Charlie Chaplin

Aşağı bakarsanız, asla gökkuşağı bulamazsınız.” Charlıe Chaplın

Üniversitede bize sinema dersinde çokça ondan bahsedilmişti. Duymuşluğum vardı ama sanırım ilk üniversitede Charlie Chaplin hakkında bilgi sahibi oldum. Son olarak da Charlie Chaplin’in hayat hikayesini anlatan bir film izledim ve inanılmaz etkilendim. Filmin adı “Chaplin” (1992).

Filmden sonra Chaplin’in kadınlara oldukça düşkün olduğunu ve 4 kere evlendiğini öğrendim. Şimdi biraz hayat hikayesine göz atalım.

Zor bir çocukluk geçiren Charlie Chaplin, 16 Nisan 1889 yılında Londra’da dünyaya geldi. 3 yaşındayken annesi ve babasının boşanması üzerine, farklı babadan olan üvey kardeşi Sydney ile annesinin yanında yaşamaya başladı. Fakat kısa bir süre sonra, annesi sahnede sesini kaybederek ağır psikolojik sorunlar yaşamaya başladı ve annesinin perdeleri tutuşturarak evi yakmayı denemesiyle beraberlikleri sona erdi. Charlie, babasının yanına gönderildi, annesi ise rehabilitasyona kapatıldı. Fakat babasının alkol sorunları nedeniyle erken yaşta vefat etmesi üzerine bir süre üvey kardeşiyle birlikte sokaklarda kaldı ve serserilikten yakalanarak 12 yaşında kardeşiyle birlikte yetimhaneye yerleştirildi. İşte Chaplin'in Şarlo karakterinin temelleri de bu dönemde atılmıştır. Çünkü Şarlo aç bir karakterdir ve açlığı anlatan birçok sinemacının aksine Chaplin, açlığı bu dönem bizzat yaşamıştır. Bu dönem bir dans topluluğunda çalışmaya başlayarak bir ajans tarafından beğenilmiş, "Sherlock Holmes" oyununda rol almış ve büyük beğeni toplamıştır.

Sahneden sinemaya geçen Chaplin üne 21 yaşında, 1913 yılında gittiği Amerika’da kavuşur. 1914 yılında, “Making a Living” adlı unutulmaz filmini yapar. Daha sonra 35 filmde rol alan Chaplin hızla şöhret olur. Melon şapkalı, ince bastonlu, kocaman ayakkabılı, bol pantolonlu, ördek yürüyüşlü ‘Şarlo’ tipi hemen tutunur. Yarattığı bu karakter, toplumun düzenine başkaldıran, güçsüzün ve yoksulun yanında yer alan aykırı bir figür olarak tarihteki yerini alır. Yarattığı unutulmaz filmlerin hem kahramanı, yazarı, hem de müziklerinin bestecisi, senaristi ve yönetmeni olan Charlie Chaplin kadar, o güne dek hiçbir film yıldızı bu kadar ünlenmemiş, bu kadar sevilmemişti. Röportajlarında Chaplin’e en çok sorulan soruların başında, neden sessiz sinemada ısrarcı olduğu gelir. Verdiği cevap gayet açıklayıcıdır: “Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak! Ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir. Ve dünya Amerika’dan ibaret değil.” Faşizme sessizce kafa tutacak kadar güçlü, izleyicilerine umut ve güç veren filmlerin yaratıcısı Chaplin, gelen bütün tehditlere rağmen “The Great Dictator” (Büyük Diktatör) filmini çekti. Amerika’da, içinde Charlie’nin de bulunduğu pek çok insan türlü sebeplerle komünist ya da komünist yandaşı olmakla suçlanıyor, özel ve devlet kurumlarınca saldırgan soruşturmalarla karşı karşıya kalıyorlardı; sol düşüncelere yakın biri ile arkadaşlık etmek, vatan hainliği olarak kabul ediliyordu. Chaplin, aktör Paul Roberson ve yazar Bertold Brecht’le yakın arkadaştı ve düşünceleri yüzünden onlara sırt dönecek biri değildi. Charlie, Avrupa’ya dönmek için bindiği gemide, Amerika’ya girişinin yasaklandığı haberini alır. Amerika’nın yaptığı açıklama dünya gündemine bomba gibi düşmüştü. Chaplin ABD'den uzak kalmayı sürdürdü ve asla bir daha o ülkede yaşamadı. Yaptığı bir açıklamada şu ifadeleri kullandı: "Başkan, Hz. İsa bile olsa oraya geri dönmeyeceğim." Fakat McCarthy, siyaset sahnesinden silindikten yıllar sonra Chaplin 1972'de ABD'yi son bir kez daha ziyaret etmiş ve onuruna verilen Oscar ödülünü almış, ardından da yaşadığı ülke İsviçre'ye geri dönmüştü.

Dünyaya gülümsemeyi öğreten adam Charlie Chaplin, 1977 yılında bir Noel gecesi uykusunda bu dünyaya veda etti. 1 Mart 1978’de naaşı küçük bir İsviçreli grup tarafından fidye istenmek üzere kaçırılmaya kalkışıldıysa da hırsızlar amaçlarına ulaşamadan yakalandı. Chaplin’in naaşı 11 hafta sonra Cenevre Gölü’nde 1,8 metre suyun altından çıkartılıp tekrar mezarına defnedildi. Bazen karşınıza onun söylediği o güzel sözler çıkıyordur, fakat belki de ona ait olduğunu bilmiyorsunuzdur. İşte Charlie Chaplin’in söylediği o anlamlı sözler:

Felsefem özgürlüğe inanmaktır, silahım gülmektir, lisanım ise kalbimin sesidir…”

Hayat yakından bakıldığında trajedi, uzaktan bakıldığında ise komedidir.”

Hayatta pek çok sorunum var, ancak dudaklarım bu sorunlardan habersiz. Onlar gülümsemeye devam ediyorlar.”

Aşağı bakarsanız, asla gökkuşağı bulamazsınız.”

Hayat, test etmeye izin vermeyen bir oyundur. O nedenle şarkı söyle, ağla, dans et, gül, dolu dolu yaşa. Perde kapanınca alkışlayan kimse kalmayacak.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuğçe Marik Arşivi