Ekmeğe vergi var, faize yok!

1 ekmekte bile vergi oranı varken, faizlerde; lüks tüketim giderlerinde zerre vergi yok. Vergi hep milletin sırtında, yük hep milletin sırtında. Öyle ki garibanın 1 ekmeğine bile vergi koyuyorlar...

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin açıklamalarında daha çok "Rakamlar çok iyi. Gözlerimin içine bakar mısınız? Ne görüyorsunuz gözlerimde ? Gözlerimdeki ışıltıyı görüyormusunuz” sözleri hafızalara kazındı. Son yazıda buna yer vermiştim. Buraya da kaldığımız yerden devam edelim diyerek başladım. Birde son günlerde ortalık halay çeken gmbek atanlarla dolu da sorayım "11 lira olan Dolar kurunu bir hafta sonra 12 liraya  düşürmek(!) gibi gurur verici başarılarınıza 20 senedir alıştık da, sürekli artan döviz kurunun sebebi hani dış güçlerdi.?" var mı bir yanıtı alayım. 
Bugüne dek Nas diye diye, faiz lobisi diye diye en sonunda geldiğiniz nokta, “milyarlarca lira faiz geliri elde edenlerden dahi bir kuruş vergi alınmaması"oldu. Bundan sonra faizci  kazanacak, millet ödeyecek! Ekmeğe vergi, faizciye dolar garantili faiz. Öyle yağma yok. Bu işin sonu ne olacak bakalım. Ekmekten-sudan vergi alanlar, faiz lobisine yaptıkları bu kıyağı millete anlatmak zorundadır. Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, kur korumalı TL vadeli mevduat hesapları ile döviz hesaplarından dönüşüm kuru üzerinden TL'ye çevrilen hesaplardan elde edilen gelirlerde stopaj sıfırlandı. Bu kişiler kazançları üzerinden hiç vergi ödemeyecek.


 


Çok eski dostum arkadaşım bana önceki gün mesaj atmış yazımı okuyup ne demiş bakalım. "Son söz: Sevgilisine  “Senin gözlerinin içinde tüm Akşehir’i görüyorum” diyen aşığa; “Hemşerim iyi bak benim eşşeğimide görüyormusun” diyen Nasrettin hocadan olsun." Yaa dostlar ülkemizin hali tam da budur.Bakan tabi o tarihi konuşmada itiraflarda da bulundu. Örneğin ibret vesikası olarak boynuna dolayıp gezmesi gereken bir laf etti. Dedi ki Nebati "15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar büyük finansörler değil. Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar" Yaa dostlar küçük fırsatçılar sizi gidi siziler. Hepinizi Bakan Nebati gözlemiş. Oturup kaldınız mı şimdi. Öyle bakın bakalım kimler yolunu bulmuş bu işten. Dinleyin. Daha ne desin? Emeğini, alın terini, satın alma gücünü korumak için döviz alan vatandaşın nasıl çarpıldığını gayet güzel anlatmış Bakan. Erdoğan’ın sürekli harladığı dövizin ateşi, Bakanın tabiriyle “küçük yatırımcıyı” çarparak son buldu.O da şimdilik elbette. Bu Bakan Nebati'nin ilk bombası değil tabi Bütçe sırasında yaptığı konuşmadaki sözleri de anımsayalım. Bakan Nebati, Avrupa ülkelerinde asgari ücret ve kira fiyatlarından kıyaslama yaparak, “Berlin’de asgari ücret 1585 Euro iken şehir merkezindeki bir kira 1969 Euro, Amsterdam’da 1701 Euro ücret varken 2 bin 622 Euro kira, Paris’te 1555 Euro asgari ücret varken 2 bin 750 Euro kira, Türkiye’de yeni ücretimiz 4 bin 250 lira 40 kuruş, kira şehir merkezinde 1261 Türk Lirası” dedi. Gördünüz mü Dostlar. İstanbul'da, Ankara'da İzmir'de Antalya'da vasat bir kiralık ev 1262 lira örneğin.Bulursanız  haber verin tutayım.


 


CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “10-21 Aralık arasında TCMB net döviz pozisyonu yaklaşık 14 milyar dolar erimiş. Bunun neredeyse yarısı 20-21 Aralık tarihlerinde. Bu iki günde açıklanan bir müdahale yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu dövizler nasıl, kime, neden satıldı?” diye sordu.
CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, kur korumalı mevduat hesabı uygulamasının açıklandığı 20 Aralık gecesi ve sonraki gün olan 21 Aralık’ta Merkez Bankası’nın (TCMB) net döviz pozisyonundaki neredeyse 7 milyar dolara yakın bir meblağın eridiği açıkladı. Öztrak, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın; bu dövizin nasıl, kime ve nerede satıldığını açıklamasını istedi. Öztrak’ın sosyal medya hesabından Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın resmi twitter adresini de etiketleyerek yaptığı paylaşımlar şöyle:
“Bir yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı ve devlet yetkilileri Reuters'e konuşuyor. ‘Dolar kuru için 9 TL iyi olur’ diye yer işaret ediyorlar. Bir yandan da milyarlarca dolar döviz rezervi yakılıyor. Siz neyin telaşındasınız? Milleti ütmenin mi? Bir de üstünü örtmenin mi? 10-21 Aralık tarihleri arasında TCMB net döviz pozisyonu yaklaşık 14 milyar dolar erimiş. Bunun neredeyse yarısı 20-21 Aralık tarihlerinde. Bu iki günde açıklanan bir müdahale yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu dövizler nasıl, kime, neden satıldı?"


 


İkinci 128 milyar dolar vakası mı ? Kuru düşürebilmek için Merkez Bankası rezervlerinin harcanıp yeni bir 128 milyar dolar vakası yaratılmasından endişe ediliyor. Döviz kurundaki aşırı artışa uzun süre seyirci kaldıktan sonra bir gecede kur korumalı mevduat hesabına geçip bireysel tasarruflara dolar garantisi veren iktidarın Merkez Bankası rezervlerinden 7-9 milyar dolar sattığı belirtiliyor.


 


20 Aralık'ta sürpriz şekilde kur artışını garanti eden TL hesabı açıklandı. Açıklamayla birlikte 18 liraları aşan dolar kuru 12 liralara kadar geriledi. Kurun gerilemesinde halkın yeni modele güven duyup dövizlerini bozdurmasının, döviz hesaplarından çıkmasının etkili olduğu iddia edildi. Ancak devletin resmi verileri, Merkez Bankası'nın 20-21 Aralık tarihlerinde hem doğrudan hem de örtülü döviz satışı yaptığını, bankalardaki döviz mevduatlarında da düşüş değil aksine artış olduğunu gösterdi. Ekonomist Haluk Bürümcekçi, 20, 21 ve 22 Aralık günlerinde Merkez Bankası'nın toplamda 8.6 milyar dolarlık döviz satışı yaptığını belirtti. BDDK günlük verileri de bankalardaki dolar mevduatının azalmadığını, aksine arttığını gösterdi. Prof. Veysel Ulusoy da, sosyal medya hesabından, operasyonun planlı olarak halkın eli kolu bağlanarak akşam yapıldığını söyledi.

 


Yeni modelin tuttuğunu göstermek için Merkez Bankası (MB) rezervlerinin kullanılması 128 milyar dolarlık sürecin bir benzerinin yaşanabileceği endişelerini artırdı. Üstelik şu anda Merkez Bankası'nın kendi rezervleri eksi 55 milyar dolarda bulunduğu için kendisine ait olmayan parayı harcadığı da ifade ediliyor.


 


Hükümet temsilcileri, döviz kurlarındaki düşüşü, “yeni mevduat uygulamasını duyan bireylerin yoğun döviz satışına” bağladı. Ancak Merkez Bankası 20-21 Aralık günlerinde örtülü döviz satışı yaparken, bankalardaki döviz mevduatlarında düşüş yerine artış görüldü. BDDK verilerine göre, pazartesi günü yaklaşık 400 milyon dolar azalan yabancı para mevduatları, salı günü yaklaşık 1.4 milyar dolar arttı. TL mevduat ve katılım fonları miktarı ise yaklaşık 53 milyar TL geriledi.


 


Ekonomist Prof. Özgür Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, 20 Aralık günü dolar satanların açıklanmasını istedi. Demirtaş, “Neden son dakikaya kadar dolar/TL'yi azdıracak açıklamalar yaptınız? Sonsuz faiz son dakikada mı aklınıza geldi? Yoksa biliyor muydunuz yapacağınızı? Yapacaktıysanız, neden dolar/TL'nin 10 TL'nin üzerine çıkmasına izin verdiniz? Kimler 18 TL'den doları sattı. İsim isim açıklayın” dedi.


 


Dolar bu operasyonla düşünce sanki "Kurtuluş Savaşı" kazanılmış gibi Aktroller algı yaratmak istedi.Aslında olan şuydu: Şimdi şöyle; Hırsız 5 bin liramızı çalıyor, bir gece aniden 2 bin liramızı geri getiriyor ve biz o hırsızı kahraman ilan ediyoruz. Yani hırsızı üstüne birde alkışlıyoruz. Nas diye diye, faiz lobisi diye diye en sonunda geldiğiniz nokta, “milyarlarca lira faiz geliri elde edenlerden dahi bir kuruş vergi alınmaması"oldu. Bundan sonra faizci  kazanacak, millet ödeyecek! Ekmeğe vergi, faizciye dolar garantili faiz. Öyle yağma yok. Bu işin sonu ne olacak bakalım. Ekmekten-sudan vergi alanlar, faiz lobisine yaptıkları bu kıyağı millete anlatmak zorundadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürekli konuşarak sebebi olduğu kurdaki artışa şimdi "köpük" diyor. "Köpüğü bir günde aldık" diyor. Yaptığınız işin adını doğru koyun. Yapılan köpüğü almak değil, milleti çarpmak. Millete tuzak kurmak. Millet de sizi sandıkta çarpacak. AKP, kurda çevirdiği manipülasyon oyununu, millete başarı diye yutturmaya çalışıyor. 128 milyar doları da böyle arka kapılardan çıkarıp yakmışlardı. Sonuç 18'i gören dolar oldu. Yine aynısını deniyorlar.
Şimdi parası bol ola  Faizci kazanacak, millet ödeyecek! Mamaya vergi, faizciye dolar garantili faiz. Öyle yağma yok..
Cumhuriyet tarihindeki devalüasyonlara da bir göz atalım isterim. Sırasıyla tblo şöyle;
1946: Dolar 1,27 TL'den 2.8 TL'ye
1958: Dolar 2,8 TL'den 9 TL'ye
1970: Dolar 9 TL'den 15 TL'ye
1994: Dolar 19 TL'den 38 TL'ye
2001: Dolar 670.000 TL'den 1.000.000 TL'ye
2021: Dolar 7,3 TL'den 16.5 TL'ye çıktı.
Bir hafta öncesinde dolar 12’ye çıktığında herkes ülke battı demişti. Şimdi 12’ye düşünce her şey toz pembe ortamı yaratıldı. Buna ölümü gösterip sıtmaya razı etmek diyoruz. Şu anda uygulanmaya başlanılan modeli de tarif etmemiz gerekirse ; Dövizi bozduracaksınız, Kur korumalı mevduata lira yatıracaksınız, Faizi tabandan alacaksınız, Bozdurduğunuz döviz ile kuru düşüreceksiniz, Faiz ile kur getirisi arası mesafe azalacak. Enflasyon fırlayacak.Yine siz kaybedeceksiniz. Akıllıca değil mi. Anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşacak diye kamu Bankalarına gece mesaisi yaptırmışlar.Kurlarda bu kadar oynaklık yaratarak, Neye hizmet ettiğinizi zannediyorsunuz? Ekonominin tansiyonuyla bu kadar oynanmaz. Oynaklığın bu kadarı bünyede kalıcı hasar bırakır.Merkez bankası böyle döviz satmaya devam ederse şubat ve mart ayında doları 24-25 tl getirir. Hem kur yükselir hem de faizler yükselir.  Ben böyle şuursuzluk görmedim. Resmen intihar ediyorlar. Yapmayın etmeyin. Sığ piyasada sattığınız dolarları yabancılar alıyor etmeyin. Acısı çok kötü çıkacak beyler. Bu sözü de unutmayın. "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" 


 


Bu ülkede kontrollü darbeden sonra, kontrollü ekonomik krizi de gördük. Herkes kafayı yemiş.Yok "Erdoğan şapkadan tavşan çıkarmış"mış; yok "zafer kazanmış"mış. Çok şakacısınız. 20 Şubat'tan bu yana dolardaki artış % 81.Halk Ekmek kuyrukları, yoksulluk devam.Hayat pahalılığı tam gaz olan ne toplasanız 200 bin büyük sermaye sahibine dolar indir çıkar Merkez Bankası ile olmayan dövizleri piyasaya saçarak sağlanan milyonlarca liralık haksız kazanç. Mağdur olan kim 83 milyon insan yani sen ben o...


 


Yurttaşlarımız bu büyük sıkıntı altında ezilirken; AKP’li kimi vekillerden de yalşanan durumlara ilişkin kendi pencerelerinden değişik yorumlar geliyor. Bunlara kızarmısın, gülermisin, ağlarmısın bilemem ama her yoruma açık olan sözleri paylaşalım burada
İlki TBMM'de tartışmaların odağında olan bir isim AKP İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı' dan ‘ekmek kuyruğu’ açıklaması: Fotoğraf çekmek için oluşturuluyor.
AKP İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçiren ve ucuz ekmek kuyruklarına mahkûm edilen vatandaşları hedef aldı. Çamlı, “Nerde aç insan var? Evine ekmek götüremeyen hiç kimse yok. Halk ekmek kuyrukları oluşturuluyor film, fotoğraf çekmek için” dedi. Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çamlı, Türkiye'de evine götürmeyen kimsenin olmadığını belirten AKP’li Çamlı şunları söyledi:
Nerde aç insan var ? Evine ekmek götüremeyen hiç kimse yok. Halk ekmek kuyrukları oluşturuluyor film, fotoğraf çekmek için. Aç kimse yok. Sıkıntı yok mu? Var. Eski dönemde açlıktan ölenler olurdu. Bunu söylemek istiyorum. Hepimiz sıkıntı çekiyoruz. Ayda 100 bin lira, 50 bin lira, 10 bin lira alan, 3 bin lira alan da sıkıntı çekiyor. Herkes sıkıntı çekiyor. Şimdi bir sıkıntı var yine bunu biz aşacağız. Asgari ücret 2 bin 800 liraydı şimdi 4 bin 200 lira"
Türkiye'deki kötü gidişattan CHP'nin sorumlu olduğunu ifade eden AKP'li Çamlı ilginç açıklamalarda bulundu. "Bunlar, milletin ahlakını bozdular. 100 senedir diyorum, hâlâ ‘Yok' diyorlar. Hâlâ daha iktidardalar. Yani iktidarda etkileri var. Bir fikirden, zihniyetten bahsediyoruz. 1950 yılına kadar CHP silahla yönetti bu ülkeyi. 1950'den sonra millet bir tokat vurdu bunlara. Kuruluştan belli o 50 yıl devletin içine onlar sızmış. Bütün bürokrasi onların elinde.Siyasette bir Cumhurbaşkanı var, bakanlar var, milletvekilleri var. Bu kötü gidişatta CHP'nin de parmağı var.Ne demek, kesin yahu! Sen bana desen ki ağabey ‘Ben, bu huyumu beğenmiyorum' vallahi, billahi, tallahi o senin kendini beğenmediğin, kendi ne ait o huyunda bile CHP'nin parmağı var.
Bakın neler oluyor ülkede görün diye yazıyorum.Birde başka AKP'li yönetici var ki o da daha da yıbını yapmış. Galiz küfürler etmiş. Kime derseniz. ESNAFA. AKP Mersin Mezitli İlçe Yöneticisi Ünal Ada düşen dolar sonrası esnafı indirim yapmaya Instagram hesabından çok ağır küfür ederek çağırdı. AKP’li Ada paylaşımında şu ifadeleri kullandı; “Dolar yükseldi diye zam eden esnaf, indirim etmezsen tam bir süzme o. çocuğusun”


 


Son dönemde en üstten en alta AKP'lilerin gerçekten ağızları bozuldu. Ağızlarından çıkanı kulakları duymaz oldu. Kibir, Aşağılamak, yüksekten bakmak, kendileri dışında herkesi küçümsemek, aptalllıkla suçlamak nasıl bir hezeyansa bunu artan bir hızla yaşıyorlar. Hem kendilerine hemde bu ülkeye yazık ediyorlar. Gerçekler acı elbette. Ama bu hale bu çıkmaz yola 20 yıldır  bu ülkeyi yöneten AKP getirdi.Şimdi olması gereken milleti suçlamadan bu noktadan nasıl çıkılması gerektiğini bulmaktır. Ki bunu adı da bence hemen seçimdir.
Bu bölüme noktayı da Leonard Cohen ile noktalayalım. Cohen  “Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu” diyor. Ekliyor.
Herkes biliyor (Everybody Knows)
Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu
herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken
herkes biliyor, savaşın bittiğini
herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini
herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu
fakirler fakir kalır, zenginler zenginleşir
hep böyle gider
herkes biliyor.....



Salgın  sessiz ve derinden


Başımızın bir diğer belası olan Coranvirüs Pandemisi sessiz ve derinden ama büyük bir patlamayı yapacak şekilde yayılıyor. Sağolsun Sağlık bakanlığı özellikle tüm dünaya’yı saran Omicron varyantını bizlerden gizliyor. Ne varki here haritalarda da kan kırmızıdan bordo renge boyanıyor. Türkiye'de salgında bugüne kadar resmi olarak toplamda 81.258 can kaybı oldu. Bu kayıpların 58.758'i (yani % 73'ü) 2021 de tespit edildi. Koca’ya ölüm istatistikleri soruldu: En az iki hatta üç kat olduğunu göreceğiz
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, corona virüsü geçirenlerde hastalığın bıraktığı hasarlardan dolayı, gelecek üç yıl boyunca mevcut ölümlerin üç-dört katı kadar kayıp beklendiğini belirten Koca, “TÜİK açıkladığında en az iki hatta üç kat olduğunu göreceğiz. Covid-19’un yıkıcı etkisi basit değildi, çok büyüktü. O nedenle aşı son derece önemli” ifadesini kullandı.
Omicron varyantının, ilk tanımlanmasından itibaren bir ay gibi oldukça kısa bir sürede, daha önce görülmemiş bir hızla pek çok ülkeye yayılması ve bazı yerlerde, dolaşımda olan delta varyantını aşarak baskın hale gelmesi pandeminin çehresini hızla değiştirmeye başlamıştır. İlk kez tanımlandığı Güney Afrika’da önceki varyantlardan çok daha büyük bir hızla artarak yaklaşık 1 ay içinde doruğa ulaşmış ve şu anda bu ülkede görülen COVID-19 olgularının hemen hepsinin etkeni haline gelmiştir. Güney Afrika’da elde edilen ilk verilere göre omikron varyantının, Delta varyantından yaklaşık 2 kat daha bulaşıcı olduğu,Aşı ya da geçirilmiş enfeksiyonlar yoluyla kazanılmış bağışıklığa karşı büyük ölçüde direnç gösterdiği ve bu nedenle aşılı ya da geçirmiş kişilerde daha fazla semptomatik enfeksiyona yol açtığı, Varolan bağışıklığın etkisiyle klinik açıdan daha hafif seyirli bir hastalığa neden olduğu görülmüştür.
Güney Afrika’da omicron dalgasında vaka sayılarındaki hızlı artışa karşın COVID-19’a bağlı   hastaneye yatış ve ölüm sayıları önceki dalgalardan daha düşük kalmıştır. Ülkede daha önceki COVID-19 dalgalarında çok fazla sayıda kişinin hastalanmış olmasından dolayı toplumdaki bağışıklık oranının oldukça yüksek olmasının bu duruma katkısının olduğu düşünülmektedir. 
Omikron varyantı Güney Afrika’da tanımlanmasından kısa süre sonra ABD ve başta Norveç, Hollanda,  İngiltere, Almanya, Fransa  ve Danimarka olmak üzere bir çok  Avrupa ülkesinde de toplum içinde çok hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. . ABD Hastalık Kontrol Merkezi, 9-18 Aralık 2021 haftasında yaptığı genomik surveyansta, omikronun etken suşların %73’ünü oluşturduğunu ve sadece 1 hafta içinde bu oranın 6 kat arttığını bildirmiştir. DSÖ, omikron infeksiyon sayısının toplumda iki katına çıkma süresinin 1.5-3 gün arasında olduğunu duyurmuştur.  Yapılan modelleme çalışmalarıyla, omikron varyantının, şu anda baskın olan delta varyantına göre çoğalma hızı açısından daha avantajlı olması ve bağışıklıktan kaçabilme becerisi sayesinde 2022 yılının ilk iki  ayında AB ülkelerinde de  baskın varyant haline geleceği ön görülmektedir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi