Tutsaklara özgürlük

28.Dönem TBMM Milletvekilleri yemin töreniyle göreve başladılar.

600 vekilden yalnızca biri, cezaevinde tutuklu olduğu için yemin törenine katılamadı.

Gezi davası tutuklularından Avukat Can Atalay TİP listelerinden Hatay Milletvekili seçilmesine ve gerek Türkiye İşçi Partisinin gerekse avukatlarının ilk günden yaptıkları tahliye başvurusuna karşın serbest bırakılmadığı için meclisteki yemin törenine katılamadı.

Yeni atanan Adalet Bakanının nasıl bir tavır alacağını bilemem ama mevcut iktidarın yasa tanımaz tavrını hiç yadırgamadım.

Yeni kabinenin açıklanması sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halka verdiği sözlere ne kadar sadık kalacağını zaman içerisinde göreceğiz ancak benim asıl anlayamadığım muhalefet partilerinin bu konudaki suskunluğu.

CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in çok cılız bir açıklamasının dışında tek tepki Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’den geldi.

Oysa mecliste tüm muhalefet partilerinin bu yasal olmayan keyfi uygulamaya karşı toplu ve ses getirecek bir tepki vermesini beklerdim.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesin kararına, uluslararası sözleşmelerin açık hükümlerine rağmen haksız yere cezaevlerinde esir tutulan Osman Kavala ve Gezi tutukluları, HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer siyasilerle birlikte düşünce suçlusu tüm yurttaşların özgürlüklerine kavuşması yeni meclisin ve özellikle de muhalefet partilerinin en önemli görevi olmalıdır.

Ancak görülen o ki demokrasiyi herkes kendisi için istiyor.

Demokrasi tüm dünyada uygulandığı gibi evrensel bir insanlık değeridir,

eşit yurttaşlar olarak hepimizin vazgeçmeyeceği ve kendimizden daha çok başkaları için savunacağımız bir kavramdır.

Bir kısmımız bu kavramın içini boşaltarak, bir kısmımız görmezden gelerek ya da çoğumuzun yaptığı gibi kendimize gerektiği zaman sahiplenerek demokratlık gösterisi yapıyoruz.

Mevcut iktidar Şerafettin Can Atalay’ı hala cezaevinde tutarak aslında Hatay halkının siyasi iradesine ipotek koymaktadır.

Şu aşamada beni yeni Adalet Bakanının ne Türkçe Olimpiyatlarında yer alan görüntüleri ne de Ergenekon davasıyla ilgili söyledikleri hiç ilgilendirmiyor.

Sonuçta AK Partide yöneticilik ve milletvekilliği yapmış biri olarak o da diğer tüm AK Partililer gibi siyasetin kirli ve kaygan kulvarlarında kendisine verilen görevi yapmıştır.

Seçimlerden on gün önce iktidar partisine ve liderine ağıza alınmayacak sözler söyleyen Sinan Ogan’ın bir çırpıda iktidar sıralarında saf tutmasından sonra alıştığımız bu tür manevralar artık bizi pek şaşırtmıyor.

Ama daha ilk günden Anayasaya bağlılık, Evrensel hukuk kurallarına uyum sözü veren bir Adalet Bakanından bu yasa dışı uygulamalara son vermesini beklemek ve takipçisi olmak zorundayız.

Keza bir demokrasi ayıbı olarak tarihe geçen kayyum uygulamalarına son verilmesini de yeni İçişleri Bakanından isteme hakkımız vardır.

Bizim adımıza bunları talep etmek, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunmak adına mecliste yemin etmiş tüm milletvekilleri şu andan itibaren vebal altındadır.

Özellikle de muhalefet partisi vekil ve yöneticileri önce kendi partileri içerisinde sonra da tüm ülkede demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla işletilmesi göreviyle karşı karşıyadırlar.

Bizler, demokrat, ilerici, yurtsever tüm yurttaşlar da bölgelerimizde bizleri temsil ettiklerini iddia eden vekillerden bunların hesabını sormakla yükümlüyüz.

Büyük olasılıkla şimdiden tartışmaları ve çalışmaları başlatılan yerel seçimler öncesi tüm siyasi partilerde kartlar yeniden karılacak.

İttifaklar yeniden değerlendirilecek.

Neden- sonuç ilişkileri içerisinde seçim sonuçlarını tartışmak yerine, her zaman olduğu gibi “vurun abalıya” misali suçlu arama telaşıyla kolaycı siyaset tarzını sürdürenlere değil elbet sözüm.

Onlar her dönem olduğu gibi toplumsal fayda yerine kişisel çıkar ve ikbal peşinde koşuyor olacaklardır.

Ama somut şartların somut tahlilini yapmadan soyut bilgi ve gerekçelere dayalı analizlerle bir yere varmak mümkün olmadığı gibi Türkiye’nin aydınlık geleceğini kurma mücadelesine de en küçük bir katkısı olmayacaktır.

Kim ne derse desin bu seçimleri Cumhur ittifakı kazanmamıştır ama Millet ittifakı kaybetmiştir.

Ancak kaybedilen seçimden öte halkın güveni, umudu ve hayalleri olmuştur.

Kuşkusuz adil ve eşit koşullarda bir yarış olmamıştır ama bunun böyle olacağı çok öncesinden biliniyordu.

Şimdi kalkıp bu yenilginin faturasını tek başına Cumhurbaşkanı adayı olarak çok üstün bir performans, insan üstü bir çaba gösteren Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkarmak vefasızlığın da ötesinde vicdanı değildir.

Siyaset yapma biçimi, aday tercihleri, kimi politik sapmaları yüzünden eleştirebiliriz ama bilge kişiliği, dürüst ve kararlı duruşu, sabır ve tevazu konusundaki özverileriyle Kemal Kılıçdaroğlu siyaset tarihinde onurlu yerini alacaktır.

Partisine ihanet edenler, kişisel çıkarları uğruna her kalıba girenler orta yerde şarlatanlık yaparken Kılıçdaroğlu’na haksızlık yapmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi