Harçlar ve cezalar uçtu!

2023’e girerken trafik cezalarına yüzde 123, pasaport harçlarına yüzde 123, doğal gaz hizmet bedeline yüzde 84, özel okul ücretlerine yüzde 65 zam yapıldı. Ama sıra memura, emekliye, dul ve yetime gelince Erdoğan’ın gönlünden kopan, topu topu yüzde 30 zam oldu. Oraya da bizim zorumuzla taksit taksit geldi. Özel sektör asgari ücretli çalışanına yüzde 55 zam yapıyor; Erdoğan da bunu, kendi veriyormuş gibi alayiş valayişle açıklıyor. Peki iş memura, emekliye gelince aynı Erdoğan neden yüzde 55 zam yapmıyor? Çünkü Erdoğan, Yörük sırtından kurban kesmeye alışmış. Başka bir şey bilmiyor. Memura, emekliye, dul ve yetime verilen bu yüzde 30 zam yeter mi? Tabii ki yetmez. 2002’de bu ülkede net asgari ücret 184 lirayken en düşük memur emekli aylığı 377 lira, en düşük işçi emekli aylığı 257 lira, en düşük esnaf emekli aylığı ise 150 liraydı.
 

On beş milyonun hakkı gasp edlidi
2002’deki emekli aylığı-asgari ücret oranını tutturmak için bugün, en düşük esnaf emekli aylığının 6 bin 923 lira, en düşük işçi emekli aylığının 11 bin 861 lira, en düşük memur emekli aylığının 17 bin 377 lira olması gerekiyor. Peki o ne verdi? 5 bin 500 lira. Şimdi çıkmış, ‘En düşük emekli aylığını 5 bin 500 lira yaptım’ diyerek emekliye caka satıyor. Erdoğan’ın yaptığı, EYT’liler de dâhil, 15 milyon emeklinin hakkını gasp etmektir.
 

Enflasyon, sadece emeklinin değil, memurlarımızın da haklarını gasp etti. İstanbul Ticaret Odası, yıllardır, ortalama bir ücretlinin muhatap olduğu enflasyonu ölçüyor. 2021’in ikinci yarısında uygulamaya konan ‘sözde model’ neticesinde ortalama memur maaşındaki artış, hep enflasyonun altında kalmış. Şu turuncu alan, memurların refah kaybını gösteriyor. 2021’in başından 2022’nin sonuna kadar ortalama bir memurun cebinden enflasyonla çalınan miktar, tamı tamına 26 bin 427 lira. ‘Enflasyon en adaletsiz, en sinsi vergidir’ derken işte bunu kastediyoruz.
 

Kumanda ekonomisi batırdı
Orta direğe bir başka işkence, Kuzey Kore tipi kumanda ekonomisiyle vuruldu. Para politikası, saray eliyle önemsizleştirildi. Merkez Bankası doğrudan Saray’a bağlandı. Örtük başlayan sermaye kontrolleri aleniyet kazandı. Döviz kurunun ne olacağına, kimlere hangi faizden ne kadar kredi verileceğine, kredilerin nereye harcanacağına, yurt dışına ne kadar para transfer edilebileceğine, bu transferlerde hangi evrakların isteneceğine saray ve şürekâsı karar vermeye başladı.
 

Küçük yatırımcı perişan oldu
Gece yatarken farklı, sabah kalkınca farklı kurallar uygulandı. Piyasa ekonomisi bitti. Kumanda ekonomisi geldi. Orta direğin elindeki 3 kuruşluk tasarrufu, sarayın müellifi olduğu manipülasyonlarla hiç edildi. Mevduat ve DİBS faizlerini; dolar, avro, altın getirilerini, enflasyon tsunamisi sildi, süpürdü. Kimsenin elinde bir şey bırakmadı. Borsa İstanbul, küçük yatırımcının silkelendiği bir gazinoya döndü. İşte daha önceki gün yaşadık, gördük. Tek bir günde borsadaki kayıplar yüzde 7’yi aştı. Pazartesinden bu yana kayıplar yüzde 10’u buldu. Borsa balonun şişmesine göz yumup seyirci kalanlar, borsa hızla düşünce iki kez ‘devre kapatıcıları’ çalıştırdı. Bu dönemde, Cumhuriyet tarihinin en korkunç vurgunları, sermaye transferleri yapıldı. Ama bu devran bir gün döner. Genel Başkan’ımızın dediği gibi; ‘Herkes yaptıklarının bedelini öder. Küçük yatırımcıyı korumayan kurumlar da haksız zenginleşen çeteler de bedelini öder. Asla yanlarına bırakmayız.’
 

Milli gelirde pay düştü
İşte göz göre göre vurulan tüm bu işkencelerle memur, işçi, esnaf, emekli perişan edildi. Gelirler orta direkten alındı, sarayın yandaşlarının ve şürekâsının cebine taşındı. Memuru, işçisi, esnafı, bir yıl boyunca çalıştı, çabaladı, üretti, katma değer oluşturdu. Ama bu ucube rejim elinde, kendi ürettiği refahtan adil payını alamadı. Sadece son 3 yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay, yüzde 31’den yüzde 25’lere düştü. Bunlar benim değil, Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen İstatistik Kurumu’nun rakamları. İşte en son, orta direk için, seçim öncesi bir konut kampanyası başlattılar. Kampanyanın detaylarına bakınca; kredi var, konut var ama ‘orta direk’ yok. Kampanya kapsamında bankadan 4 milyonluk kredi çekilse aylık kredi taksiti 38 bin 875 lirayı buluyor. Bakan bir de bunun üstüne, ‘Taksitler, hane halkı gelirinin yüzde 40’ını geçemeyecek’ diyor Bakan’ın tarifine göre, 38 bin 875 lira ödeyecek bir ailenin aylık geliri 97 bin 188 lira olmalı. Allah aşkına, bu ülkede aylık geliri 97 bin 188 lira olan kaç aile var? Yaptıkları her iş, seçim öncesi göz boyama ve algıya oynama. Bu hükümetin, ülkemizin sorunlarını çözme iradesi de kabiliyeti de kalmamıştır

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi