Çalışan da aç çalışmayan da!

Türkiye'de geldiğimiz bu kötü ve karanlık günlere yol açan uygulama yani Erdoğan’ın ilk faiz indirimini yapmasının üzerinden tam iki yıl geçti. Ayarı bozulan ekonomide şimdi hem faiz, hem dolar kurun, hem de enflasyon aynı anda artıyor. Erdoğan’ın faiz macerası, arkasında devasa bir enkaz bıraktı. Bu tablonun müsebbibi olan Erdoğan yurtdışına çıkınca enflasyonu “dünyanın sorunu” diye anlatıyor. Ama Türkiye’nin neden enflasyonun şampiyonlar liginde, dünyada ilk beş ülkeden biri olduğunu anlatmadı. Bizdeki aylık enflasyonun, neden dünyadaki 140 ülkenin yıllık enflasyonundan daha fazla olduğunu, bunun kimin eseri olduğunu da açıklamadı. Dünyada gıda fiyatları düşerken bizde neden sürekli arttığından, gıda enflasyonunda neden dünya dördüncüsü olduğumuzdan, ülkemizde yaşanan çocuk açlığından hiç söz etmedi. Herkes biliyor, bizdeki enflasyon dünyadan falan değil, tamamı Erdoğan’dan. Erdoğan’ın, ev yapımı krizi yüzünden. Hükümetin hataları yüzünden ilk kez devletin iç borcu için ileride ödeyeceği faizin borcun anaparasını aştı. Orta Vadeli Programa göre önümüzdeki 3 yıl boyunca, bütçeden her gün 113 milyon dolar faiz ödenecek. Şimdi bir de millete bütçenin faiz yükünü taşıtacaklar. Bunu ödemek için milletimiz önümüzdeki üç yılda daha çok çalışacak, daha çok vergi ödeyecek.

Herkes aç
Ülkede çalışanların yarısından fazlası açlık sınırının altındaki asgari ücret ya da civarında bir ücrete talim ediyor. Çalışmayan aç, çalışan da aç. Millet sadece yoklukla değil, açlıkla da sınanıyor. Diğer taraftan, elinde biraz parası olan da eriyip gitmesin diye borsaya yöneliyor. Olmayacak hisseler, olmayacak fiyatlara çıkıyor. Hükümetin kerameti kendinden menkul sözde alimleri de, “Borsaya yatırım yapın” fetvaları veriyor. Yarın öbür gün buraya para yatıranların, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaları ve bir kere daha piyasanın köpekbalıklarına yem edilmeleri eğer tedbir alınmazsa kaçınılmaz. Parası olan vatandaşlar da, paralarını hızla yurt dışına kaçırıyor. Son 3 yılda vatandaşların yurt dışı portföy yatırımları 4 katına çıkmış.

Her yer çürüyor
Değerli hocamız Korkut Boratav’ın ifade ettiği gibi ekonomide çökmeden çok daha tehlikeli bir süreci yaşıyoruz. Ekonomi ve devlet yönetimi çürüyerek dağılıyor. Sadece çökme olsa, çöken kaldırılır. Ama bu çürüme öylesine sinsi ki, burunlar bu kokuya yavaş yavaş alıştırılıyor. İnsanlar yaşanan felaketi giderek kanıksamaya başlıyor. Saray, şürekası ve ekonominin parazitleri bu leş kokulu ortamda semiriyor, milletimiz her geçen gün daha fazla eziliyor.

Devasa enkaz kaldı
Siyasetçiler, yöneticiler, hep birkaç adım sonrasını düşünmek zorundadır. Vatandaştan yetki alanların, insanların, umutlu, mutlu, huzur içinde yaşadığı bir ülke için en iyisini yapma mecburiyeti vardır. Hiçbir millet umutsuzluk içinde yaşayamaz. Umutsuzluk toplumları çürütür. Yönetenler, günü birlik politikalarla, hamaset dolu sözlerle, yarının sorumluluğundan kaçamazlar. Maalesef ülkemiz, tam da böyle bir anlayışın elinde, yönetilmemektedir, çürümektedir. Erdoğan’ın burnunun dikine giderek, ilk faiz indirimini yapmasının üzerinden tam iki yıl geçti. Mayıs ayındaki seçimlerin ardından çakma ekonomist çark etti. Hem de ne çark! Ekonomiyi daha önce dolandırıcı ilan ettiği bakanla, ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası başkanına bıraktı. Onların da ilk işi Erdoğan’ın izlediği politikaları irrasyonel ilan etmek oldu. Seçimden önce yüzde 8,5 olan politika faizini üç ayda dörde katladılar. Erdoğan’ın faiz macerası, arkasında devasa bir enkaz bıraktı.

Bu milli enflasyon ev yapımıdır
Daha üç yıl önce, yüzde 19 olan politika faizi şimdi yüzde 30. 8 lira 65 kuruş olan bir doların değeri şimdi 27 lira 20 kuruş, yüzde 19 olan enflasyon şu anda yüzde 50. Dahası, Erdoğan seçim öncesinde, “Yılsonunda yüzde 20’ler seviyesinde olacak” dediği, millete söz verdiği enflasyonun yılsonunda yüzde 65 olacağını da orta vadeli programda kabul etti. Ancak bu tablonun müsebbibi Erdoğan yurtdışına çıkınca ABD’de yine sorumluluktan kaçmaya başladı. Kendi politik hataları nedeniyle Türkiye’nin, nasıl Dünya Sefalet Endeksi’nde, ilk 40’a giren tek OECD üyesi ülke haline geldiğini, ülkeyi Sefalet Endeksi’nde Sudan ile Surinam arasına nasıl sıkıştırdığını da anlatmadı. Bu verimli topraklarda, bu genç nüfusumuzla, G20 ülkeleri arasında Arjantin’le birlikte, neden Sefalet Şampiyonu olduğumuzdan ise hiç söz etmedi. Herkes biliyor, bizdeki enflasyon dünyadan falan değil, tamamı Erdoğan’dan. Erdoğan’ın, ev yapımı krizi yüzünden.

Bu yıl iyice battık
Şimdi Erdoğan ABD’de yeni vitriniyle birlikte, “2024’ün ilk çeyreğinde enflasyonu düşüreceklerini” anlatıyor. Beyefendi 2023’ü gözden çıkarmış, önümüzdeki yıla randevu veriyor. Onu da göreceğiz. Arkadaşlarının başarılı olacaklarını da söyleyerek, sorumluluğu onlara yıkıyor, yeni çarklara ve kaçışlara zemin hazırlıyor.

Artık ayarda tutmuyor
Saray ve şürekası ekonominin ayarlarıyla öyle bir oynadılar ki, artık ekonomi ayar tutmuyor. Faizlerin seçimden sonra dörde katlanmasına, Merkez Bankasının arka kapısından, döviz satışının sürmesine rağmen, paramız pul olmaya, enflasyon azmaya devam ediyor. Merkez Bankası, geçen hafta içinde politika faizini yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltti. Böylece seçimlerden sonra politika faizi toplamda 21,5 puan birden arttı. Merkez Bankası’nın kısa vadeli faiz haddinin yüzde 30’lara çıktığını en son 2003 yılının Ekim ayında görmüştük. Yani tam 20 yıl önce görmüştük. Merkez Bankası’nın piyasaya borç verme faizi yüzde 31 iken, İstanbul Ticaret Odasının enflasyonu yüzde 20,3’tü. Dolar kuru da o gün 1 lira 40 kuruştu. Bugün TCMB’nin politika faizi yine yüzde 30, ama gerçekleşen İTO enflasyonu yüzde 74. 1 Dolar da 27 lira 20 kuruş. Bu işlerin nasıl raydan çıktığını açık seçik ortaya koyuyor. Bu kadar faiz artırıyorlar, dolar da, enflasyon da artık tınmıyor. Bunun Sarayın güven vermeyen siyasetinden kaynaklandığının tüm dünya farkında. Erdoğan daha önce Mayıs ayındaki seçimden hemen önce, “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece, faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle beraber düşecek...” diyordu. Sonuç? Sonuç tam tersi oldu. Faiz de uçtu, enflasyon da uçtu. Hilekârdan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.” Tarihimizde ilk kez devletin iç borcu için ileride ödeyeceği faiz, borcun anaparasını aştı. Bütçenin faiz giderleri şaha kalktı. 1975-2002 döneminde bütçeden her gün yapılan faiz ödemesi yaklaşık 24,5 milyon dolardı. 2003-2023 döneminde söz konusu ödeme, 73 milyon dolara çıktı. Son Cumhurbaşkanının imzasıyla yayınlanan Orta Vadeli Programa göre ise 2024-2026 döneminde devletin bütçesinden her gün yapılacak faiz ödemesi yaklaşık 113 milyon dolar olacak. Milletin bankalara olan borcunun artan faiz yükü yetmedi, şimdi bir de millete bütçenin faiz yükünü taşıtacaklar. Bunu ödemek için milletimiz önümüzdeki üç yılda daha çok çalışacak, daha çok vergi ödeyecek. Atalarımız ne güzel söylemiş: “Hilekârdan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.”

IMF bile söylüyor
Milletin gelirini enflasyonla pul eden hükümet, şimdi milletin kredilerini kesme, kredi kartlarına sınır getirme hazırlığında. Diğer taraftan son faiz kararından sonra, ihtiyaç kredilerinin faizleri yüzde 60’a dayanmış vaziyette. Kredi kartı gecikme faizleri başını alıp gitmiş durumda. Borcu borçla çeviren vatandaşlarımız için hayatın giderek zorlaşacağı bir dönem başlıyor. Nitekim, ilk 9 ayda icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60’a yakın artmış. 10 milyonun üzerine çıkmış. İlk 8 ayda 95 bin çeke karşılıksız işlemi yapılmış. Karşılıksız çek tutarı yüzde 163 artışla, 31 milyar 400 milyon liraya yükselmiş. Uluslararası Para Fonu bile Türkiye ile ilgili son 4. madde gözden geçirme raporunda, yüksek enflasyonla artan konut ve gıda harcamalarının dar ve sabit gelirle çalışanların boğazını nasıl sıktığını anlatıyor.

Emekliye reva gördükleri tablo bu
Bu çürüyen yönetimin, emekliye ettiğini akrep etmez. Emekliyi Haziran’da mağdur ettiler maaş artışı vermediler. Sonra tepkiyi görünce Ekim’de emekli aylığına düzeltme diye bir fısıltıyı emeklilerin kulağına üflediler. Ama Erdoğan ABD dönüşü “Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir” dedi. Emekliye kapıları önümüzdeki senenin başına kadar kapadı. Şimdi bakanları ve partisi lafı çevirmek için kıvranıp duruyorlar. Biri çıkıyor “Bütçenin durumu malum, idare etmek lazım” diyor. Bütçeyi idare edecek emekliyi mi buldunuz? Yandaşlarınızı idare edin. Öbürü, “Zam olmasa da bir ikramiye olabilir” diyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı da, “Yılsonuna kadar inşallah düzenleme yapacağız” diyor. Badel Harabül Basra… Basra harap olduktan sonra…

Bakan sorun çözmek değil önlük derdinde
Bu çürüyen rejimde, çocuklar okula aç gidip geliyor. Bu ülkenin vatandaşları hep bir ağızdan “Çocuklara her gün okulda bir öğün ücretsiz yemek” isterken, talep ederken hükümet olan yemeği de kaldırıyor. Bakan Bey, öğrencilerin açlığıyla uğraşacağına, Atatürk’e hakaret eden öğrenciler yetiştiren bu çarpık eğitim sistemini düzeltmek için kafa yoracağına, özel okullarda asgari ücret altında çalıştırılan öğretmenlerimizin derdine derman bulacağına, öğretmenlere önlük giydirmenin peşinde

