2 Temmuz'un ardından

Biliyorsunuz çok değil bir hafta kadar önce 2 Temmuz 1993 Madımak Katliamı'nın yıldönümüne tanıklık etti. Orada gözü dönmüş ve insanlıktan çıkmış canavarlar tarafından öldürülen bu ülkenin aydınlarını andık, saldırıyı lanetledik ve olup bitenleri anımsattık...

Bugün, bu sıcak yaz gününde; o gün kaybettiğimiz insanların bazılarını bu köşede anmak ve onlardan söz açmak istedim.

Hepimiz biliyoruz ki; Madımak Oteli’nde gerçekleşen katliamda, Türkiye’nin ileri değerlerini temsil eden düşün ve yazın insanları, halk ozanları yaşamını yitirdi. Türkiye, 2 Temmuz 1993’te en karanlık günlerinden birini yaşarken, aydınların katledilmesi nedeniyle büyük bir birikimini de kaybetti. Ancak aydınlar, geride bıraktıkları eserlerle ölümsüzleşti.

Şair Sennur Sezer’in “Asım, Nesimi, Behçet, Asaf, Uğur, Metin ve ötekiler için” diyerek adadığı “Anılarına” isimli şiiri de tam bu ölümsüzlüğe vurgu yapar:

“Kuş seslerini getiriyorum.
Çiçek kokularını
ağıt yerine.

Adlarını biriktiriyorum kuşların
otların gürleşen yeşilini
çorak genişledikçe
örtmek için külleri.

İnanmıyorum yok olduğunuza
yüzünüz düştükçe sözcüklere
hep kanayacak bir soruyla:
“Küllerinden doğarmış Anka
tüyüyle mi yazdınız adlarınızı…”


Asım Bezirci'den söz açalım
1927'de Erzincan’da doğan inceleme yazarı, eleştirmen Asım Bezirci, 1950'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Aynı yıl Gerçek gazetesinde fıkralar yazmaya başladı. Çeşitli dergilerde Halis Acar adıyla yazıları yayımlanan Bezirci, 1960'tan sonra kendi adını kullandı. Bezirci, nesnel-gerçekçi eleştirinin öncüsü olarak kabul edilir. Yazar Adnan Özyalçıner'in anı ve biyografi niteliğindeki “Edebiyatın Kırk Ayaklı Karıncası Asım Bezirci” kitabı Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanmıştır. Rıfat Ilgaz, Asım Bezirci'nin yakın arkadaşıdır. Adnan Özyalçıner, iki ismin dostluğunu şöyle anlatır: “Onların arkadaşlıkları, dostlukları, kardeşlikleri yaşamları boyunca sürdü. İkisi de emekten yana, insan hak ve özgürlüklerinin elde edilmesinin peşindeydi. İkisi de edebiyatta, sanatta olsun, yaşamda olsun harcanan bunca emeğin, bunca çalışıp didinmenin çekilen bütün acıların uygarlığın yükselmesi/yükseltilmesi için olduğuna inanıyordu.” Rıfat Ilgaz, 2 Temmuz’dan sadece 5 gün sonra, 7 Temmuz günü yaşamını yitirmiştir.

Önemli bir isim Behçet Aysan
1949 yılında Ankara'da dünyaya gelen Şair ve Tıp Doktoru Behçet Aysan, Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi'nde okudu. 1968'de Ankara Tıp Fakültesi'ne askeri öğrenci olarak girdi. 12 Mart döneminden sonra politik nedenlerle eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Ankara'da psikiyatri ihtisası yaptı. SSK Yenişehir Dispanseri'nde psikiyatrist olarak çalışmaktaydı. Behçet Aysan’ın babası da şair Edip Aysan'dı. Kızı Eren Aysan da şairdir. Ölümünden sonra Türk Tabipleri Birliği tarafından adına şiir ödülü verilmeye başlandı.

Bir derya idi Metin Altıok
14 Mart 1941 İzmir Bergama doğumlu olan Şair Metin Altıok, Karşıyaka Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe okudu. Bingöl Lisesi'nde ve daha sonra sürgün olduğu Bingöl'ün Genç ilçesinde felsefe öğretmenliği yaptı. Altıok, Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesiydi. Sivas Katliamı’nda ağır yaralanan Altıok, komadan çıkamayarak 9 Temmuz 1993'te hayatını kaybetti. Altıok’un Kavaklar şiiri, Onno Tunç tarafından bestelenmiş ve Sezen Aksu tarafından yorumlanmıştır. Aksu bu eseri vefatından sonra Metin Altıok'a adamıştır.

Türkülerin güzel sesi Nesimi Çimen
1931 Adana Saimbeyli doğumlu olan Halk Ozanı Nesimi Çimen, sonrasında Kayseri Sarız’da bir köy ağasının yanında çalıştı. Nesimi Çimen ağanın kızı Dilber’e aşık olunca, birlikte Elbistan’ın Sevdili Köyü’ne kaçtılar. Anadolu Aleviliğinin yaşandığı bu bölgede uzun süre kalan Çimen, sonrasında ailesiyle beɾabeɾ Osmaniye’nin Кadiɾli ilçesine göç etti ve burada Yaşar Kemal ile tanıştı. Yaşar Kemal’in yardımıyla İstanbul’a gelip fabrika işçiliği yapmaya başlayan Çimen, greve çıkan işçilerin başına geçince işten atıldı. Kalacak yeri bile olmayan Nesimi Çimen, Yaşar Kemal’i bulmak için Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) gitti ama bulamadı. Kendisine binada kalmaası teklif edilince bir süreliğine TİP binasında kalmaya başladı. Sonrasında ailesiyle birlikte İstanbul, Zeytinburnu'nda bir gecekonduya yerleşti. Nesimi Çimen, İstanbul’da entelektüel bir çevre edindi ve edebiyat ve sanat dünyasının önemli isimleriyle dostluklar kurdu. Zeytinburnu’daki evinde sık sık konaklayanlar arasında Yaşar Kemal, Atıf Yılmaz, İlhan Selçuk, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar, Harun Karadeniz, Yılmaz Güney, Mahzuni Şerif, Aşık İhsani, Emekçi ve Ali Özgentürk gibi isimler vardı Nesimi Çimen türkülerini cura ile söyledi ve bu konuda ün kazandı. Nesimi Çimen Balet ve müzisyen Mazlum Çimen'in babasıdır. Torunu Saki Çimen de piyanisttir. Barış Güvercini türküsünde, ‘Dostluklar kurulsun insanlar gülsün, son bulsun savaşlar, kimse ölmesin’ diyen Nesimi Çimen aynı zamanda bir barış insanıydı. “Ruhumda Sızı” eseri, Çukur dizisinde Ender Balkır tarafından seslendirilmesinin ardından oldukça popüler olmuştur. Balkır Evrensel’e verdiği röportajda, “Türkü seven herkes Nesimi Çimen’i zaten bilir, burada önemli olan türküleri ve Nesimi babayı bilmeyen gençlere ulaşmaktı” demişti.

Hasret Gültekin'e hasretiz
1 Mayıs 1971’de, Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Han köyünde doğan Hasret Gültekin bağlama virtüözü, besteci ve söz yazarıdır. Sazı 6 yaşında çalmaya başladı. On bir yaşında sahneye çıkan Gültekin, Kadıköy Anadolu Lisesi’nden ikinci sınıfta ayrıldı. 1987 yılında, ilk çalışması “Gün Olaydı” adıyla Diyar Müzik Yapım tarafından yayımlandı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması’nda 1987 yılında verdi . 1989 yılında, “Gece ile Gündüz Arasında” adlı ikinci çalışması Saltuk Müzik Yapım tarafından yayımlandı. Bu çalışma, onun ileride “Bağlama Devrimcisi” olarak anılmasına vesile oldu. Bağlamayı el ile çalma tekniğine farklı bir boyut kazandırdı ve albümdeki deyişleri bu teknikle çaldı. Sonraki süreçte ise şelpe tekniğini daha çok geliştirerek bu alana büyük katkılar sundu. 29 Ekim 1989 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine, “Genç Türküler” festivalinde Birsel Acar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. 1990 yılında aynı ülkede “Türk Haftası” etkinliklerine birçok sanatçı ile birlikte katıldı. Müzik yönetmenliğini üstlendiği resmi olarak ilk defa Kürtçe müzik yasağını delen “Newroz” adlı kaset, 1990’da önce enstrümantal olarak, sonra da Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un katılımıyla gerçekleştirildi. 1990 yılında, Şivan Perwer’in (Türkiye’de, resmi olarak Kürtçe müzik yasağını kaldıran) “Krivo” adlı karma kasetinin yayınlanmasına öncülük etti ve süpervizörlüğünü yaptı. 1991 yılında, “Rüzgarın Kanatlarında” adlı üçüncü çalışması Nepa Müzik Yapım tarafından yayımlandı. Kendisinin İlerici Müzik adının verdiği albüm, "Derman Sendedir", "Çeke Çeke", "Yaralı Ceylan" gibi eserlere yaptığı yeni düzenlemeleri içerir. Gültekin bu eserlerde deyişlerin özünü bozmadan batı müziği ritmlerini kullanır ve bugün bile halk müziğine getirdiği yeniliklerle anılır. Gültekin, genç yaşına rağmen Türkiye'nin en iyi bağlama sanatçılarından kabul edilir.
Gültekin, sayısız konserler verdiği ve Enel Hakk adlı yeni albüm çalışmalarına başladığı bir dönemde Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirdi. 13 Eylül 1993’de, yani Gültekin’in ölümünden 2 ay sonra oğlu Roni Hasret Gültekin dünyaya geldi. Hasret Gültekin adına Şirin Aktemur’un yazıp yönettiği “Hasret Gültekin Türkü Müzikali” 2020 yılı Mart ayında düzenlendi.
 

Unutulmaz bir isim

MUHLİS AKARSU
Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Minarekaya köyünde doğan Halk Ozanı Muhlis Akarsu, ilkokulu köyünde okudu. Köydeyken, cemlerde saz çalıp söylemeye başladı. Malatya'da ortaokulda okurken, ekonomik yetersizlikler nedeniyle ikinci sınıftan ayrıldı. Akarsu, 1970'li yıllarda söz ve müziği kendine ait olan ilk 45'lik plağı çıkardı. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Karacaoğlan, Aşık Veysel’den etkilenen Akarsu, çağdaşı Aşık Mahzuni Şerif'e ait pek çok eseri çaldı ve seslendirdi. 1980'li yılların başlarında Arif Sağ, Yavuz Top, Musa Eroğlu ve kendisinin yer aldığı Muhabbet Grubu'nun kurulması fikri Akarsu'dan çıktı. Bu grup, halk müziğinin gelişimine sunduğu katkılar bakımından önemli bulunur. Eserlerinde daha çok insan sevgisini, sevdayı, gurbeti, ayrılık acısını işleyen Akarsu, deyişlerinde yoksulluğa ve cehalete de isyan eder. Akarsu, 1980'li yıllarda türkülerinden dolayı üç yıl cezaevinde yattı. Muhlis Akarsu, Madımak Oteli’nde eşi Muhibe Akarsu ile birlikte katledildi.

Edibe Sulari büyük bir değerdi

1953 Erzincan doğumlu olan Halk müziği yorumcusu Edibe Sulari Ağbaba, Halk Ozanı Davut Sulari'nin en büyük çocuğudur. İsviçre’de yaşayan Edibe Sulari, sık sık Türkiye’deki Bektaşi etkinliklerine katılmıştır. Vasiyeti üzerine, Erzincan, Çayırlı'ya defnedilmiştir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi