekleri ne çok şeyleri birikmişti, olmadı. Getirdiklerine hüzünle bakarak görevli askerin verdiği küçük kâğıda kendi ile o’nun adını yazarak verir. Ağlamaklı olarak sevdiğinin ailesiyle birlikte görüş yerinden uzaklaşırlar.

Ali’nin ailesi zaman zaman ziyaretlerine gelen bu kızı sevmeye başladı. Bir de neden geliyor diye kendilerine sormadan edemediler. Bunu bir daha ki gelişinde sormaya çalışırlar. Yine bir ziyarete geldiğinde;

“Oğlumuzun arkadaşları geldiğinde ya da cezaevinden mektup geldiğinde hüzünlü oluyoruz. Ama sen geldiğinde ise biz mutlu oluyor seviniyoruz. Annen baban kardeşlerin nasıl, eşin var mı iyiler mi?”

“Narin” kızımız için bu sorulara yanıt vermek kolay, kolay da nasıl bir yanıt vermeli diye düşünür.

İster istemez kaçamak yanıt verir;

“Annem babam ve kardeşlerim iyi.

Hatta yan komşunuz ile akrabayız.

Hem, ailenizin bir ferdi olan Ali ile cezaevine girmeden önce tanışıyorduk.

Size gelmem ona geliyor olmam demektir.”

Ali’nin ailesi bu durumu bir ziyaret sırasında ona anlatır.

Aldıkları yanıt ise kısa ve nettir;

“İdam mahkûmuyum. İdam olmasam bile uzun bir süre cezaevinde kalacağım bir gerçek. Bunu anlatın. Karar kendisinin” der.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi