Emekli ve memur maaşı mezata çıktı!

Sadaka verir gibi AKP iktidarı, son yılında zammı ufak ufak büyüterek yaptı. TÜİK eliyle istedikleri rakamı dikte ettirdiği Mısır'da sağır sultan tarafından bilinen AKP yönetimi zammı önce yüzde 15-16'larda tutmak istedi. Baktı olmadı. ufak ufak gelen tepkilere göre artırmaya başladı. Buda ayrı bir rezillik elbette. Rahmetli sanatçı Levent Kırca'nın "Zamcık" parodisinde olduğu gibi; "O'nun zammına korum bunu da ötekinin zamına korum olur size zamcık" dediler. Yüzde 16 ile başlayıp çıkmaya başladılar. Yüzde 25 ile zaten insanları fakirleştiriyor lardı yüzde 30'lu farkla da fakirleştirdiler.Burada fark bizimle dalga geçerek ulufe dağıtır gibi ağanın bizimle eğlenmesidir. Buda çok acı ama gerçektir. Bakın yüzde 45'lik zam yapılsa yeterli mi hayır değil. Şunun altını çizerek özellikle söylemek istiyorum. Memur ve emeklinin bu yılki zamlardan daha doğrusu geçtiğimiz zamlardan da etkilenmemesi için, en az yüzde 60 oranında zam yapılması gerekiyor. Yüzde 60 oranında zam yapılırsa belki kafa kafaya gelebilirler.
Bakın Dostlar ! Seçim olmasa bu zamları görmezdik. İnsanlar fakirleşmeye daha da devam ederlerdi. İnanın buna seçim olmasa bu zamların hiç birini görmezdik. Ama bu seçimler olacağı için minimum diyorum size yüzde 30 ile 40 arasında ama büyük ihtimalle yüzde 50 oranında ek bir zam daha yapılacak.
 

İşportacı usulü zam dönemi
Dostlar. Bu saçma sapan açılmnana adtea halka dalga geçilen zamlarla ilgili bir örnek geldi aklıma. Özellikle Kadıköylüler bilirler Salıpazarı'nda sıkça duyarlardı. Esnaf, mal satmak için maniler düzerdi. En güzeli de "Allı verelim, morlu verelim, sarılıverelim, açıksa koyuverelim abla". Bilmem size neyi hatırlattı ama bana bir gece de gelen yüzde 5'lik zaruri artışı hatırlattı. Zamlarla bizlere nasılş zulüm ettiklerini anısattı. Nasıl ezdiklerini hatırladım. Kimilerine göre seçim kabusu, kimilerine göre lider egosu olan ve herkese ulufe dağıtır gibi, sanki Türk halkını birilerinin tebasıymış gibi görüp artı yüzde 5 zam ekleyenler gerekli yanıtı inanıyorum önlerine gelen ilk fırsatta sandıkta ağır bir şekilde alacaklardır.Bakın Dostlar! Kendinizi 3 bin 500 TL alan emeklinin yerine koyun, empati yapın. Bu hayat pahalılığı ile maaşınız 5 bin 500 oldu diye sevinir misiniz? Memurların yerine koyun kendinizi. Bu zamdan mutlu olur musunuz? Empati yaparsanız mutlu olunmadığını anlarsınız.
 

Yoksulluk sınırında geziyoruz
Şimdi bir başka gözle bakalım yapılan 2023 zamlarından sonra özellikle kamuda çalışanları maaş durumları ne oldu ? Önce üzerindekilere bakalım Kaymakam 27 bin , Genel müdr 29 bin lira ve de Cumhurbaşkanı 100 bin 750 Lira, Bakan 79 bin Lira Milletvekili 56 bin lira.Peki; Yoksulluk sınırının altında kalan ve üstünde olan meslekler hangileri?
Sendikaların belirli aralıklarla açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı ile ilgili oluşturulan listede kimler yokki. Buna "yorum yok" DOSTLAR
Yoksulluktan sürünenler gurubu; 25 bin 364 Liralık Yoksulluk sınırının altında kalan meslekler; Memur, Öğretmen, Başkomiser,Polis Memuru, Uzman Doktor,Hemşire,Mühendis, Teknisyen, Araştırma Görevlisi,Vaiz, Avukat, Esnaf, Asgari Ücretli,İşçi, Emekl
En düşük emekli maaşı ise 5 bin 500 oldu resmen dalga geçiyorlar.En düşük emekli maaşı 2002 yılındaki oranla asgari ücretin en az yüzde 30 üzerinde olmalı.Yani; Asgari ücret zammı yüzde 54, TÜİK enflasyon yüzde 84.Arada 30 puan fark var. Bu enflasyon farkıyla an itibarıyla en az yüzde 50 fakirleştik. Yüzde 25'lik zammın yüzde 30'a çıkartılmasının bir şey ifade etmediğini göreceğiz. Nisan'da seçim olacaksa Mart ayı gibi belki de Şubat ayı gibi yüzde 35, yüzde 40 belki de yüzde 50 gibi bir zam daha göreceğiz gibi geliyor Dostlar ! Tabi buna paralel dolar önce 24 sonra 37 lira olacak! Enflasyon patlayacak! TELE1 canlı yayınına katılan ünlü ekonomist Selçuk Geçer, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yüzde 25'lik zammın yüzde 30'a çıkartılmasının bir şey ifade etmediğini belirten selçuk Geçer "TÜİK'in enflasyonu yüzde 64 olarak çıkartıldı. TÜİK'in gerçek enflasyonunun yüzde 64 olmadığını biz az çok biliyoruz. Bunu ispat etmek etme şansımız yok. Öbür taraftan 1 ay içersinde yüzde 84'ten yüzde 64'e inen bir enflasyon oranı 20 puanlık bir farkı işaret ediyor. Normal koşullarda yüzde 84 enflasyon açıklanmış olsaydı zaten enflasyon farkı yüzde 35 olacaktı" dedi.
 

İnsanlar fakirleştiriliyor
Geçer "Dolasıyle yüzde 35'in üzerine bir de hayat pahalığının getirdiği o yükü azaltmak adına yeni bir ek zam yapılacaktı. Yüzde 45 oranında zam yapılması gerekiyordu memura, emekliye. Yani yüzde 30'luk zam da aslında yüzde 15'lik bir hayat gelir kaybını işaret ediyor bize. Şu an itibariyle. Dolasiyle bu 30'luk zam oranını da değiştirmesi gerekiyor acilen. Değiştirir değiştirmez bilemiyorum bu günlerde. Bize yüzde 30 yaptık neyinize yetmiyor kardeşim diyebilirler. Ama normalde şu an itibarıyla normal enflasyon baz alındığında yüzde 45 oranında zam farkının hem memuru hem emekliye yapılması gerekiyor idi. Ve yapılmak zorunda. Çünkü zaten insanlar yüzde 30'luk fark ile yeterince fakirleştiriliyor" diye konuştu.
 

Ekonomi ve adalet çöktü
“Kibir, ayağa bağlanmış taş gibidir. Kibirle ne yüzülür ne de uçulur. Kibre düşenin gözleri görmez, kulakları duymaz. Kalbi hakikatlere karşı mühürlüdür. Kibir, Şeytan’ın en sevdiği günahtır. Tayyip Erdoğan, 2014’te çıktı, ‘Ben, alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ dedi. Tüm yetkileri kendinde toplayarak ülkeyi tek başına yönetme hırsını açık etti. ‘Verin kardeşinize yetkiyi’ dedi, ‘Türkiye’yi uçuracağım’ dedi, tüm yetkileri kendinde topladı. Sonunda da bir çuval inciri berbat etti. Ucube şahsım rejiminin inşasının başlamasıyla milletimizin iki yakası bir araya gelmedi. Sofraların bereketi kaçtı. Vatandaşlarımız gülmeyi unuttu. Sarayın kibirlisi, kendine rejim inşa ederken önce devletin ‘adalet’ direğini çökertti. Kopkoyu bir istibdat, ülkenin ufkunu kararttı. 8 yıl önce Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 59. sırada olan Türkiye, 2022’de 116. sıraya düştü. 8 yılda 57 basamak birden geriledi. Adalet kaybolunca, memlekette yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, vakayı adiyeden oldu. Milletin kesesinden, bir avuç dolar baronunun, faiz lobilerinin, bir avuç yandaş müteahhidin, bir avuç rüşvetçinin kasalarına hortum bağlandı. Türkiye, son 8 yılda, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 43 basamak birden düştü. Haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa ve arsızlığa milletimiz ses çıkaramasın diye saray, giderek otoriterleşti. Kopkoyu bir istibdat, ülkenin ufkunu kararttı. Türkiye, bu ucube rejimin inşası ve uygulanması sürecinde, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 77 basamak birden geriledi. 165 ülke içerisinde 139’unculuğa düştü. Erdoğan ile AKP'nin kurduğu bu haksız, hukuksuz, adaletsiz, yolsuz düzen, milletin sofrasındaki ekmeği de çalıp götürdü. Ne diyor Orhan Veli; ‘Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler filleri yutacak; yedi nüfuslu haneye üç buçuk tayın yetecek.’ Saray ve şürekâsı, milletin kesesinden, kornişona sarılı dana rozbifleri efuliler eşliğinde gövdeye indirirken, gece de sindirmek için manda yoğurduna kestane balları katıp yerken millet, yedi nüfuslu hanede üç buçuk tayına muhtaç oldu.
 

Memleketin bereketi yok oldu
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri ucube, güzelim memleketimizin bereketini kaçırdı. Tek adamlık hevesi, 9 yılda milletimizin gelirini 150 milyar dolar eritti. Her birimizin geliri, 3 bin 97 dolar geriledi, 10 bin doların altına düştü. Bu bereketli topraklarda ekmek herkese yetecekti aslında; tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.’
Erdoğan hükümetleri, daha önce hiçbir hükümete nasip olmayan olağanüstü kaynakları yedi, bitirdi. Kendilerinden önceki 79 yılda göreve gelen 57 hükümetin kullandığı kaynağını 4 katını 20 yılda harcadı. Milletin önüne, menzili 2023 olan hedefler koydular. Sözler verdiler. Bu sözleri sokaktaki Ahmet Efendi, Mehmet Efendi vermedi. 2011’de Erdoğan verdi.
 

Sözler hep yalan oldu
2023’e geldiğimizde Türkiye, dünyada en büyük 10 ekonomi arasına girecekti. Bıraktık ilk 10 arasına girmeyi, 1990’da ilk 20 ekonomi arasına giren, 1999’da G-20 üyesi olan Türkiye’yi Erdoğan, en büyük 20 ekonomi liginden düşme sınırına getirdi. 2023’te milli gelirimizi 2 trilyon dolara, fert başına gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarma, işsizliği yüzde 5’e düşürme sözü vermişti. Erdoğan, verdiği her sözün altında ezildi. Millete taahhüdünün yarısını bile tutturamadı. Bir veya birkaç kişiyi aldatmak ayıptır, günahtır ama koskoca bir milleti aldatmak ise suçtur. Verdiği sözleri tutmayan siyasetçi, milletinden özür diler, koltuğu bırakır. Erdoğan; partililerini Sübhaneke boncuğu gibi karşısına dizdi, gözlerinin içine baka baka, ‘Verdiğimiz sözlerin hepsini tuttuğumuzu anlatın’ talimatını verdi. Bu arada, başarısızlığına bahane üretmekten de geri durmadı. ‘Dünya bir toz bulutuydu’ diye başladı. Gezi olaylarından girdi, ‘Covid-19’ dedi, ‘dış güçler’ dedi, Rusya-Ukrayna savaşından çıktı. Bahaneleri saya saya bitiremedi. Ne diyelim? ‘Oynamayı bilmeyen gelin ya ‘yenim dar’ ya ‘yerim dar’ dermiş.’ Erdoğan,bahaneler arkasına saklanmayı bıraksın, kendi hatalarının vebalini onlara yüklemesin. Kendisi çıksın milletin önüne, bu bahaneleri, yalanları, gözlerinin içine baka baka millete bir kendisi anlatsın bakalım.
 

Avro bazında kayıp çok büyük
Şu ‘Pi Pi Pi’ dediği ne menem bir şeyse… AKP, önce, hesapsız kitapsız avroyla, dolarla dağıttığı garantilerle milletten, geçmediği köprünün, geçmediği tünelin, uçmadığı hava alanlarının parasını nasıl aldığının, havuz müteahhitlerine nasıl peşkeş çektiğinin hesabını bir versin. Çanakkale’de üç köprü parası garanti verip, bir köprüyle yetinenler, şimdi çıkmış, ‘Biz bunları bütçeden yapmaya kalksaydık faizini bile ödeyemezdik’ diyor. Nereye gitti iki köprü parası? Aradaki kayıp, avro cinsinden yüzde 200 faiz yapar.

Siyasetçi sözleriyle hesap verir
Siyasetçi, sadece yaptıklarının değil, yapmadıklarının da tutmadığı sözlerin de hesabını verir. Erdoğan’ın oturduğu koltuk, bahane üretme yeri değil, çözüm üretme yeridir. Milletimiz zaten sizin ne yaptığınızı görüyor, biliyor. Notunuzu veriyor. Millete verdiği sözleri tutmayan, sorumluluktan vebadan kaçar gibi kaçan Erdoğan’ın milletimiz nezdinde tasdiknamesi hazırdır. Sözlerinin de hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamıştır. .
 

TÜİK rakamları bile saklayamıyor
Bu ucube sistemin inşası, memleketimizin huzurunu, sofralarımızın bereketini kaçırmakla kalmadı, milletimizin zürriyetini de bitirdi. Bunu biz söylemiyoruz, Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun rakamları söylüyor. Bu ucube rejimin inşasından bu yana, memlekette yeni doğan bebeklerin sayısı çakılmış gidiyor. Çocuk, bir evin neşesidir, umududur ama insanlarımız yarınlarını göremiyor, geleceğine umutla bakamıyor ki bu dünyaya çocuk getirsin. Bu ucube rejim, Türkiye’yi büyük bir demografik tuzağa düşürdü. Bu ülkenin evlatlarını küstürdü. Suriyelisini, Afgan’ını, Faslısını, Bangladeşlisini ülkemize doldurdu.
 

Orta direk patladı
Bu ucube rejimi inşa etme sevdası, ülkemizde sadece adaleti, devlet kurumlarını, gelecek hedeflerini çökertmekle kalmadı, ülkemizin orta direğini de çökertti. Orta direk dediğimiz, devlet dairesinde memurdur, fabrikada işçidir, dükkanda esnaftır, kahvede emeklidir. Bir ülkenin orta direği ne kadar güçlüyse toplumu da siyaseti de ekonomisi de o kadar güçlüdür. Bir ülkenin orta direği ne kadar huzurluysa haneler de o kadar huzurludur. Ama bu ucube rejim elinde ülkemizin orta direği, geçtik hayat kavgasını, hayatta kalma kavgası veriyor. Memleket, memleket olmaktan çıktı, Survivor setine döndü. Bu ucube rejim elinde öğretmen, ay sonunu getiremiyor. Doktorlar, hemşireler, hastanelerde şiddet görüyor. Mühendisler kan ağlıyor. Emekliye dışarıda bir çay içmek haram oldu. Özellikle 2018’den sonra orta direğin hali Türkü sözüne döndü; ‘El veriyor, el veriyor. Orta direk bel veriyor. Döndüm baktım sağ yanıma. Orta direk can veriyor.’
**KUTU**

Enflasyon tsunamisi ezdi geçti
Bu ucube rejim, orta direği dört bir yanından işkenceye aldı. Orta direğe takılan en büyük işkence, ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatası oldu. Bu safsata, paramızı pul etti. Milletimizi, tarihimizin en korkunç enflasyon tsunamisi altında ezdi. Bu safsatanın ilan edildiği 2021’in ağustos ayından bu yana enflasyon, İstanbul Ticaret Odası’na göre yüzde 134, Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’na göreyse yüzde 100 oldu. O gün 500 liraya alınan mal ve hizmet, bugün bin liraya alınamıyor. Çarşı, pazar kan ağlıyor. Mutfakları alevler sardı. Bu ucube rejimin sebep olduğu enflasyon, orta direğin belini kırdı. Orta direğe vurulan ikinci büyük işkence, bizzat ‘Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’ eliyle yapıldı. 2022’de enflasyon, İTO’ya göre yüzde 93, TÜİK’e göre yüzde 64 oldu. TÜİK enflasyonu ile İTO enflasyonu arasında 29 puan fark oluştu. Bugüne kadar böylesi görülmedi. Bir de Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) enflasyonu var. O da yüzde 138. Orta direk çarşıda, pazarda ENAG enflasyonunu, İTO enflasyonunu yaşadı. Ama maaşlar, ücretler, aylıklar TÜİK enflasyonuna göre hesaplandı. Biz isyan ettik, millet isyan etti. Bu sefer Erdoğan, memur maaşını, emekli aylığını mezada çıkardı. Devlette ciddiyeti bitirdi. Hesap kitap bilmediğini bir defa daha gösterdi. Bunlar devlet mi yönetiyor, evcilik mi oynuyor, gerçekten belli değil. Devlet yönetiminde bu kadar plansızlık, programsızlık ne görüldü ne de yaşandı. Rüzgarın önündeki yaprak gibi savruluyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi