Aşkın Kimyası ve Aşkın Hakikati

Aşk dediğimiz duygu durumu, cinsel istek hormonları olan testesteron ve östrojen, motivasyon hormonu olan dopamin, mutluluk hormonu olan serotonin, sadakat, bağlanma ve umut hormonu olan vazopressin ve oksitosin, stres hormonu olan kortizol ve de stres, heyecan hormonu olan adrenalinin artmasıyla oluşan bir hormonal durum paketinin bize yansıyan halidir. Birisi karşısında bu hormonların artması aşık olduğumuz kanısına varmamızı sağlar.

Zamanla bu hormonlardan bazıları azalmaya başlar ve aşkın bittiğini düşünürüz. Ancak aşk yerini sevgiye bırakabilir ya da en başta aşkı değil sevmeyi seçmiş olabiliriz.

Sevgide aşk gibi stres, heyecan, cinsel istek hormonları baskın değildir. Zamanla kurulan bir bağla oluşmaya başlar. Gerçekten tanıma, içini görme ve anlama, güven duyma, paylaşımların artması, ortak zevklerin olması ya da ortak noktalarda buluşabilmektir... Aşk ile başlayan bir hali, zamanla tanıyarak sevgiye dönüştürebilirsiniz.

Yukarıda bahsettiğim gibi aşk, hormonların etkisiyle olan bir durumdu. Kadınlık hormonları yüksek olan bir kadın doğası gereği erkeklik hormonları yüksek olan bir erkeğe çekilecektir. Bazı problemli ilişkilerde bu noktada başlar. Çünkü kendinden emin, ayakları yere basan, kendini bilen bir kadın bile yanlış erkeğe kapılabilir. Bunun sebebi o yanlış erkeğin yüksek maskülen enerjiye sahip olmasıdır. Bu yüzden derler ki “Kadınlar hep iyi erkek ister, ama gider hep kötü çocuklara aşık olurlar.” bunun asıl sebebi iyi erkek dedikleri erkeklerin yüksek oranda feminen hormonlar ve enerjiler taşımasıdır. Bu sebeple de daha pasif, daha az sahiplenici ve koruyucu, daha kadınsal özellikleri yüksek olması, kadının onu tercihleri arasında görmemesine yol açar.

Yalnız burada efeminelik ya da biseksüellikten bahsetmediğimin altını çizmeliyim, kadınsal özellikleri baskın olan heteroseksüel bir erkekten bahsediyorum.

Kadınlarsa erkeklik hormonları yüksek bir eş ararlar. Ve bu tip erkeklerin de babalarından, toplum ve etraftaki rol modellerinden kaynaklı olarak genellikle çapkın, sert, manipülatif, şiddet eğilimli, yarı yolda bırakan erkeklerden çıktığı inancına sahiptirler. Evet kısmen bu doğrudur da. Kendi gerçekliğimizi yarattığımız bir evrende bunu da yaratmış olmamız şaşırtıcı değildir.

Ve ardından sevgilicilik ya da karı-kocacılık oyunları başlar. Kurallar koyulur. Başkasına bakmayacaksın, başkasıyla konuşmayacaksın, sabah kalkınca günaydın mesajı, gece iyi geceler araması, gün içinde adım adım verilen hesaplar, hayatında benden başkası olamaz çünkü senin artık bir sevgilin var baskıları..

Peki bu kurallara nereden geldik? Mış gibi yapmaya alıştığımız hayatımızdan tabi ki. Elde edemediğimiz her şeye mış gibi yapar olmadık mı?

Aşk ve sevgi öyle yüksek frekanslı, öyle güçlü duygular ki bu kuralların koyulmasına en gerek olmayan haller de bu hallerdir aslında.

Gerçek sevgiyi yaşayan bir çift birlikte varolduklarını, birlikte büyümeye devam ettiklerini hisseder, sadece o ana, birlikte oldukları ana odaklanırlar. Mış gibi yapma hallerine gerek duymazlar.

Bunu zorla yaşamaya çalışanlarsa sırasıyla şu duyguların esiri haline gelmeye başlarlar; ilk görüş, hoşlanma veya aşık olma, ardından görüşmeye başlamalar, birlikte yaşanılan anlar..

Sonra kısa süre içinde kadın mutluluğu tattığı ve bu hormonlarda kalmak istediği için bu birlikteliğin bozulmasından korkmaya başlar. Ve çok hızlı bir şekilde sevgilicilik oyununa girer. Sana yemek yaptım, sana masaj yapayım, sana kazak ördüm, senin evini temizledimler.. bu dönem peş peşe gelmeye başlar. Çünkü bu yaptıklarının hepsi erkeğin gözünde bir daha bulunamayacak, eşi benzeri olmayan bir kadın imajı çizmek içindir. Adamın gözüne gözüne sokmak ister tüm yaptıklarını “Bak hayatım senin en sevdiğin yemeği ellerimle yaptım.”...

Altında yatan mesaj genellikle “Sevgili kalabilmek için elimden geleni yapmaya, sana hizmet etmeye hazırım, lütfen bunun farkına var, beni öv, 'sen bir tanesin' de ve beni rahatlat.”tır.

Erkekler ise düşündüğümüz kadar algısı düşük varlıklar değiller, tabi ki bunların ne için yapıldığının inanın bana farkına varıyorlar. Ve istenilen mesajı kadına verse de “Oo senin eşin benzerin yok, bak bak neler yapmış benim için” diye sevgi pıtırcığı halinde gibi görünse de içten içe çoktan olayı çözmüş, senin bir ilişki kurmak ve onu yürütmek için her şeyi yapacağını ya da kabul edebileceğini anlamıştır. Bu noktada sana o duymak istediğin tatlı sözleri söyleyip, kendi hayatına da bakmaya başlar. Kadın evlilik hayallerine girişir, ve sübliminal mesajlarla adamda algı oluşturmaya çalışır. Bunu yemeyen ve büyük ihtimalle zaten hayatında ya da aklında başkaları olan adam bir an önce olay mahalini terketmeyi düşünmeye başlar. Bu onun kötü bir insan olduğunu göstermez. Bu onun sıkışmışlık duygusu yaşadığı gösterir. Ve onun sevmekten ve sevilmekten korkma kodlarının olduğunu gösterir. Aynı şekilde kadının da bir an önce sevgili olalım, evlenelim çabası onun kötü birisi olduğunu göstermez, onun kaybetme korkusu, yalnız kalma ve sevilmeme korkusu kodlarının olduğunu gösterir.

"O zaman hiç sevgimizi göstermeyelim, hiç yemek yapmayalım mı?" diyeceksiniz. Olay bu değil ki..

Olay içinizden geldiği gibi olmaktır. Yani -gibi olmak değil, OLMAKtır. O gün gerçekten ona bir sürpriz yapmak istemişsinizdir, yaparsınız. Sevgi jestleri her zaman güzeldir. Bir karşılık bekleyerek ve mış gibi yapılmıyorsa..

Gerçekten aşkta, sevgide olan bir insan, onu çok sevdiği, onun sesini duymak istediği için sabah kalkınca arar. Yani bir ilişkideyim ve aramam gerek diye değil. Ya da gerçek sevgide olduğu için, kalbini bu kişiyle doldurduğu için başkasıyla bir ilişkiye girmeye gerek duymaz; yapamaz zaten. İlişkidesin bu yüzden aldatamazsın kuralıyla değil. Gerçek sevginin bir kurala ihtiyacı yoktur. Gerçek sevginin bir imzayla tapulaşmaya ihtiyacı yoktur. Her şey içtenlikle akışında gelişir. Ama bir kişi sizi aldatıp, gözü hep dışarıda olup, ilişkiye hiçbir şey katmayıp, birlikte ilerleme çabası olmayıp, sırf lafta bunları söylüyorsa bunun sadece -mış gibi ilişkilerden olduğunu anlamanız gerekir. Ve kendinize olan saygınız ve sevginiz sebebiyle oradan hemen uzaklaşmanız faydanızadır.

Bu durum içinde kalmaya ısrar ediyorsanız bu sizin aynı kodlarda tıkanıp kaldığınızı gösterir. Bu kodları kırmak için öncelikle kendinizi tanımayı ve kendinize güvenmeyi öğrenmeniz gerek. Siz daha kendinizi tanımıyorken ve keşfetmemişken, kendisinin kim olduğunu bilmeyen bir insanla nasıl gerçek aşkı yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Mış gibi olmayan bir ilişki yaşayabilmenin tek yolu “5 adımda aşık et, giden sevgiliyi geri döndür.” gibi klişe ve bir yararı dokunmayan taktikleri bırakmak -çünkü bunlara bel bağladıkça siz hala kendinizi mış gibi bir ilişkide tutuyor olacaksınızdır; asıl yol “Kendini Aramak ve Tanımak”tır.

Kendini bulduktan ve potansiyelini keşfettikten sonra senin potansiyelinde bir erkek, rezonans alanına girer zaten. Hem de aklındaki gibi maskülen enerjide olan ama aynı zamanda şefkatli, kucaklayıcı, hem eş, hem yoldaş, hem baba gibi olabilecek bir karakter olarak. Tıpkı senin sadece erkeğe, iyi kız imajı çizmek için sevgi pıtırcığı halin gibi değil de; bunun yerine hem eş, hem yoldaş, hem de gerektiğinde anne gibi olabildiğin bir karakterle. İnanın bana bu karakterin hep ince bir ses tonuyla, sevimli, küçük kızlar gibi konuşmasına ve hep erkeği mutlu etmeye odaklanmasına hiç ihtiyacı yok. Gerektiğinde kavga da eden, hakkını da arayan, kendini ezdirmeyen, bağıran, ağlayan, içinden geldiğinde erkeğin mutlu olması için çaba harcayan güçlü bir karakterdir o.

İçinde bir tanrıça olduğunu, senin bu dünyaya kimseye yaranmak için gelmediğini, kendi tekamülünü yaşamaya geldiğini unutma. Ve bu yolda seninle yürümek isteyen bir erkek de hayatına hoş gelir, sefa getirir..

Sevgi kelimesi özünde nedir bilir misiniz? Muhabbettir. Arapça muhabbet sözcüğü sevgi, sevme, ahbaplık demektir. Karşılıklı sevgi anlamına gelen “Hubb” kökünden gelen bu kelimeyi biz ne kadar günümüzde keyifli sohbet gibi kullanıyor olsak da, kökeni sevgidir. Yani gerçek sevgide olduğun kişiyle, gönülden muhabbette olabilirsin.

Kurallar koymaya, aşkı sevgiyi bir forma sokmaya çalışmayın, muhabbette ve akışta kalın. Sıkışmışlık hissetmeyen erkek zaten aynı frekanstaysanız gül gibi açar. Siz de yalnız kalma ve sevilmeme kodlarınızı kırdıysanız özgürce ve içinizdeki tanrıçanın yansımasıyla sevginizi gösterirsiniz. Birlikte çiçekler açar, ağaç olur, kök salarsınız belki de..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dilé Luna Arşivi