Çantanın içinden yoksulluk çıktı
Okul kantinlerinde satılan ürünlerdeki fiyat artışları, binlerce öğrenciyi aç karnına ders dinlemeye mahkûm etti. Enflasyon, beslenme çantalarını boşaltırken temel gıdalarda bir yılda yaşanan fiyat artışı yüzde 100’lere ulaştı. Gıda fiyatlarında yaşanan astronomik artışlar okul kantinlerini de vurdu. Okul kantinlerindeki birçok gıda ürünü fiyatları nedeniyle ulaşılamaz hale gelirken çocuklar adeta açlığa mahkûm edildi. Kantindeki gıda fiyatlarında, Eylül 2023 itibarıyla Eylül 2022’ye oranla yüzde 100’lere varan artışlar yaşandı. Türkiye’de iktidar eliyle yaratılan ekonomik kriz, çocukların beslenme çantasını da boşalttı. Yoksulluğa mahkûm edilen aileler, çocuklarını harçlıksız okula göndermek zorunda kaldı. Beslenme çantaları yetersiz ya da boş olan öğrenciler, dersleri aç karnına dinlemek zorunda bırakıldı. Okul kantinlerinde Eylül 2022’de 15 TL olan karışık tostun fiyatı 18 TL’den 28 TL’ye, hamburgerin fiyatı 20 TL’den 30 TL’ye çıktı. Bir öğrencinin günlük tek bir kaşarlı tost ve ayran maliyeti 33 TL olarak hesaplandı.

Yoksulluk beslenme çantasında
Artan fiyatlar nedeniyle çocuklar yeterli beslenememez hale geldi Aileler, okulların hazırladığı günlük beslenme programına uyamıyor. Beslenme çantaları yetersiz, harçlıksız okula giden çocuklar açlıktan kırılıyor. Faize merkezi yönetim bütçesinden yüz milyarlarca lira ayıran iktidar, çocuklara bir öğün ücretsiz yemeği çok görüyor. Bir de utanmadan, yüzleri kızarmadan, ‘Biz 20 yıldır vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik’ diyorlar. Yoksulluk beslenme çantasının içinde.”

Bir öğün yemeğe göz diktiler
Ülkemizin en acil çözülmesi gereken sorunlarından birisi, çocuk yoksulluğu. Çünkü giderek bozulan ekonomi, içinde bulunduğumuz ekonomik kriz, gelir dağılımı dengesizliğinin her geçen gün artırdığı gibi derin yoksulluğu da daha da yaygınlaştırıyor. Bu tablo bir yandan enflasyonist baskıyla üzerimize zam üzerine zam yağarken artan gıda fiyatları altında dar gelirli ailelerin daha da fazla ezilmesine sebep oluyor. Ve dar gelirli ailelerin çocuklarının da yetersiz beslenmesine, sağlıklı ve dengeli beslenme imkanından her geçen gün uzaklaşmasına neden oluyor. Birçok araştırma şunu kanıtlıyor ki Türkiye’de 5 yaşının altındaki çocuklarda bodurluk oranı yüzde 10. Çocuklar açlık kıskacına hapsolmuşken AKP, çocukların bir öğün yemeğine dahi göz dikmiş durumda.

Şatafatınızdan kesin
Seçim öncesinde, okullarda ‘1 öğün ücretsiz yemek’ vereceklerini söylemişlerdi. Hatta yemek verecekleri öğrenci sayısını 5 milyona çıkartacaklarını vadetmişlerdi. Ama tek adam iktidarı, yine sözünde durmadı, okul öncesi ve yatılı okullarda verdiği ücretsiz öğünü bile kesti. Yani 1 milyon 400 bin öğrencimize vermiş olduğu bu ücretsiz 1 öğüncük yemek bile onların gözlerine battı. Deprem bölgesi hariç, ücretsiz öğün her yerde kaldırıldı. Hem de bir genelge ile…
Bu genelgede ne mi var? Açlığa hapsedilen çocuklar var. Uçurumun kenarında yaşayan aileleri görmezden gelen bir iktidar var. Sosyal devlet olma gereğini unutmuş bir hükümet, hükümet yöneticileri var. Peki bu hangi gerekçe ile kaldırıldı? Tasarruf yapmak için mi? Tasarruf yapacaksınız önce saraydan başlayın. Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 100 artırmayı biliyorsunuz. Bütçeyi 10 milyar 877 milyona çıkarmayı biliyorsunuz. Küçücük çocukların boğazından tasarruf yapmaya utanmıyor musunuz? Oradan tasarruf yapacağınıza şaşaalı hayatlarınızdan tasarruf yapın.

Çocuklara yazık
Bu çocuklar hepimizin çocukları. Çocuklarınızı açlığa mahkum eden bu iktidara oy vermeye devam edecek misiniz? Bu iktidara daha ne kadar oy vereceksiniz? Ne diyordu Erdoğan, ‘1 çocuk iflas, 2 çocuk patinaj, 3 çocuk eh; bize 4-5 lazım.’ Her aileye 3 çocuğu dayatıyordu. Madem her aileye 3 çocuğu dayatıyorsunuz o halde o ailelerdeki çocukların yeterli ve dengeli beslenme ihtiyacı sorumluluğunu da unutmamak zorundasınız. Hiç düşünüyor musunuz, o ailelerdeki çocukların karnı nasıl doyacak? Hiç düşünmüyor musunuz, o ailelerdeki ebeveynler o çocukların karnını doyuramadığında ne hissedecek? Bu sorumluluğun size ait olduğunu buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz. Sorumluluk hissetmiyor mu?

Seçim bitti çocuklar unutuldu
İktidar, çocukların durumunu sadece seçim öncesinde ‘düşünüyormuş’ gibi yaptı, bir kez daha samimiyetsiz bir yaklaşım içerisinde oldu. Hatırlatmakta fayda var: Tarih Kasım 2022, TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bütçesi görüşülüyor. İçlerinde CHP’nin de içinde olduğu muhalefet partileri, bir teklif veriyor. Diyor ki okul çağındaki çocuklara en az 1 öğün ücretsiz olarak yemek verilsin. Ne yazık ki bu önerge, AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor. Daha sonra bizim bu konuda ısrarlı olmamız, konuyu sürekli olarak gündemde tutmamız ve kamuoyu yaratmamız neticesinde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, okul öncesi eğitimdeki tüm okullarda çocuklara 1 öğün ücretsiz yemek verileceğini açıkladı. Bakan o dönemde yaptığı açıklamada bunu bir müjde olarak duyurmuş, hepimizi sevindirmişken sonra bu sözünde durmadı. Bakan o gün açıklama yaptığında uygulamanın adım adım genişletileceğini, 5 milyondan fazla öğrenciye yayılacağını söylemişti. Ve bizler de iktidara geldiğimizde zaten bunun bizim projemiz olduğunu, bunu uygulayacağımızı ancak kendileri iktidara gelirse de bunun takipçisi olacağımızı söylemiştik. Fakat AKP iktidarı, bizi bir kez daha şaşırtmadı. Okul öncesi ve yatılı okullarda 1 öğün verilen ücretsiz yemek de kaldırıldı. Bu olay sadece yarım dönem sürdü. Kısacası seçim bitti, çocuklar unutuldu; seçim bitti, vaatler rafa kaldırıldı. Bu iktidarın, siyasi ve ahlaki meşruiyeti yoktur. Çocuklarımızı bile siyasete malzeme ediyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Oktay Apaydın Arşivi