Okullar açıldı ama çantalar boş!

EFENDİLER, 6'lı masayı, AKP'yi, CHP'yi İYİ partiyi, MHP yi, HDP'yi, eriyen oyları yükselen oyları bırakın bir yana da bu ükede bir yanda milyonuna milyon katanlar varken bugün her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. Devletin okullarda öğrencilere bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek vermesi kaçınılmaz hale geldi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 150 bine dayandı. Çocuklar aç geziyor. Ciddi kısmı yatağa aç giriyor buna bakın yeter artık! Bakın yani. Sıradan bir Anadolu lisesinde su 3, tost 13, ayran 5, tavuk ekmek 20, tavuk pilav ise 20 lira. Üç çeşit yemek yemek isteyen öğrenci ise 43 lira ödemek durumunda. Bir öğrencinin günlük yemek harcaması en az 30 lira. Bir öğrencinin sadece yemek masrafı aylık en az 700 liraya denk geliyor. Öğrencilerin bir kısmı öğlen öğününü evden getirirken bir kısmı ise bisküvi gibi aperatif yiyeceklerle geçiştiriyor. Gördünüz mü 20 yılda bu ülkeyi getirdiğiniz noktayı. 3Y ile yola çıktınız yine 3Y ile batırdınız. Enflasyonda 2002 yılındaki oran yüzde 29.7 idi. 2002 Ağüustos ayoında nağımsız ekonomi bilim insanlarından oluşan enflasyon araştırma grubu (ENAG) nun açıkladığı enflasyon oranı ise yüzde 181,37 olarak verildi.

Biz gideriz tersine

Dünyada 51 ülke enflasyonla mücadele için faiz artırımına gitmesine rağmen, bizde yılbaşından ağustosa kadar sabit kalan politika faiz oranı ağustos ayında 100 baz puan düşürülerek %13’e kadar çekilmişti. Bunun doğal sonucu olarak döviz kurları da yukarı yönlü hareket halindedir ve döviz kurlarının yükselmesi de enflasyonu yükseltmektedir. Eylül ayında para politikası kurulunun yapacağı toplantıda faizi %13 te sabit tutması büyük ihtimaldir. Şimdi birde Gelşmiş ülkerle (G20) ülkelerinde enflasyon oranlarına bir bakalım; Yüzde olatak (%) Japonya 2,6,Suudi Arabistan 2,7, Çin 2,7, Endonezya 4,7, Güney Kore 5,7,Fransa 5,3,Avustralya 6,1, Hindistan 6,7, Kanada 7,6, Güney Afrika 7,8, Almanya 7,9 Meksika 8,2, İtalya 8,4,ABD 8,5, Euro Bölgesi 9,1 Rusya 15,1, Arjantin 69 ve Türkiye TÜİK rakamıyla 80,2.

Arjantini de solladık

Görüldüğü gibi yüksek enflasyon konusunda Arjantin’i de geçmiş durumdayız. Tüm dünyada enflasyon yüksekliği gündemini korumaktadır ama hiçbir G20 ülkesinde bizim kadar yüksek enflasyon yaşanmamaktadır. Buradan anlaşılan alınan ekonomik kararların bazılarının doğru olmadığı gerçeğidir. Geçtiğimiz yılların enflasyon oranlarına baktığımızda ise son 24 yılın en yüksek enflasyonunu yaşamaktayız.1998 yılında yaşadığımız oran %101,6 idi ve devam eden süreçte yaşanan ekonomik kriz ve ağırlaşan yaşam koşulları iktidar değişikliğine sebep olmuştu.

Eğitim ve öğretim yılının başladığı şu günlerde ağustos ayında fiyatı en çok artan kesimlerden biri de vakıf üniversitelerinde yaşanan öğretim ücretleridir. Temmuz ayına göre artış oranı %24,24 olarak gerçekleşmiştir.

Öğrencillerin

hali ne olacak?

Evet. Enflasyonu gördük şimde gelelim duruma. Okullar açıldı, avı gerçekki beslenme çantaları boş. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapora göre her dört çocuktan biri beslenme çantası boş olarak okula gidiyor.Artık son günlerde öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek hakkı pek çok kişi tarafından dillendiriliyor. Uzmanlar artan enflasyon ile birlikte aileler için en büyük sorunun beslenme olduğunu vurguluyor. Çaresiz kalan veliler Türkiye’deki çocuk yoksulluğunu gözler önüne seren acı tablolardan yola çıkarak okullarda bir öğünün ücretsiz verilmesini talep etti.

Okullar açıldığında ailenin en büyük korkusu çocuğuna harçlık vermek. İnsanların cebinde böyle bir para yok. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden bakarsanız çocuğun yaşam hakkı bu. Bakın Okul aile birlikleri aktifleştirilerek öğrencilerin beslenme sorunuyla ilgili sorumluluğu üstlenebilir.

Devletten umudu kestik

Ben artık devletin, Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu tür politikalar geliştireceği konusunda bir umut taşımıyorum. Ancak bu birlikler gibi yasada var olan bir şeyi biz dönüştürebiliriz. Bu dönem için en geçerli muhalefet yöntemi, var olan yapıyı işletmeye çalışmak. Bu yapılara yeniden işlev kazandırmak da bir direniş yolu. Okul aile birliği gibi bir sivil yapı varken biz neden çocuğun beslenme güçlüğü üzerine konuşuyoruz? Bütüncül çözümler düşünüyoruz ama küçük yapılarla, mahalle örgütlenmeleriyle çözülebilir bir konu.”

Çocuklar okula

gidemeyecek

Okulda beslenme sorunu öğrencilerin okul devamlılığını da etkiliyor. Bir aile için en acı şey, çocuğunun çantasına bir yiyecek koyamadan okula göndermek. Bir sürü aile çantaya bir şey koyamadığı zaman okula göndermemeyi tercih edecektir. Yoksul kentlerde eğitim ortalamalarına bakınca beslenmenin bilişsel gelişim üzerindeki etkisinin fark ediliyor.Şimdi çoğu aile evine makarna alamayacak durumda. Biz artık bu memlekette en çok pahalılıktan konuşuyoruz. Yoksulluk ve yoksunluk her yerde aynı. Her yerde yoksulluk artık çok ağırlaştı. Belki İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki yoksullar çok daha zor durumda. Doğu’da başka bir dayanışma kültürü var. Tarlası, bahçesi var. Betonların arasında yaşayanların alışkın olmadıkları ve çok zorlandıkları bir durum. Sağlık Bakanlığı’nın öğrencilerin beslenmesi üzerine bir yazı yayımladı.Sağlık Bakanlığı, 6-18 yaş arası çocuk ve gençlerin okul başarılarını arttırabilmek için beslenme önerisinde bulunuyor. Bakanlığın yazısına göre, 6-12 yaş arasında dengesiz beslenme çocuğun gelişimini etkiliyor, hastalıklara karşı dirençsiz kılıyor ve okul başarısını düşürüyor. Bunun için çocukların her gün süt ürünleri, et, yumurta, sebze gibi besinleri alması gerekiyor.


 

ÜCRETSİZ YEMEK NEDEN ÖNEMLİ?

Okulda verilen yemek ile çocuğun toplam sıcak yemek tüketiminin yüzde 16’sı karşılanabilir; bu da yoksul bir ailenin çocuğu için yaptığı harcamanın yaklaşık yüzde 10’una denk gelir. Okul devamsızlığı ve okul terkinin azalmasını sağlar. Beslenme bozukluklarının engellenmesinde ve sağlıklı yemek yeme alışkanlıklarının küçük yaştan oluşturulmasında rol oynayarak uzun vadede ortaya çıkacak kronik hastalıklar engellenir. Uzun vadede cinsiyet ayrımcılığının azalmasına katkı sağlar. Ekonomik krizlerin yarattığı toplumsal etkilerin olumsuz koşullarda, çocukları okulda tutan bir sosyal destek önlemi olarak işlev görüyor. Sağlıklı beslenmenin önemi nedeniyle öğrencilerin eğitimden yararlanma potansiyelini artırır, okul başarısını artırır, okullaşma oranında da artışa katkı sunar. Çocuğun kısa ve uzun vadede yaşam kalitesini çok yönlü olarak artırır; vitamin ve mineral eksikliğine bağlı sağlık sorunlarını azaltır. Çocuğun sağlığını ve fiziksel gelişimini olumlu etkiler, bağışıklık sistemin güçlendirir, enfeksiyonlara karşı direncini artırır, yemek yeme alışkanlıklarını iyileştirir,beslenme bilgisini artırır.


EĞİTİM GİDERLERİ DEVLETTEN OLMALI

Yaklaşık 46 milyon dar gelirli aile, okula giden öğrencilerinin eğitim ve gıda ihtiyacını karşılamakta zorlanıyor. Tüketici Hakları Derneği (THD) Cumhuriyet tarihinin en ağır açlık ve yoksulluk sorununun yaşandığını belirterek dar gelirli tüm aile çocuklarının eğitim ve gıda ihtiyacını devletin karşılaması gerektiğini bildirdi.THD Başkanı Turhan Çakar, açlık ve yoksulluktaki artış yüzünden ilk, orta, lise ve üniversitelerde okuyan çocukların ve gençlerin eğitim alamaz haline geldiğini söyledi. Öğrencilerin yeterli ve dengeli beslenememesi başarılarını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, dar gelirli, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan aile çocuklarının tüm eğitim ve beslenme giderleri sosyal devlet ve kamu yararı anlayışı gereğince devlet tarafından karşılanmalıdır. Ağustos itibarıyla 22 bin 442 liranın altında aylık geliri olan 4 kişilik bir ailenin yoksulluk, 6 bin 890 liranın altında geliri olanların da açlık yaşadığına dikkat çekerken, sayıları 46 milyona dayanan dar gelirli ailenin devlet desteğine ihtiyaç duymaktadır.”



ÖĞRENCİ BAŞINA  7 BİN TL GİDER

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde okuyan öğrencilerin öğrenim giderleri olağanüstü arttı.Deevlet okuluna gönderilen öğrencilerin aylık servis ve öğle yemeği giderinin bin 200 TL, üniversiteyi ailesinden uzakta okuyan öğrencilerin aylık giderinin de 7 bin lirayı aştığını bildirdi.

Yeni eğitim dönemi sorunlarla başladı. Veliler ve öğrenciler masraflara para yetiştiremezken, esnaf da pahalılıktan dertli. Öğrenciler beslenme sorunu yaşıyor, açlıktan bayılanlar bile oluyor.

Öğrenciler ders başı yapar yapmaz enflasyon ile tanıştı. Eğitim örgütleri de esnaf odası da yaşanan fiyat artışlarından şikayetçi. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, son 1 yılda tüm kalemlerin ortalama yüzde 100'ün üzerinde zamlandığı okul kantinlerinin, artık öğrenciler için lüks haline geldiğini vurguladı.

Eylem planı var

uygulama yok

Bakın dostlar! topal ördek örneği, Bakanlık güzel hazırlanmış amma eyleme planı var eylem yok iyi mi! yani; Helva var ama dağıtmıyorlar. Sağlık Bakanlığı, beslenme eylem planını önceden hazırlamış, ‘2020’de hayata geçireceğiz’ demişler ama geçirmemişler. Bakanlık, daha iki gün önce beslenme konusunda bir yazı yayınladı. Demek ki, bunun farkında. Bir an önce beslenme programının ücretsiz olarak hayata geçirilmesi gerekiyor çünkü çocuklar evde zaten doğru dürüst bir şey yiyemiyorlar.”

Çalışan yoksulluğu!

Sağlıklı ve dengeli beslenememe nedeniyle öğrencilerin bilişsel ve fiziksel gelişimlerinde sorunlar yaşadığının bilimsel verilerle kanıtlanıyor. Tek nedeni bu değil ama bir nedeni de yetersiz beslenmenin öğrenme güçlüğüne neden olduğu. Aileler için en önemli sorun beslenme sorunu. Çocukları okula giderken çantalarına beslenme koyabilmeleri… Beslenme sorununun çözümü okul devamlılığını da arttırıyor Beslenme sorununa ilişkin gıda fiyatlarındaki pahalılık ise ana sorun. Türkiye’nin her yerinde, Edirne’de de Diyarbakır’da da bu sorun var. ‘Çalışan yoksulluğu’ diye bir gerçek var artık bu ülkede. Asgari ücretle, kayıt dışı, güvencesiz çalışmanın olduğu her yerde beslenme sorunu var. Bir çıkış yolu bulunması için da artık 'okullarda bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek' talebiyle bir rapor yayınladı. Her dört çocuktan birinin okula aç gittiğinin belirtildiği raporda, devletin okullarda sağlıklı bir öğün sağlayabileceği vurgulandı.

Eylül demek yeni

okul dönemi demek

Doğal gazdan elektriğe zamlar dur durak bilmiyor, yeni eğitim-öğretim döneminin başlıyor olması da en çok kadınları kara kara düşündürüyor. Geçen yıl 400 liraya dolan okul çantası için velilerin bu yıl 1000 liralık harcama yapması gerekiyor. Milli Eğitimin vermediği ödeneğe karşı okullar ticarethane, öğretmen satıcı, veli ve öğrenci müşteri oluyor. Her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor, kantinlerde “hiçli tostlar” 10 liraya satılıyor, çocuklarının beslenmesine sağlıklı, besleyici besinler koyamayan veliler, bu yılı nasıl geçireceklerini kara kara düşünüyor.

Çocuklar düşük kilolu

UNICEF’in Ekim 2021’de yayımladığı Dünya Çocuklarının Durumu Raporu'nda 50 milyon çocuğun beslenme yetersizliğinin bir sonucu olarak aşırı zayıflıktan mustarip olduğu yer aldı. TÜİK rakamlarına göre; Türkiye, 30 Avrupa ülkesi arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına sahip iki ülkeden biri. Şiddetli yoksulluk yaşayan 16 yaş altı çocukların sayısı 6 milyon 500 bine ulaştı. 2021 yılında Türkiye Aile Hekimliği dergisinde yayımlanan çalışma, araştırmaya katılan çocukların dörtte birinin çok düşük kilolu olduğunu, çocukların yaklaşık dörtte üçünün kansızlıkla mücadele ettiğini ortaya koyuyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 150 bine dayandı.

Aileler aç kalıyor

Kamu Denetçiliği Kurumu'nun 2021 verilerine göre ise gelir kayıplarından dolayı her dört çocuklu aileden biri, bir gün veya daha uzun süre gıdasız kaldı. Derin Yoksulluk Ağı ‘Türkiye’de çocuk yoksulluğu’ raporuna göre ailelerin yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanırken, yüzde 21’i hiç alamıyor. Aileler 0-3 yaş çocuklarını hazır çorba, şekerli su, pirinç lapası gibi besin değeri bu yaş grubu için yeterli olmayan besinlerle beslemek zorunda kalıyor. Hanelerin yüzde 38.7’sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor. Görüşülen ailelerin yüzde 39’u pandemi döneminden önce de temiz içme suyuna erişemediğini söylerken, yüzde 49’u ise pandemide içme suyuna erişemedi.

Çantalar boş kaldı

Raporda, İstanbul, Kocaeli, İzmir gibi farklı şehirlerde yaşayan çocuklu kadınlarına anlatımlarına da yer verildi. Dört çocuk annesi Ayşe'nin üç çocuğu okula gidiyor. Çocuklarına tek başına bakan Ayşe, ‘Çocukların beslenme çantalarına ne koyuyorsun?’ sorusuna “Hiçbir şey koyamıyorum” yanıtı verdi. “Çocuklarımın beslenmesine peynir, zeytin koyabildiğim zaman mutlu oluyorum” diye konuşan Ayşe “Genelde bunları bile koyamıyorum. Bir kuru ekmekle okula gidiyorlar” dedi. Çocuklarının beslenme çantasına güzel şeyler koyabilme şansı olmadığını anlatan Ayşe şunları söyledi: “Çocuklarım bazen okuldan gelince arkadaşlarının beslenme çantasında getirdiği güzel şeylerden bahsediyorlar. Bana ‘Anne keşke ben de götürebilsem’ diyorlar, ben kahroluyorum. Söyleyecek hiçbir şeyim olmuyor.”

Yoksulluk her yerde

Kocaeli'de bir fabrikada çalışan bir kadın işçi ise işçiler arasında yaşanan yoksulluğu şöyle anlattı: “Okullarda kantin fiyatları uçmuş durumda ve sağlıksız, ancak evde yapmak da çok masraflı. Yine biz iş yerinde haftada bir iki et yiyoruz ama evde çoğu zaman bu bile olmuyor. Fabrikada bazı arkadaşlarımız yemekhanede çıkan süt, ayran, meyve gibi besinleri eve götürüp çocuklarının beslenmesine koyuyor. Hatta paketli çikolata, helva, bal, tereyağı gibi şeyleri biriktirip evde çocuklara yediren, beslenmesine koyan, hamur işleri için kullanan da var. Devlet çocukların okuldaki bir öğününü karşılamalı. Bunu sağlamak için hep beraber hareket etmeliyiz. Bu birimizin değil, hepimizin sorunu.”



 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi