Baz etkisine bel bağladılar

Bugün asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş. İnsanlarımız maaşıyla, ücretleriyle, aylıklarıyla bir şey alamaz olmuşlar. Her gün ev sahipleriyle kiracılar kavga ediyorlar. Her gün televizyonlarda bu haberler var. Saray ve şürekâsı ise, sabırsızlıkla Aralık ve Ocak ayını bekliyor. Olağanüstü beceriksizliklerinin geçen yıl Aralık ve Ocak aylarında neden olduğu, olağanüstü fiyat artışlarının, endekslerin dışına çıkmasıyla enflasyonun düşeceğini bekliyorlar. Geçtiğimiz yıl neden oldukları enflasyon tsunamisinin, bu yıl tekerrür etmeyeceğini umuyorlar. Ondan sonra da çıkacaklar taş atıp, kolları yormadan, “Enflasyonu düşürdük” diye caka satacaklar. Peki, ben buradan soruyorum, evlere gelen doğalgaz ve elektrik faturalarının tutarı düşecek mi? Hayır düşmeyecek. Benzin, mazot fiyatları bir yıl önceki seviyesine inecek mi? O da inmeyecek. Peynir, et, çay, simit ucuzlayacak mı? Hayır ucuzlamayacak. Hepsinin bu fahiş fiyatları baki kalacak, değişmeyecek. Hatta artmaya devam edecek.

Enflasyon en acımasız vergidir. Milletin cebini sinsice kemirir. Özellikle de dar gelirliyi, emeğiyle geçinen emekçiyi ve emekliyi ezer. Maaşını, ücretini kazancını pul eder. Acımasız  iktidar bir yandan milleti enflasyona ezdiriyor, bir yandan da her şeyi enflasyona göre ayarlarken, vergi dilimlerini değiştirmeyerek, zaten pul ettiği maaş ve ücretlerden, haksız vergi alıyor. Emekçinin satın alma gücü günden güne eriyor, daha yılın yarısı geçmeden, enflasyonun kuşa çevirdiği ücretler, üst vergi dilimlerine giriveriyor. Hükümet hayat pahalılığı altında ezim ezim ezdiği emekçiyi, yüksek vergi dilimleriyle bir daha eziyor. Bu durumdan sadece çalışanlar değil, işverenler de şikâyetçi. Ama sarayın kulakları duymuyor, gözleri de görmüyor. .

İleride iktisat tarihi kitaplarında, AKP li yıllar, “Türkiye’nin kayıp 20 yılı”ve “Kaçan büyük fırsatlar dönemi” olarak anılacak. Artık gençlerimizi nitelikli işlerle buluşturmanın, daha da önemli olduğu bir dönemdeyiz. 15-24 yaş arasındaki 3 milyon 245 bin gencimiz, bugün ne bir işte çalışıyor, ne de okuyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz, anasının babasının vereceği harçlığa bakarak günlerini evde geçiriyorlar. Ve bu alanda Türkiye OECD şampiyonluğunu hiç kimseye kaptırmıyor. Ben buradan ifade edeyim, eğer bir evde bir işsiz varsa, o evde küçük kıyamet yaşanıyor demektir. Bu ülkede 3 milyon 245 bin gencin evinde, 3 milyon 245 bin küçük kıyamet yaşanıyor. Zehir gibi gençlerimiz yoklukla, yoksullukla eziliyor. İşte Teknofest Karadeniz’de birinci olan bir gencimiz; maddi imkânsızlıklar nedeniyle, Erdoğan’ın elinden aldığı madalyayı, satmak zorunda kalmış. Açıkça ifade edeyim bu, sözün bittiği yerdir.

Sadece gençler değil, çocuklarımız da bu Hükümetin elinde açlıkla ve yoksullukla sınanıyor. Tarımın doğduğu bu mümbit topraklarda yeterince beslenemeyen çocuklarımızın bugün boylarının kısa kaldığını tartışıyoruz. Son 10 yılda, çalışmak zorunda kalan 616 çocuğumuz iş cinayetlerine kurban gitmiş, hayattan koparılmış. Önümüzdeki seçimden sonra, çocukların yatağa aç girmediği çağın gereklerine uygun eğitim aldığı, evlerinde ve okullarında huzur içinde büyüdüğü ferahlamış bir Türkiye’yi  özlüyoruz

Son yaşadığımız olaya bir bakalım. Türkiye, 1960’dan bu yana OECD’nin üyesi. OECD Rüşvet Çalışma Grubu, yabancıların dağıttığı rüşvetlerle mücadele için, Türkiye’nin verdiği taahhütleri, uzunca bir süredir yerine getirmediğini açıkladı. OECD Rüşvet Çalışma Grubuna göre, yabancıların Türkiye’de iş almak için dağıttığı rüşvetlerle mücadelede, kamu tüzel kişilerinin sorumluluğu, rüşveti ihbar edenlerin korunması ve soruşturma yürüten savcıların bağımsızlığı konusunda, çok ciddi açıklar var. Ve bu ülkeyi yönetenler, 2014’ten bu yana söz vermelerine rağmen, bu açıkları gidermek için hiçbir adım atmamış. Biz buradan soruyoruz, sekiz yıldır bu konuda neden hiçbir adım atmadınız? Kim elinizi tuttu? Neden çekiniyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Ekşi yemeyenin karnı ağrımaz. Rüşvetle mücadeledeki bu eylemsizlik, rüşvetçilere gösterilen bu tolerans, ülkemizin itibarına çok büyük zararlar veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi