Üç ‘Y’ler yok edilecekti artmaya başladı…

Ülkemizi yöneten Cumhur İttifakının ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ana gövdesini oluşturan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 yılında seçimlere girerken üç Y ile mücadele edeceğini vaad ederek iktidar olmuştu.

Bilindiği gibi üç Y7nin ne olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Bunlar Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar dan oluşan 3Y formülü idi.

Bu durum parti kurulurken gömlek değiştirdiğini ülkeye refah, huzur ve adında olan adaleti getireceğini açıklayan partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan milleti kucaklayacağını da açıklayıp partisine liberal, sosyal demokrat ve değişik inançlardan milletvekili adayları da göstererek iktidar oldu.

Ancak bilindiği gibi şiir okuduğu için hapis cezası aldığından kendisi milletvekili seçilemedi. Daha sonra iktidar olan partinin Genel başkanının Parlamento dışında olmasının uygun olmayacağı anlayışıyla ve o zaman Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da girişimleri ve desteği sonrasında kanunda değişiklik yapılarak Siirt Seçimlerinin yenilenmesi sonucunda Recep Tayyip Erdoğan oradan Milletvekili seçilip Parlamentoya girmesi sağlanmıştı.

2007 den sonra

Tayyip Bey parlamentoya girdikten sonra Başbakanlığa başlamış ve 2007 yılında yapılan seçimlere kadar partinin uygulamaları ülkenin geneline uygun görülmüş ve seçimlerde de bu vesile ile iktidarına devam etmiştir.

Ancak 2002-2007 arasında uygulanan program seçimlerden sonra değişmeye başlamış ve önce çıkarılan Milli Görüş gömleği tekrar giyilerek parti ve parlamentodaki liberal ve demokratlarla değişik inançtaki kişiler partiden tasfiye edilerek yola devam edilmiştir.

Devam eden ve günümüze kadar gelinen süreçte başlıkta belirtilen üç Y formülü unutularak başka uygulamalara geçilmeye başlanmış, hatta o zamandan itibaren parti adeta tek adam sistemine dönüşmeye başlamıştı.

Dolayısıyla doğruda olsa yanlışta olsa Tayyip Bey'in icraatına parti içinden ses çıkmamaya başladığı gibi muhalefetin çabaları da dikkate alınmaması ve duymamaya başlanmış hatta muhalefet yok kabul edilerek icraatlara devam edilmiştir.

Hükümetin icraatlarını destekleyen medya oluşturulmaya ve yatırımlarını gerçekleştirecek şirket ve holdingler kurulmaya başlanmış ve zaman ilerledikçe hakimiyet hükümetin talepleri doğrultusunda bu kuruluşların eline geçmiştir.

Bilindiği gibi yandaş adı verilen gazeteler toplu halde aynı manşetleri attığı gibi ülke için yapılan yatırımların tümü hükümetin isteği şirketlere verilmeye başlanmış ve halen devam etmektedir. Bu alanda yolsuzlukların olduğunu ileri süren ve bu konularla ilgili gensoru veren muhalefetin tüm talepleri ret edilmiş ve edilmeye de devam etmektedir.

Yoksulluk

Bahsedildiği gibi bitmek yerine her geçen gün artmış ve artmaya devam etmektedir. Ben 60 darbesinde ilkokul 5. Sınıftaydım. Yani 60 yıldır ülkemde nelerin olup bittiğini hemen, hemen yaşadım ve biliyorum. Bunca yılda hiç bu kadar pahalılık yaşamadığım gibi halkın bunca yoksulluk çektiğine de tanık olmadım. 60 yılından bu yana yaşanan ekonomik krizlerin içinde oldum ama hiçbir dönemde mesela 94-95 krizin de enflasyonun üç haneli rakamlarda olduğu günlerde bile, domatesin bir zaman 7 TL.yi geçmemişti. Günümüze baktığımızda yoksulluğun artığını ve herkesin yaşadığını, kiraların bu kadar arttığını emlak fiyatlarının bu kadar yükseldiği hiçbir dönemi yaşamadım. Asgari ücrete yüzde 50 civarında zam yapılmış olmasına rağmen ilk 3-4 ayda yapılan zamların tamamen yok olduğunu yaşayan herkes bildiğine göre, yoksulluk devam ediyor demektir.

Yasaklar

2002 den sonra adında Adalet olması nedeniyle güvenilip iktidar partisinin demokrasi, özgürlük, refah, huzur getireceği beklenirken bu durum kısmen 2007 yılına kadar uygulandı. Sonrasında ne olduysa birden yavaş yavaş her şey ters döndü. Yasaklar kalkacağı yerde artmaya ve giderek dozunu yükseltmeye başladı.

Parti içinde tek adamlığa alışan AKP, daha sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini gündeme getirerek yapılan oylama sonrasında kabul edildi ve partisinde tek adam olan ve sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen Sn. Erdoğan Türkiye de tek adam oldu. Bu süreçten sonra kendisini eleştiren herkes için davalar açılmaya ve çok sayıda insan mahkum olmaya başlandı. Muhalefetle memleket konularında müşavere yapmak yerine bildiğini yapmaya ve önerilen yararlı ya da yararsız olan tüm öneriler ret edilmeye başlandı. Hemen her şeye yasak gelmeye başladı. Bakanlarımız kendiliğinden karar almak yerine Cumhurbaşkanımızın söylediklerini uyguladılar.

Alınan yasaklarda hafızaları yenilemek için eskilere gitmeye gerek yoktur. Çok yakında Eskişehir'de yapılacak müzik şölenine yasak geldi. Rize’de çay üreticilerinin toplu halde dilekçe vermelerine yasak geldi. Önceleri Mersinde CHP’nin yapacağı mitinge istediği alanda yapmasına yasak geldi, Gaziantep’te DEVA Partisi'nin yapacağı miting için istedikleri meydan verilmedi. Birçok STK’nın Haksızlıklarını açıklamak için yapacakları basın toplantılarına yasak geldi. Kadınlar gününde yürümek ve İstanbul Sözleşmesini savunmak isteyen kadınlara yasak geldi gaz sıkıldı. Emeklilerin taleplerini söylemek istemeleri yasaklandı. Geceleri müzik yasağı devam ediyor. Muhalefet sözcüsünün söylediklerini yayınlayan TV’lere ceza yağdırıldı. Bu durumda Parlamento görüşmelerinde birbirlerine hakaret eden ve aşağılayan milletvekillerinin söylediklerini yayınlayan TRT 3’e ceza verilip verilmeyeceğini de merak ediyorum.

Ve son olarak CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasak geldi. Daha ne tür yasaklar gelecek, sırada kimler var bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi