Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Yasalar ve yasaklar

Dünden bugüne hemen hemen tüm devlet yasalarında yurttaşların anayasal hak ve güvenceleri teminat altına alındığı belirtilir. Devlet yurttaşı koruyup kolladığı gibi yaşatmakla mükellef olduğu açıklanır.

“Kara kaplı” kitaplar, “anayasalar” ve “değerler” insan ve canlıların yaşamlarına değer katarak sürdürülmesi temel alınır diye kalın harflerle yazılıp bir de altları çizilir. Oysa tarihin hemen her zaman diliminde ve bugün hâkim egemen güçler kendi çıkarları için yaşarken çalışacak ağzı var dili yok toplum yaratır. Kendine biat etmeyen “bahşettiği yaşam şekline” karşı çıkar kim varsa yaşama hakkı tanımamıştır. Şayet yaşama hakkı tanımış ise yine kendisine boyun eğen ve hakkını koruyan yerli işbirlikçisini başa geçirmiştir. Böylelikle ateşi kendi eliyle değil “maşa” ile yerine getirmekte. Elini kana bulamadan bu işi yapacak olanı bulup yine beyaz eldivenli beyaz elbiseli ve beyaz başlıklı kostümü ile arzı endam etmeye devam eder.

Çok uzaklara geçmişe bakmaya gerek yok yaşamımızı idame ettiğimiz ülkemizde anayasada temel hak ve özgürlükler maddesi var. Hatta 12 Eylül askeri faşist darbesinin çıkardığı yasada bile bunlar konulmuş durumda. Peki, yasaları kim yapar, vekiller, kim uygular, devletin yargı ve adli görevlileri. Vekilleri kim seçer partinin genel başkanı belirler sadece yurttaşa oy kullanma hakkı kalır. Yargı ve adli görevliler nasıl işe alınır ilkin sınav sonra “mülakat”. Yasa yapıcıları ve uygulayıcıları kendilerini oraya getiren ve işe alanın hak ve çıkarını gözeterek çalışmaya devam eder.

Anayasa ve bağlayıcı hükümler yurttaşın yaşamsal hakkını gözetmekle mükelleftir. Madem yasalar ayrımcılığa karşı mademki yasalar kişi hak ve hürriyetini korumakla mükellef ve devletin devamlılığı vardır soralım ve bakalım kim yanıt verecek;

Anayasa ve yasalar bağlayıcı ise kanun hükmündeki kararnameler de ona tabiidir.

Sağlıktan eğitime, güvenlikten yargıya kadar ki süreçte “eşitsiz gelişim”, “eşitsiz büyüme”, “eşitsiz paylaşım” küremizin neresine gidersek gidelim mevcut sistem içindeki uygulama “eşitsiz” bir şekilde devam etmekte. Kimim ya da hangi değerlere sahip olanın değil iktidara hâkim egemen güç yani üretim aletlerine sahip olan, devletin yasama ve yürütme erkine de sahip olarak sistemi belirlemekte. Yasalar kendisini koruduğu gibi istediği zaman bunu ihlal de etmekte sakınca görmez. Yasalar kendisi için değil yurttaşın buna uyması için. Yurttaş yasalara uymaya çalıştığında karşısında güvenlik ve yargıyı görmekte.

Anayasa eşitlikten bahseder ama uygulayıcıları benden ve benden olmayan diye ayırmakta. Bazen çalışanları ve emeklileri bazen de yurttaşları hizmetinden, maaş ve ikramiye( ki birileri sadaka demekte) dağıtımından mahrum etmekte. Beş yılda bir yapılan seçimde vekil olanlar ömür boyu vekil emeklisi maaşı alarak en yüksek emekli maaşı almakta. Vekillik bir meslek değil ama yasalarımıza göre vekillik bir meslek şeklini aldı.

Yargı ve güvenlik başlı başına değerlendirme yapılması gerekir. Yargının ağır işlemesi bir yanda bir de aldığı kararın uygulanması ayrı sorun. Vekil seçilen TİP’ li “Can” için ayrı uygulanırken MHP’li vekil “Alan” için ayrı uygulanmakta. 1980 de gözaltına alınan “Hayretin” sorgu odalarında kaybedip nerede olduğu hala bilinmez iken “Hrant”ın tescilli katili yıllar sonra tahliye oldu.

Yasaları yapanlar yurttaşı fasit bir daire içine alırken kendilerini bunun dışında tutmakta. Yani yasalar yurttaş için var olurken hâkim egemen güçler yani kendileri için yurttaşlardan korunacak bir kalkan olarak görev yapmakta.

Seçilmiş ve atanmışlar maaşlarıyla gönül rahatlığı ile alış veriş yapıp tatile giderken yoksulluk, asgari ücret ve açlık sınırının da altında ücret veya maaş alıp geçinenler sizce eşit midir?

Yıllar yılı çalışıp “eşitsiz/dengesiz” bir ekonomik ve toplumsal yaşamda barınacak bir konutu dahi olmayıp kirada yaşayan ve emekli maaşı açlık sınırı altında alıp elektrik, su ve doğalgaz faturasını ödemediğinde ölüme terk edilen hangi yasa ve değerde var?

Hangi ülkede devlet yöneticisi (140 bin TL.) ile asgari ücretli (11.402 TL.)arasında bu (12.27 kat) kadar fark var?

Yasalar ve yasaklar, yönetici ve yönetilenler arasında sizce gerçeklik, doğruluk ve eşitlik var mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi